Uzun süreden beri tanıdığı dostlarından biri sordu: “Artık dinlenecek yaşa geldin. Dev ve rakipsiz bir medya imparatorluğu kurdun. Şirketin geleceğini planlama zamanın geldi. Nasıl bir geçiş düşünüyorsun?”
Medya imparatoru biraz düşündü, şu cevabı verdi: “Şirketin yönetimini çocuklarımdan birine bırakmak istiyorum.”
Arkadaşı biraz hayret, biraz da onaylama duygusuyla devam etti: “Bence kendin için de şirket için de çok iyi bir karar almışsın.”
Tabii hiçbir meraklı arkadaş böyle bir sohbeti burada kesmez. Nitekim o da devamını sordu: “Ne zaman bırakıyorsun?”
Medya patronu, elindeki bardağı masaya bıraktı, kollarını göğüs hizasında birleştirdi, topukları üzerinde biraz yaylanarak cevabını verdi: “Ölümümden hemen sonra...”
* * *
Bu medya patronu Rupert Murdoch...
Dünyanın en büyük medya grubunun patronu.
Bu konuşma, 4 yıl önce Wall Street Journal’ı satın aldığı gün geçiyor.
Devamı da var.
Arkadaşı “Şakayı bırak, 10 yıl sonra mı” diye ısrar ediyor.
O, “Çık çık” diyor.
Arkadaşı “20” diyor, sonunda 30 yıl üzerinde anlaşıyorlar.
Murdoch o gün 76 yaşında. 30 yıl eklersen, 106 yaşına geliyor.
Olur mu demeyin.
Vallahi olur. Çünkü annesi bugün 102 yaşında ve cin gibi... Murdoch ise henüz 80 yaşında ve kafa hâlâ pırıl pırıl..
* * *
Bugün Murdoch ailesinde, dışarı pek yansımayan ama herkesin bildiği büyük bir iktidar savaşı var.
Şirket, kanunsuz telefon dinlemeleri skandalıyla fena sarsılmış durumda
Aile, çatı şirketi olan News Corp’un sadece yüzde 12 hissesine sahip. Ama ayrıcalıklı hisseler sayesinde, yönetimin yüzde 38’ini elinde bulunduruyor.
İşin gerçeği, çoğu insan, şirketi, yaşadığı krizden ancak onun parlak zekâsı ve savaşçılığının çıkarabileceğine inanıyor.
Rupert Murdoch, başında bulunduğu medya imparatorluğunun ikinci kuşağı. Ama asıl büyümeyi o yaptı.
Şimdi üçüncü kuşak yönetim yaşında ve onların önünde de o “şirket laneti”.
Üçüncü kuşak batırır...
RAHMİ BEY, OĞLU MUSTAFA’NIN O SÖZLERİNİ OKUYUNCA NE HİSSETMİŞTİR
DÜN akşam İstanbul’daki İngiliz Konsolosluğu’nda Rahmi Koç’a İngiltere’nin en büyük nişanlarından biri verildi.
Tesadüf, aynı günün sabahı gazetelerde oğlu Mustafa Koç’un bir seminerde Güneri Cıvaoğlu ile yaptığı sohbette söylediği bir cümle vardı.
“Üçüncü kuşakla ilgili önyargıyı kırdık” diyordu.
Büyük şirketlerle ilgili şöyle bir karamsar beklenti vardır.
Birinci kuşak başarılı şirketi kurar.
İkincisi devam ettirir. Üçüncüsü batırır.
Mustafa Koç, “Biz bu inancı yıktık. Koç Grubu üçüncü kuşağın yönetiminde de büyüyor” diyor.
* * *
Tabii ki kafam, bunu, yan tarafta okuduğunuz hikâyeye bağlıyor.
Rupert Murdoch çocuklarını çok seven bir baba.
Ama dergi, bu mücadeleyi anlattıktan sonra şu soruyu sormadan edemiyor:
“Acaba o, çocuklarını mı, yoksa şirketini mi daha çok seviyor?”
Ne yazık ki başarılı bir kurucu baba için bu soruya çok sahici, çok samimi bir cevap vermek o kadar kolay değil.
Koç ailesinin yaptığı başarılı geçiş, hem aileyi hem de evlatları sevmenin pekâlâ mümkün olabileceğini gösterdi.
Acaba Rahmi Bey, İngiltere’nin verdiği en yüksek nişanı almaya giderken neler hissetmiştir?
Tabii ben dışarıdan bakan bir insanım.
Benim bulunduğum yerden manzara şöyle görünüyor.
Güçlü ve başarılı bir baba için en büyük başarı, şirketi başarılı çocuklara devredebilmektir.
İşte bu duyguyla “Rahmi Bey herhalde çok mutludur” diyorum.