Padişah Abdülaziz nerede Erdoğan nerede

Uzun Avrupa gezisinden dönen Padişah Abdülaziz Sadrazam Ali Paşa’ya bir ferman hazırlatıyor. Şurayı Devlet ile Divan-ı Ahkam-ı Adliye isimli iki kurum oluşturulması için.

Haberin Devamı

Şurayı Devlet, bugünkü Danıştay, idare ile adliye arasındaki anlaşmazlıkları çözmekle görevlendiriliyor. Divan-ı Ahkam ise, bugünkü Yargıtay yargı yetkisine sahip, tüzüğünde amacı şöyle:

Adliye işlerinin hükümetten bütünüyle ayrılması suretiyle, yargılama ve duruşmalarda kul haklarının bir kat daha emniyete kavuşturulması, yürütme ile görevli hükümetin bu tür işlere karışmasının engellenmesi Padişah katında doğru ve uygun bulunduğundan”

Yıl 1868, huzurlarınızda kuvvetler ayrılığı ilkesi. Demokrasi açısından bu müthiş önemli adım atılırken, Abdülaziz fermanda altını bir kez daha çiziyor:

“Bu yeni kurumlarımız yürütmenin yargıdan ve yasamadan ayrılması esasına dayanmaktadır”.

ÇELİŞKİLER

Padişah Abdülaziz’den Başbakan Erdoğan’a uzanan çizgi hüzün veriyor.

Yüz elli yıla yaklaşan bu anlamdaki demokrasi mirası Erdoğan’a fazla geliyor. Demokrasilerin olmazsa olmaz kuralı, kuvvetler ayrılığına karşı çıkıyor.

Daha önce kendini kuvvetler ayrılığı anlamında kim bilir kaç kez bağlamış AKP belgeleri ve Erdoğan’dan esen rüzgara göre açıklama yapan Başbakan Yardımcıları, Bakanlar ya da hukukçu AKP milletvekilleri bir yana, onların çelişkisine artık herkes alışık, işin özü doğrudan demokrasi ile ilgili.

Kaldı ki, Erdoğan’da da çelişki var. Bugün şikayet ettiği yargı için, geçenlerde “yargıya söyleriz, yaparlar” sözü belleklerden silinmiyor. Ya da yargıya dönük eleştirileri yanıtlarken, “şimdiye kadar milletin yargısı yoktu, şimdi milletin yargısı oluştu, bunlar ondan rahatsız” sözlü yine ona ait.

Şimdi yargıdan rahatsız olduğunu söylüyor. Bu şikayet “tek adam olmak” özlemiyle ilgili.

Haberin Devamı

İHTİYAÇ DEMOKRASİ

Anayasa Hukuku kitaplarından ayrı olarak, konuyu inceleyen ana kaynaklardan biri Taha Akyol’un bu yılın başında yayınlanan “Atatürk’ün İhtilal Hukuku” isimli kitabı.

Kuvvetler ayrılığı ilkesine en çok karşı çıkanlardan biri Mustafa Kemal. Fransız düşünür Rousseau’dan etkileniyor. Kaderin cilvesi, yine bir Aralık ayında, Aralık 1921’de Mustafa Kemal:

 “Milli egemenlik yasama kuvvetinde değil, bu kuvvetin de üstünde tecelli eder. O ise, yürütme kuvvetine aittir. Yargının dahi dayanağı yürütme kuvvetidir”. (T.Akyol, a.g.k., s.67).

Efendiler! Tabiatta kuvvetler ayrılığı yoktur. Milli irade, milli egemenlik denilen kuvvet bölünemez ve ayrılamaz”. (T.Akyol, a.g.k., s.37).

Birinci Meclis’te konu tartışılırken, Selahattin Bey kalkıyor ve “kuvvetler birliği istibdattır” itirazını kesin bir dille ifade ediyor. Mustafa Kemal’in karşısında bile, şimdiki yandaşlar gibi kıvırmıyor.

Bu tarihsel süreci unutmadan, Mustafa Kemal’in gerekçesini anlamak gerek. O yeni bir devlet kuruyor. Kurtuluş Savaşı veriyor. Onun için “Tek Adam”.

Türkiye’nin bugün tek adama ihtiyacı yok, ihtiyaç bugün demokrasi.

Haberin Devamı

Öldürülen öğretmenin annesi

Mevlânâ törenlerine katılan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin Konya’da daha sonra öldürülen öğretmen Gülşah’ın ailesini ziyaret ediyor.

Geride kalan bir başka dram var. Gülşah’ın annesi acı içinde:

Ben hayatımı bulaşık yıkayarak kazanıyorum. Azerbaycan’da tıp okuyan oğluma para gönderiyorum. Onun okuması için. Kızımı kaybettikten sonra çalışmaya gücüm kalmadı. Oğluma da para gönderemem zor. Ne olacak bilmiyorum”.

Gürsel Tekin dün YÖK Başkanını arıyor. Azerbaycan’dan o çocuğun Türkiye’de bir tıp fakültesine kabul edilmesi için ricada bulunuyor. Bunu mümkün kılmak insanlık görevi.

Kızı öğretmen olan bir annenin bulaşık yıkamak zorunda kalmasına belki “insanlık katkısı” olabilir.

Yazarın Tüm Yazıları