Otoparklar ilk üç saat bedava

Kanunlar ilk üç saatin bedava olduğunu yazıyor da, haberiniz yok!
Bu bilgi avukat arkadaşım Yıltay Günay’dan geldi.
Yıltay, geçen gün Capacity AVM’de 1 saat 13 dakika durduğu ve 15 liralık alışveriş yaptığı halde “30 liralık alışveriş yapmanız gerekiyor, otopark ücreti almamız lazım” cevabını alınca çileden çıkmış.
Avukatlığını konuşturmak yerine normal bir vatandaş gibi davranmış.
Aklına her saniye kullandığı Twitter gelmiş, AVM’den fişi alıp bir de otopark kartının fotoğrafını çekerek 3 saat dolmadığı halde para alındığını kanıtlamış.
Ve @ibbbeyazmasa’ya tek bir tweet atması yeterli olmuş.
Anında ona dönmüşler ve AVM’ye konuyla ilgili cezai işlem uygulanmış.
İnsanlar genelde şikayetin zor olması ve haklarını bilmedikleri için bu tür haksızlıklarla savaşmıyor.
Oysa üç saatin altında sizden otopark parası alan bir alışveriş merkezini şikayet etmeniz çok kolay.
Ödediğiniz fiş ve otopark kartının fotoğrafını çekin, @ibbbeyazmasa’ya gönderin, gerisine karışmayın.
Ne kadar çok kişi şikayet ederse bu kanunsuz uygulama o kadar çabuk ortadan kalkacak.
Haberiniz olsun.
Not: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığı Zabıta Destek Hizmetleri Müdürlüğü’nden alınan bilgi aynen söyle: Alışveriş Merkezleri hizmet otoparklarında ilk 0-3 saat arası ücret alınmaması yönündeki 2007/1-4 sayılı UKOME kararına istinaden, 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 12. maddesi 4. fıkrası gereği, tarafımızdan Alışveriş Merkezi hizmet otoparklarına idari para cezası işlem uygulanmaktadır.

Bu film kabusum oldu

Evde gece yarısı joker, şeytan, kurukafa karışımı bir hayalet suratla yüz yüze geldiyseniz deliriyorsunuz demektir. Ya da kısa bir süre önce sağlam bir korku filmi seyretmişsinizdir. Benimki tabii ki ikincisi.
Hem ağlar hem giderim derler ya, benim gibi ödlek korku filmi fanatikleri için de hem izler hem korkar demek lazım.
Nedeni basit; o korkuyu hissetmeyi seviyorum ben. Sonrası kabuslarla dolu olsa da.
Yarın vizyona girecek olan Lanet (Sinister) adlı film bu hafta beni korkulara salan. Ethan Hawke’un başrolünde olduğu film, suç romanları yazarı Ellison Oswalt’ın ailesi ile birlikte cinayetlerin işlendiği bir eve taşınmasıyla gelişen olayları anlatıyor.
Kariyeri ailesinden önce gelen Oswalt, tüm tehlikelere rağmen çoluk çocuğu ile birlikte o evde kalmaya devam ediyor.
Çünkü ne olursa olsun çok satacak bir kitap yazmak derdinde.
Pek çok sahnesinde insanı koltuğunda zıplatan, o korkunç Mr. Boogie’nin yüzünü hafızaya zorla kazıyan bu film Lanet...
Hem bir gerilim hem de yedi günahtan biri sayılan açgözlülüğün hikayesi. Gerilim, korku sevenlere gönül rahatlığıyla öneririm.
Sonrasında korkmak, gecesinde kabus görmek serbest. Hatta kaçınılmaz.

Kuş Yemi Yiyen Oğlan

Sinema tutkunlarının keyif zamanı geldi. Yarın gece Pedro Almodovar’ın Aklımı Oynatacağım filmiyle 32. İstanbul Uluslararası Film Festivali açılıyor. Festivalde sadece 5 TL’den satılan hafta içi gündüz seansları sinefillerden büyük ilgi görüyor.
Biletlerini hızla tükettiği I’m So Excited/Aklımı Oynatacağım, Stoker/Lanetli Kan, Night Train to Lisbon/Lizbon’a Gece Treni ve Before Midnight/Geceyarısından Önce filmlerine ek seanslar konuldu bile.
Bu arada festival kitapçığının paralı satılması ise tepki almaya devam ediyor.
Her yıl olduğu gibi ara ara, festival boyunca filmlerden söz edeceğim bu köşede.
Başlangıcı favorim olan Mayınlı Bölge ile yapmak istedim.
Cennet Üçlemesi, Yük, Aşk, İnanç ve Umut’u bir kenara not etmek lazım.
Ve en çok da komşudan gelen Kuş Yemi Yiyen Oğlan filmini.
Yorgos, Atina’da yaşayan bir genç. Evcil kanaryasının yemini yiyor, ne işi, ne parası, ne kız arkadaşı, ne de yiyecek yemeği var. Tek varlığı muhteşem sesi ve kanaryası. Evini de kaybedince kuşunun barınabileceği bir yer ve yardım aramaya girişiyor. Knut Hamsun’un Açlık adlı romanından esinlenen yönetmen Ektoras Lygizos’un filmi Yunanistan’ın yaşadığı son buhranı anımsatıyor.