Ortalıkta tuvaller, paletler, mumlar, televizyonun sesini kısıp seyreden Vivaldi çalıyor zanneder

Bu yıl ahir ömrümün en şahane yılbaşı hediyesini aldım. Üstelik benim hediye, daha yeni yıl gelmeden Sam Amca'nın diyarından geldi. İki ayaklı ve gamze gülüşlü bir şey...

İlkokuldan beri ruhumun diğer yarısı addettiğim ve dokuz yıldır New York'ta yaşadığı için hasretinden prangalar eskittiğim canım cankuşum, memlekete kesin dönüş yaptı. Değmeyin keyfime yani; sokaklarda naralar atarak koşmak istiyor deli gönül...

İçimde sevinç, onyüzmilyon Sandoz baloncuğu şeklinde, patır patır patlıyor. Sohbet-muhabbet, çene çalarak sabahladığımız bir gecenin ertesinde, ağzım kulaklarımda, uça ese işe geldim... Televizyonun bulunduğu toplantı odasına girip, hormonlu bir görev aşkıyla, müzik kanalını açtım...

Yılbaşı eğlencesi mağduru bir arkadaş, elinde gazetelerle gelip yanıma çöktü. Esnemekten ağzını kapatamadığı için tam olarak anlayamadım ama galiba ‘‘N'aber?’’ diye sordu.

O sormadıysa bile benim ille ki ifade edesim var. ‘‘Çok mutluyum,’’ dedim; ‘‘ısrarlı iddiamdır: Bu yıl iyi şeyler olacak.’’

‘‘Yorgun kulaklarım neler duyuyor?’’ diye sordu bunun üzerine. ‘‘Mutluyum dedin di mi? Ve bunu sen söyledin di mi? Yanılmıyorum yani?’’

‘‘Evet abi,’’ dedim. ‘‘Yeni yılda en dalga geçtiğim insan türünün saflarına katılmaya karar verdim. Yeni yıl kararları alan insan olacağım bundan böyle... Sonracığıma iyimser, olumlu, her şeyi hoş tarafından gören... Pozitif enerji, iyi elektrik geyiği çeviren... Ben artık yeni bir insanım yani; baştan tanışalım. Merhaba, ben Polyanna...’’

Tokalaşmak üzere elimi uzatıyordum ki gözüm ekrana takıldı. Yaşasın, tap-on listesi programı... ‘‘Top listeleri dış sesi’’ Cenk Eren'in Kader Çıkmazı adlı şarkısını anons edip, şarkının ‘‘listemizde hızla zirveye doğru ilerlediği’’ konusunda bizleri bilgilendirdi.

‘‘Bak meselá, Cenk Eren nasıl şahane, önü, arkası, sağı, solu sanat dekorlu bir klip çekmiş’’ dedim cankuşa. ‘‘Bu şimdi çok iyi, çok olumlu bir gelişme değil mi? Hep göbek, hep kalça, olmuyor yani... Kıvır kıvır, nereye kadar? Biraz da kültür-sanat lázım bünyeye. Sanat girmeyen listeye doktor girer azizim. Bir ülkenin en önemli can damarlarından biridir sanat... Bakma sen şarkının bir nevi taverna mırıltısı olduğuna... Ben yine de klibi takdir etmek gerektiği kanaatindeyim. Önemli olan iyiniyet...’’

Hakikaten de Eren, bir nevi Etiler kulübü sahne şarkısı icra ediyor ama klibi televizyonun sesini kısıp seyreden, fonda Vivaldi çalıyor zanneder. Ortalıkta tuvaller, paletler, mumlar... Bir sanat ortamı ki öyle böyle değil... Sanki stüdyoda ölmüş ressamların ruhları fink atıyor. Ne bileyim; meselá Picasso bir koşu hortlayıp gelmiş; bir diğer köşede Van Gogh ile Gaugin'in hayaletleri tavla oynuyor; odanın diğer ucunda Frida Kahlo'nun ruhu kanaviçe işliyor filan...

Klipte bir tek Cenk Eren görünüyor ama buram buram sanat kokan ortamda, diğerlerinin varlığını da hissediyorsunuz yani... Cenk Eren pek buğulu ifadelerle káh yer minderine uzanıp boşluğa bakıyor, káh şövalenin önüne geçip, tuvaldeki bir çift kadın gözünün kenarına karakalemle gölge atıyor.

Bizim cankuş, bendeki olumlu ruh hálinin şokundan kendini kurtaramamış olduğu ve faltaşına dönmüş gözlerle bana baktığı için, ne dediğimi anlamadı başta. Ekrana şöyle bir göz atıp yine bana döndü: ‘‘Kim bu?’’

‘‘Cenk Eren dedik ya,’’ dedim.

‘‘A, bu o mu?’’ diye sordu; ‘‘Çok değişmiş, tanıyamadım. Saç mı ektirmiş ne?’’

‘‘Aşkolsun’’ dedim, ‘‘bu imajı uzun süredir taşıyor. Ama senin durumun da anlaşılır bir şey. Muhtemelen yanında Nükhet Duru olmadığı için tanıyamamışsındır. Bak görüyor musun, olumlu açıdan bakınca her şey nasıl anlam ve boyut kazanıyor. Söylemeye çalıştığım şu ki, bu klip birçok yönüyle fevkaláde başarılı. Tahayyülümüzün ufkunu genişletiyor. Nükhet Duru'suz bir Cenk Eren de olabileceğini anlıyoruz yani..’’

Bunun üzerine cankuş kalktı, can sıkıntısıyla yüzüme baktı ve su aygırı edasıyla bir kez daha esnedi. ‘‘Sendeki şu iyiniyet buhranı geçince haber ver, görüşelim’’ dedi. ‘‘Yani mümkünse yarına kadar görüşmeyelim.’’

Anlayacağınız bizimki içime kaçmış Şeker Kız Candy'ye en fazla bir günlük ömür biçti. Ah, şu sevinç denilen kanatlı böcek; göğüs çeperine hapsolmuş, kelebek misali...
Yazarın Tüm Yazıları