Orgeneral Ilker Başbuğ’un sorusunun gecikmiş yanıtı

Koçlar, Sabancılar, Eczacıbaşılar ve diğerleri... Türkiye’nin önde gelen aileleri son dönemlerde ardı ardına müze açtılar.

Dünyanın önemli eserlerini Türkiye’ye getirdiler. Bunun son örneği Salvador Dali oldu. Buradan hareketle Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’un, Ertuğrul Özkök’e, "Sizce Türkiye’de burjuvazi, kültürel değerlere sahip çıkıyor mu" sorusunu mercek altına alalım. Çok gerilere gidelim, bir ailenin hayatını mercek altına alalım.

MEDİCİ Ailesi’nin adını duydunuz mu?

Bilenler hemen söyleyecektir:

İtalya/Floransa’nın kentsoylu zengin bir ailesiydi.

Avrupa sanat yaşamına önemli katkıları oldu.

Dönemin sanatçılarına hamilik yaparak dünyanın en önemli sanat koleksiyonunu oluşturdu.

Aşağı yukarı alacağımız yanıtlar bunlarla sınırlıdır.

Özellikle sanatseverlerin yakından bildikleri bir ailedir Mediciler.

Peki, Mediciler sanatın, sanatçıların niye hamisi oldu; sanata, sanatçıya neden değer verdi?

Mediciler’i yakından tanıyarak belki Orgeneral Başbuğ’un sorusuna yanıt verebiliriz.

Büyük dönemeç

Floransalı Mediciler’in yıldızı 14. yüzyılda parladı. İpek ve kumaş ticaretinden çok para kazandılar; banka kurdular.

Giovanni di Bicci de Medici (1360-1429) bankacılık işine giren ilk Medici oldu. Medici Bankası, Avrupa’nın en başarılı ve saygın bankalarından biriydi. Dönemin Fransız tarihçisi Philippe de Commines’e göre, Medici Bankası sadece Avrupa’nın değil, tüm dünyanın en kárlı ve en zengin kuruluşuydu.

Mediciler zamanla Avrupa’daki bankaların kurumsallaşmalarının öncüsü haline geldiler.

Zamanla Vatikan’ın bankeri oldular.

Vatikan’ın bankeri olunca Papa çıkarmamak olmazdı; Papa X. Leo, Papa VII. Clement, Papa IV. Pius ve Papa XI. Leo, Medici Ailesi’nin üyesiydiler.

Bunlar değil ama yaşadıkları bir olay, Medici Ailesi’nin tarihini değiştirdiğini söyleyebiliriz.

Ve ilginçtir, bu olayın sebebi Osmanlılardı...

Yıl: 1439. Yer: Floransa.

Ortodoks ve Katolik kiliselerinin önde gelen isimleri toplantı yapıyor.

Osmanlı’nın İstanbul kapılarına kadar dayanmasıyla zor durumda kalan Bizans Ortodoksları, Roma Katolik Kilisesi’nden destek arıyor.

Her ne kadar Bizans İmparatoru, on dört sene sonra Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethetmesiyle, bu toplantı sonucunda vaat edilen desteğin aslında hiç güvenilmez olduğunu anlasa da, Floransa bu toplantıdan büyük ticari, siyasi ve kültürel kazanç sağladı.

Medici Ailesi’nin dünya çapında yükselişini ve prestij kazanmasını sağlayan en önemli olay bu toplantıydı.

Şöyle ki:

Toplantı sırasında Floransa’ya gelen pek çok Yunan aliminin katılımıyla oluşan kültürel ortamda, klasik Yunan felsefesi, sanatı, tarihi ve yazılı metinlerine karşı büyük ilgi oluştu. Filozof Platon (Eflatun) ile ilgili aydınlanma konferanslarından çok etkilenen Cosimo de Medici (1389-1464) Floransa’da ilk Platon Akademisi’nin kurulmasına öncülük etti. Platon’un eserlerini Yunanca’dan Latince’ye çevrilmesini sağladı.

Böylece Mediciler, Batı düşünce sisteminin/Batı zihniyetinin temellerinin atılmasında öncü oldu.

Bir örnek vermeliyim: Cosimo de Medici’nin kütüphanesi, döneminde dünyanın en büyük kütüphanesiydi ve 100 yıl sonra yapılan Vatikan Kütüphanesi’ne model oldu.

Rönesans’ın hamisi

Sanıyorum Orgeneral Başbuğ’un sorusunun yanıtına yavaş yavaş geliyoruz...

Fakat önce sormamız gereken soru var:

Floransa, Mediciler döneminde neden Rönesans’ın beşiği haline geldi?

"Bir aile ortaya çıktı ve sanatı korudu, kolladı" gibi yüzeysel bir anlayışla bu tarihsel gelişmeyi kavrayabilir miyiz?

Ya da:/images/100/0x0/55ead8c1f018fbb8f89a7e22

"Bir aile dönemin resimlerini, heykellerini alarak sanatçılara destek verdi" gibi basit açıklamalarla işin özünü anlayabilir miyiz?

Rönesans aydınlanmaydı.

Rönesans devrimdi.

Sadece sanatta devrim değildi.

Rönesans iktisadın, siyasetin ve kültürel hayatın köklü değişimiydi. Kilisenin hayatın merkezinden çıkarılmasıydı.

Soylular artık şatolarında yalıtılmışlık içinde değil, zenginliklerini gösterecek kent saraylarına taşınıyorlardı. Şövalyeler tarihe karışıyordu.

Yani mesele sadece resim, heykel almak, müze açmak değildi.

Anlatmak istediğimi daha iyi ifade edebilmek için bir örnek vermeliyim:

Bugün Floransa’nın Bargello Müzesi’nde sergilenen Donatello’nun Davud heykeli, döneminin en çok tartışılan eseriydi. "Heykel" bile dememek gerekir; çünkü o dönemde heykeller sadece mimari süsleme veya taşıyıcı öğe olarak kullanılırdı.

Klasik Yunan anlayışla yapılmış Donatello’nun bu kusursuz, duygu yüklü, realist Davud heykeli, muhafazakárların çok tepkisini çekti. Ancak Cosimo de Medici bunlardan etkilenmedi ve heykelin tek başına sergilenmesine destek verdi.

Mediciler, sanatçıların arayışlarına hep kanat gerdiler. Geçmişin tüm düşüncesiyle bağlarını kopararak yeni bir sanat yaratmayı amaçlayanlara hamilik ettiler.

Perspektifin öncüsü sayabileceğimiz mimar Brunelleschi’ye de; ortaçağ ressamlarının hiç önemsemediği ışığı kullanan Piero della Francesca’ya da destek oldular.

O çağlarda halk, sanatçıyı övmek istediğinde yapıtının eski eserlerden hiç de aşağı olmadığını belirtirdi. Yani değişim istenmezdi. Mediciler bu anlayışı yıktılar; devrimci sanatçıların yanında oldular.

Bu nedenle, katı ve alışılmış Bizans anlayışıyla/tarzıyla köprüleri atan, Rönesans’ın müjdecisi ressam Giotto da Mediciler’in koruması altındaydı.

Bu nedenle, dini veya doğayı bire bir anlatmak yerine buna estetik katan; ilk kez Hıristiyan söylenceleri dışında resim yapan Boticelli de Mediciler’in himayesindeydi.

İtalyanca’yı kullandığı için soylular ve aydınlar tarafından aşağılanan Dante’nin eserlerine övgüler düzdüler.

Batı Edebiyatı’nın en önemli kaynaklarından Homeros’un eserlerini yazılı hale getirdiler. /images/100/0x0/55ead8c1f018fbb8f89a7e24

Michelangelo’dan Leonardo da Vinci’ye kadar sanat tarihinin dáhileri Mediciler’in koruması altına girdiler. Bu devrimci sanatçılar, Mediciler’in saraylarında yaşadılar, atölyelerinde ürettiler.

Nasıl olmuştu da, bunca büyük ustanın-dehanın hepsi aynı dönemde yetişmişti?

Sanatı toplumsal gelişmelerden ayrı düşünürseniz bunun yanıtını veremezsiniz.

Keşfetmek için yola çıkan ve bir kıtaya adını veren Amerigo Vespucci kimin himayesindeydi sanıyorsunuz; Mediciler’in!

"Dünya yuvarlak" dediği için kilise tarafından aforoz edilen Galileo Galilei’yi Floransa’ya kimin davet ettiğini sanıyorsunuz; Mediciler’in!

Mediciler’in Avrupa, Yakın Doğu ve Alman manastırlarından nadir bulunan kitapları ve elyazmalarını tek tek toplamalarının bu gelişmelerle ilgisi yok mu sanıyorsunuz?

"İtalik" yazı tipinin ya da modern el yazısının Mediciler sayesinde doğmasının sebebi nedir?

Ya da Avrupa’da porseleni ilk onların üretmesinin tüm bu devrimci hareketlerle ilgisi yok mu sanıyorsunuz?

Mediciler’den Grandük Francesco I’in (1541-1587) kimya laboratuvarında deney yaparken ölmesi hep aynı anlayışın göstergesi değil midir?

Muhteşem Lorenzo Medici’nin (1449-1492) Floransa Üniversitesi’ni niye kurduğunu düşünüyorsunuz?

Bilim, Rönesans sanatçılarının kaynağı oldu. Böylece soru sordular; bağnazlığı yıktılar.

Bu nedenledir ki, Mediciler deyince aklınıza sadece görsel sanatlar gelmesin. Mediciler’in bilim ve doğa tarihi adına destekledikleri çalışmalar bugün Palazzo Veccehio ve Uffuzi Sarayı’nda sergilenmektedir.

Uzatmaya gerek yok sanıyorum; meramımı anlattığımı düşünüyorum.

Bu nedenle tekrar dönelim Orgeneral Başbuğ’un sorusuna:

"Sizce Türkiye’de burjuvazi, kültürel değerlere sahip çıkıyor mu?"

Bugün burjuvazinin kültürel değerleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisidir; yani Türk rönesansıdır.

Peki, kurucu ideolojinin ayaklar altına alınmasını sessizce seyreden burjuvazi, kültürel değerlerini nasıl koruyacaktır?

Her geçen gün muhafazakárlaşan toplumsal hayatı görmezlikten gelerek mi?

Burjuvazi sadece müze açarak kültürel değerlerine sahip çıkamaz!

Floransa’yı karartan din adamı

MUHTEŞEM Lorenzo Medici’nin son yıllarında Ferrara’dan gelen Dominik Papaz Savonarola, Floransa’da vaazlarıyla hemen dikkat çekti.

Kadınlarla hemen hiç konuşmayan, eski yamalı kıyafetlerle gezen, tahta yatak üzerinde ince bir döşekte yatan, çok az yiyen bu sözde din adamı Floransalılar tarafından çok samimi bulundu.

Papaz, geleceği görebildiğine ve Tanrı’nın kendisi aracılığıyla dile geldiğine herkesi inandırdı. Vaazlarında özetle şöyle diyordu:

"Floransalılar, İsa Peygamber dönemi sadeliğine dönmezler ve Platon okuyup lüks ve sefa içindeki ihtişamlı hayatlarına devam ederlerse, Tanrı onları korkunç bir şekilde cezalandıracaktır."

Papazın tarzı ve sözleri çok etkileyiciydi. Boticelli gibi sanatçılar ve hatta tüm eleştiri oklarını yönettiği Muhteşem Lorenzo Medici bile korkup ona saygı duyuyordu.

Floransa halkının papazdan korkup çekinmelerinin nedeni, o yıllarda yaşadıkları sıkıntılarla da ilgiliydi. Fransa Kralı VIII. Charles’ın gittikçe İtalya’yı işgal etmesi bu korkuları artırıyordu. Yoksullaşan halk, papazın kehanetlerinin gerçekleşeceğine inanıyordu. Onun önerdiği şekilde yaşamaya, oruçlar tutmaya, kadınları manastırlara kapatmaya başladılar.

Papazın vaazları bazen o kadar etkili oldu ki, halk galeyana gelip Medici taraftarlarını öldürdü. Hatta bir dini tören sonucunda pek çok kitap, sanat eseri yakıldı.

Medici Ailesi bu gelişmeler üzerine şehri terk etmek zorunda kaldı. Floransa yönetiminde artık Papaz Savonarola vardı.

Ancak halk sürekli konuşan papazdan özel güçlerini ispat etmesini bekliyordu. Papaz ise bunu hep erteledi. Halk, papazın sadece laf ürettiğini anladı. Ve zamanla vaazla karınlarının doymayacağını kavradı. İsyan etti ve papazı linç etti.

Mediciler, Floransa’ya geri döndüler.

Bunları biliyor musunuz?

MEDİCİLER’in Floransa’daki görkemli iktidarları yaklaşık 400 yıl sürdü. Kuşkusuz bu iktidarları boyunca yenilgiler, sürgünler, ekonomik düşüşler yaşadılar. Bu düşüşlerden sanatçılar da etkilendi. Leonardo da Vinci, Osmanlı Padişahı II. Bayezid’e mektup yazarak hamiliğini istedi. Ancak mektupla birlikte gönderdiği Galata Köprüsü projesi teknik açıdan gerçekleşmesi imkánsız bulunduğu için reddedildi.

Michelangelo, Mediciler’in manevi evladı gibiydi. Ancak 1505’te Papa ile arası açıldı. Korktu. Osmanlı’ya sığınmak istedi. Mektup yazdı. Ancak o sırada dostlarının araya girmesiyle Papa ile barıştı. İstanbul’a gitmekten vazgeçti. 1519’da ise Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlılar bu kez Michelangelo’yu İstanbul’a davet etti. Ancak o tarihte Michelangelo çok başarılı olmuştu; daveti kabul etmedi.

Entelektüel Cosimo de Medici, aynı zamanda iyi bir ticari zekáya sahipti. Floransa’da en yüksek vergiyi o ödüyordu. Ancak gizli hesapları ve şişirilmiş alacaklarıyla vergilendirilebilir gelirini olduğundan çok daha az gösteriyordu.

1491’de Santa Maria De Fiore Katedrali’nin hálá bir ön cephe kaplaması (Focade) yoktu. Focade tasarımı için düzenlenen yarışmaya Verrochio, Boticelli, Ghirlandaio, Flipp gibi ustalarla birlikte Muhteşem Lorenzo Medici de katıldı. Zor durumda kalan jüri, son kararı Lorenzo’ya bıraktı. Lorenzo da karar veremeyerek kararı erteledi. Sonuç olarak arada geçici çözümler bulunmakla birlikte cephe son halini 19. yüzyıl sonlarında yapılan mermer mozaik kaplamalarla aldı.

Floransa, Avrupa’da yüzyıllarca festivalleri ve karnavallarıyla en ünlü şehirdi. Bu geleneksel törenlerin ilki Muhteşem Lorenzo Medici’nin evliliği sebebiyle yapıldı. Romalı soylu bir ailenin kızı olmasına rağmen, Floransa’nın dışından biriyle evlenmesi hoş karşılanmayan Lorenzo, gerginliği azaltmak amacıyla düzenlettirdiği halka açık şenliklerle bu geleneği başlattı.

Floransa’da Giovanni Medici’nin jüride bulunduğu bir yarışma sonucunda S. Giovanni Vaftizhanesi’nin (Baptistery) bronz kapıları sanatçı Ghiberti’ye sipariş edildi. Kapı deyip geçmeyiniz; Ghiberti çalışmaya başladığında 23 yaşındaydı, bitirdiğinde ise 70’lerin ortasındaydı. Büyük sanatçı Michelangelo yıllar sonra bu kapıları gördüğünde, "Bunlar ancak cennetin kapısı olabilir" diye hayranlığını dile getirdi.

Ferdinando Medici (1610-1670) döneminde Floransa’nın ilk resmi resim sergisi ve serginin kataloğu yapıldı.

Mediciler’in en son grandükü Gian Gastone Medici’nin (1671-1737) ölümüyle miras eşi Anna Maria Luisa de Medici’ye kaldı. O da her şeyi, Floransa dışına çıkmaması şartıyla artık Medici Ailesi’nden olmayan Floransa’nın yeni grandüküne bıraktı.
Yazarın Tüm Yazıları