Ordinaryüs 50 kez milli derin devlet pek aziz

ORTA sahadan topu kapıyor.

Haberin Devamı

1960 Haziranı, dün gibi, hala gözümün önünde. 27 Mayıs Cemal Gürsel Kupası. O zamanki adıyla, Dolmabahçe Stadında Fenerbahçe ile Galatasaray kupada finali oynuyor. Stada girebilmek için, mahalleden üç, beş arkadaş sabah 04’te kuyruğa giriyoruz. Statta nefes alacak yer yok.
Maç ilk devre 0-0. İkinci devrenin başı. Klasik laf haline gelmiş, Fenerbahçe’nin efsanevi futbolcusu Lefter orta sahadan kaptığı topu yaklaşık elli metre sürüyor. Önüne gelene çalımı basıyor. Bir çalım, iki, üç, dört, bir sağa, bir sola kıvrak bilek hareketleriyle Galatasaray defansını ipe diziyor, Galatasaray’ın efsanevi kalecisi Turgay’la karşı karşıya kalıyor.
Topu Turgay’ın sağına atar gibi yapıyor, Turgay o tarafa hamle yapınca, soluna bırakıyor, Fenerbahçe 1-0 önde. Maç bu skorla bitiyor, kupa Fenerbahçe’nin.
Lefter golü atınca, milli takımdan arkadaşı Turgay’a takılmadan edemiyor:
“Bre, o gol yenir mi?”
ÖZEL İLGİ
Lefter sadece attığı gollerle, seyrine doyum olmaz futboluyla değil, özel yaşamındaki tevazu, hoşgörü, arkadaşlık, disiplinli sporculuk hayatıyla da, ön plana çıkan bir futbolcu.
Döneminin bir başka efendi efsanesi Galatasaray’lı Metin Oktay’ın da yakın arkadaşı. Turgay ve Metin’le birlikte, milli takımda oynuyorlar.
Fenerbahçe’de bir sorun oldu mu, işin içine Lefter giriyor ve çözüyor. Oynadığı futbol öyle göz kamaştırıcı ki, adı ordinaryüse çıkıyor. Futbolun profesörü anlamında.
85 yaşındaki Lefter şimdi hasta. Atina’ya yakınlarını görmek için gidiyor, orada hastalanıyor.
Takımı Fenerbahçe ona vefalı davranıyor. Kulüp Atina’ya özel ambulans uçak göndererek onu İstanbul’a getiriyor. Özel bir hastanede tedavisiyle yakından ilgileniyor.
Devlet onu hastanede yalnız bırakmıyor. Türkiye’nin Atina Büyükelçisi ilgisini hiç esirgemiyor.
Belki de, yarım yüz yıl sonra özür niyetine.
LEFTER’İ SEVER MİSİNİZ
Lefter, malum Rum kökenli yurttaşımız.
60’lı yıllar tüm Rum kökenli yurttaşlarımız gibi, Lefter için de sıkıntılı dönem. Kıbrıs nedeniyle Türkiye ile Yunanistan savaşın eşiğine geliyor.
Koalisyon hükümeti Türkiye’de yaşayan ve fakat Türk yurttaşı olmayan Rumların Türkiye’yi terk etmelerine karar veriyor. Ve Rumlar gidiyor.
Lefter Türk yurttaşı, o kalıyor. O kadar Türk yurttaşı ki, Türk futbol tarihinde elli kez milli formayı giyen ilk Türk futbolcusu.
Rumlar Türkiye’den ayrılırken, dönemin Başbakanı İsmet Paşa’ya Lefter hatırlatılıyor, “Lefter’i sever misiniz?”
İsmet Paşa Rumları kastederek:
“Lefter’i severim, ama Lefterler’i sevmem.”
Rumlar Türkiye’den ayrılıyor, Rum kökenli Türk yurttaşı Lefter elli kez milli olmuş, o ortamda aziz Türkiye Cumhuriyeti’nin buna dayanması mümkün değil.
ACELE BİR MAÇ
Derin devlet sektirmeden devreye giriyor.
Lefter’le milli formayı eşit giymiş Turgay var. Önümüzde de bir milli maç var. Lefter milli takıma çağrılmıyor. Lefter’i geçen Turgay 51 kez milli oluyor, en çok milli olan futbolcu unvanını kazanıyor.
Derin devlet derin bir “ohhh” çekiyor. Türkiye’nin artık Rum kökenli değil, Türk Milli Takımı’nda milli formayı en çok giyen Türk kökenli bir futbolcusu var. Hep birlikte namusumuz kurtuluyor.
En çok milli forma giymeyi Turgay elbette bileğinin hakkıyla kazanıyor. Yıllar yılı en iyi kaleci, “Berlin Panteri” unvanıyla, yaptığı kurtarışlarla kitleleri ayağa kaldırıyor. Orası tamam.
Burada kritik nokta, derin devletin her zamanki işgüzarlığı. Şaşkın milliyetçilik takıntısı. Yerlerde sürünen zihniyetin bir parçası.
Lefter’e geçmiş olsun. En kısa sürede sevdiği Büyükada’ya dönmesi dileğiyle.

Haberin Devamı

Yusuf Ziya istifa istedi mi

Haberin Devamı

SİYASAL Bilgiler Fakültesi’nde AKP milletvekili Burhan Kuzu’ya atılan yumurtalar sonrasında, Kuzu kurt kesiliyor. AKP’nin önde gelen takımı Kuzu’yu yalnız bırakmıyor ve SBF Dekanı Prof. Celal Göle’nin istifasını istiyor.
İstifa çığlıkları ayyuka çıkarken YÖK Başkanı Yusuf Ziya açıklama yapıyor, dekanın istifasına gerek olmadığını söylüyor. Dün CNN Türk’te bu görüşünü tekrarlıyor. Uygar bir tavır.
Geçen hafta Ankara’dayım. Pek çok görüşme yapıyorum. Yusuf Ziya’nın o tavrı aklımda, ama yine de bir soru var.
“Kamu oyuna yaptığı açıklamada Dekan Göle’yi savunan Yusuf Ziya, olayların patladığı gün acaba Göle’yi arayarak, istifasını istiyor mu?”
Orasını bilmiyorum ama bu soru aklıma fena takılıyor.

Haberin Devamı

Lenin-WikiLeaks karşılaştırması

BATI basınında çarpıcı bir tartışma sürüyor. Basının bir bölümü “WikiLeaks ile ülkelerin gizli ilişiklerinin ortaya dökülmesinin yararını” savunurken, bir bölümü bunun ahlaksız teklif olduğunda birleşiyor.
Hatta, Wikileaks yayınlarını komünizmin Avrupa’da yayılma girişimlerine benzetenler bile var:
“Lenin de 1917 Devrimi sonrasında, elbette şeffaflık adına değil, kendi iktidarını sağlamlaştırmak için Çarlık Rusya’sının Avrupa ile yaptığı gizli anlaşmaları açıklamıştı”. (Die Zeit, 2 Aralık 2010, s.3).
Bizde WikiLeaks rafa kalkıyor gibi, oysa Batıda tartışma çok yönlü.

Yazarın Tüm Yazıları