Paylaş
Hep üzerine konuştuğumuz fakat bir türlü cevabını bulamadığımız bir konudur ilişkiler. Erkekler kadınları anlayamamaktan şikayet ediyor, kadınlar erkekleri. Biten ilişkilerin sonunda hep günah keçisi ilan edilen biri mutlaka var. Kısaca günümüz ilişkileri sorunlu, kadın ve erkek mutlu ilişki arayışında. Peki, biz ilişki denilince ne anlıyoruz? Mutlu bir ilişkinin sırrı ne?
Psikoterapist, evlilik ve ilişki terapisti, “Düşündüğün Gibi Değil” ve “Unutmak mı Affetmek mi” adlı kitapların yazarı Serhat Yabancı’yı yakaladım ve çok merak edilen o soruları sordum.
1) Günümüzde kadın ve erkek cinsleri belli kalıplara oturtuldu diye düşünüyorum. Mesela, yıl oldu 2016 ve biz hala hesabı erkek mi öder yoksa kadın da öder mi tartışmasını yapıyoruz. Bize bir takım misyonlar yüklendi mi? Kadın ve erkeğin misyonu nedir?
Aslında erkek ve kadının ilişkide bir misyonu olmamalıyken taraflar adeta bir şirketin sorumluluk alanı çizilmiş iki ortak gibi davranmaktadırlar. Hesabın kimin ödemesi gerektiği sorusu buna örnektir. Rolleri ve paylaşımları kategorize edip yapıştırmak duyguları öldürür. İçinden geldiği gibi yapmasına değil, görev olduğu için yapmasına neden olur. O zaman da “sevgi ve içtenlik” azalacağı için tipik olarak tahammülsüzlükler yaratır. Elbette ilişkide roller ve görevler olacak. Ama bunlar esnek olmalı ve kalıplara sıkıştırılmamalıdır. Kadının: yemek, temizlik, bulaşık, annelik, misafir ağırlama misyonu ile erkeğin parayı kazanma, koruma, sevk ve idare gibi misyonları ilişkilerde bozulmayı da yaratmaktadır.
2) Güzel başlayan ilişkiler neden bazen hüsranla bitiyor?
Bu sorunun cevabı: beklentiler. Ülkemizde evlilik ve ilişkilerin bu kadar ağır sorumluluklar içermesinin nedeni beklentilerdir: kök ailelerin beklentisi, eşlerin beklentisi ve toplumun beklentisi. Aileler çocukların kendilerini mutlu etmeye devam etmelerini, eşler eşini tek mutluluk kaynağı olarak görerek mutlu etmesini, toplumun ise olması gereken rutin bir evlilik sistemi beklentisi evlilikleri yıkıyor. Son zamanlarda eşlerin birbirinden yüksek beklentileri ile bağımlı oluşları beraberinde kontrol, kıskançlık, haklılık savaşlarını da doğurduğu için evlilik ve ilişkilerde ayrılıklar artmaktadır. Zannedildiği gibi evlenmeden önce karşıdakini iyi tanımamak sorunun kaynağı gibi görünse de esas olan bence evlenen kişinin de kendisini yeterince tanımadığıdır. Çoğu kişi evlendikten sonra karakterinde karanlıkta kalmış veya aktive edilmemiş noktalarla yüzleşiyor. Bağımlı yapısını, boyun eğici, memnun edici, kontrolcülüğü vb gibi. Aslında evlilik, senin kendinle ilk yüzleştiğin mekanizmadır.
3) Genelde ilişkilerde erkek kolay vazgeçen olarak algılanıyor? Bunun nedeni nedir? Kadınla erkeğin ilişki anlayışı farklı mıdır?
Toplumsal değişime bağlı olarak erkeğin kadına ihtiyacı iyice azaldı. Artık yalnız yaşayan erkekler tek başına ütüsünü yapıp, temizliğini ve yemeğini yapabiliyor ya da parasıyla bunu yaptırabiliyor. Böyle olunca da erkeğin evlilikteki temel beklentisi mutluluk-uyum- seks ve güzel zaman geçirmeye odaklanıyor. Bu beklenti kadını zorlarken, erkek ise bunları alamadığında tek başına yapabileceğini düşünüp strese daha az dayanaklı olması nedeniyle de ayrılmayı seçiyor. Tabii bir de erkeğin seçeneklerini ciddi derece artışı da onu cesaretlendiriyor. Bugün bir erkek bilgisayarın başında yerinden kalkmadan sevgili edinebiliyor.
4) İlişki nedir?
Belli bir amaçları olan iki insan arasındaki bağ demektir. Arada bir bağ olması , iletişim olması ve paylaşım yaşanması gerekir.
5) Son zamanlarda “sekssiz ilişki” anlayışının kaleme alındığı haberlere şahit oluyorum. Sizce bu mümkün mü? İlişkilerde cinsellik ne derece önemli?
İlişkide seks önemli ve en büyük parçalardan biri. Ama seksten ne anladığınız da önemli. seks sadece birleşme değildir. Öpüşmek veya tensel temaslar da sekstir. Bunlar ilişkinin olumsuz enerjisini aldığı gibi iki tarafın birbiriyle tek vücut olmasını ve aradaki güvensizliğin giderlmesini de sağlar. Sekssiz ilişkilerin içeriği daha çok bir sorunun göztergesidir. Bağlanma, iletişim, gizli öfke, bağımlılık gibi. İlişkide seks yoksa nedeni önemlidir. Biyolojik olarak da seksin olmadığı bir ilişki en çok erkek için sorundur. Erkek sorun etmiyorsa da başka bir sorun vardır.
6) Aldatmak konusu erkekler üzerine yapışmış bir şey ama kadınlarda aldatıyor elbette. Bana kalırsa sayıları az da değil. İnsan neden aldatır?
Yapılan çoğu araştırma kadın –erkek aldatmalarının birbirine yakın sayıda olduğudur. Artık erkek en çok aldatıyor diyemiyoruz. Kadının sosyal ve sanal alemdeki rolü arttıkça aldatma riski artıyor. Arkadaşça başlayan yazışmalar, kontrolden çıkıp bir ilişkiye dönüşebiliyor.
Aldatma: bir sorunun göstergesidir. Bu ilişki ile alakalı olduğu gibi aldatanın kişiliği ile de alakalı olabilir. İlişkideki sorunlar, tatmin olmama, mutsuzluk, gerginlik, kendisi olamama gibi sorunlar ile bağımlı ya da narsistik özellikleri olanlar daha çok meyilli oluyor. İlişkideki sorunlarla baş edememe temel nedenlerden biri. Mesela kişi hem ayrılamıyor hem de mutsuz ise aldatmaya kayabiliyor. Yine ilişkiden beklentileri daha fazla ise farklı biriyle bunu gidermeye çalışıyor.
ORASI SENİN İÇİN DOĞRU YERDİR!
7) Mutlu, doyumlu, uzun soluklu bir ilişkinin sırrı nedir?
Kimin yanında kendin isen, kimin yanında kendini yaşıyorsan ve kimin yanında aklında bir kaygı ve korku olmadan var isen orası senin için doğru yerdir. Mutlu bir ilişkinin kuralı da : karşıdakini olduğu gibi değiştirmeye çalışmadan kabullenmektir. Kendi beklentilerine göre sürekli kırparsan gün gelir senden vazgeçer. Kontrol etmek, saygı ve sevgiyi göstermemek, sürekli bir güç savaşına girmek ilişkilerin kanserli hücresidir.
8) 19 yaşında ki genç kızlarımızın evlilik programlarında yer almasına nasıl bakıyorsunuz? Bu programlar sizce toplum bireyleri için zararlı mı? Evlilik toplumsal bir dayatma olabilir mi?
Bu programlarda uzman olarak görev almış biri olarak ve unutmak mı affetmek mi kitabımda bir bölümü bu konuda yazan biri olarak söyleyeyim ki kimse eş değerini aramıyor. Herkes “ ben buraya çıkmışsam daha iyisi ile evlenmeliyim” diye geliyor. Yani herkes bir üst leveldaki ile evlenmek istiyor. İnsanlara fırsat sağlaması açısından faydalı iken adayların beklentileri, ekran yüzü olmak için sürekli reddedişleri,saplantılı elektrik alma talepleri ise tamamen faydasızdır. Evlilik programlarına katılanları biraz beleşçi buluyorum. “biri gelsin beni mutlu etsin”ciler bunlar. Beraber mutlu olacak birilerini değil, kendilerini mutlu edecek birini arayanlar. Böyle mahrem konunun da bu kadar dejenere edilmesi ise üzücü. Gerçi işini iyi yapıp bunlara dikkat edenler de var.
9) Genelde kadınlar ilişkilerde sorunları görmezden geliyor ve bunun adına fedakarlık diyor. Bir ilişkide sorunları görmezden gelmek ne kadar sağlıklı? Kadınlar neden bunu yapar?
Zamanında görmezden geldiğin her sorun gün gelir gözüne girer. Hiçbir kronik sorun, görmezden gelerek çözülmez. Yüzleşmekten kaçmak, fedakarlık değil, cesaretsizliktir. Hayat boyu kaçmak ise zamanla bir kambur gibi sırtınıza biner. Bugün artık hastanelerde,belediyelerde veya ücretli evlilik terapileri mevcut. Mutlak destek alınmalı. Zamanında önemsemediğimiz her şey için gün gelir ciddi önemde bedeller öderiz.
AŞK 18 AY SONRA DOĞAL OLARAK BİTECEK.
10) %100 güven diye bir şey var mıdır?
% 100 güvenden ne anladığına bağlı. Nedir o mesela? Her şeye rağmen seni bırakmaması mı? Sevmesi mi? Yoksa ne? İlişkilerde % 100 güven istenmez ve vaat de edilmez. Bu yaşandıkça oluşur. Oluştukça da hissedersin. Gün gelir sarsılır ya da biterse de gereğini yaparsın. Son zamanlarda insanların koşulsuz bir güven arayışı var. Mesela “ne olursa olsun her durumda beni seveceğine %100 garanti verir misin? “ diye soruyor, iyİ de bu önce senin elinde. Sen onun seni öyle sevebilmesi için ona uygun davranabilecek misin? Ya da zamanla bir şeyler değişecektir bunu güvensizlik olarak mı algılayacaksın? Aşk 18 ay sonra doğal olarak bitecek. O zaman kim kime kazık attı diyeceğiz? Bence kazığı hormonlar atmıştır. Yani % 100 güven istemekle ilişki güvende olmaz. Gidişatta herkes üzerine düşeni yaparsa bu sağlanabilir.
Diğer yandan da güvenli bir ilişki için de güvenilir ve kendine güvenen biri olma k da gerekir. Kendine yeterince güvenmeyen ( özgüven)ler aşırı güvern arayışı içinde ve pazarlığında olur.
Güven duygusu senin içindedir. Kendini nasıl algılarsan başkalarını da öyle algılarsın. Kendini baş edemeyen, incinebilir, terk edilebilir, yetersiz veya değersiz algılıyorsan hayatına aldığın kişinin de bu konularda güvensiz olabileceğini düşünürsün. Belki de nedensiz olarak önlem alırsın. Bu nedenle önce kendine güvenmelisin. Kendine güveniyorsan, başkasının güvensiz oluşu seni korkutmaz.
Serhat Yabancı
Evlilik & İlişki Terapisti
Psikoterapist
www.serhatyabanci.com
Paylaş