Onu bunu bilmem ama bu CEZA iyi bişi

‘‘Yo! Türkçe sözlü rap olmuyo aaabi! Bizim dil, rap müziğe yakışmıyo my maaan!’’ düşüncesi güden rap ‘‘müzik sever-ama-anlamaz’’larını, geçtiğimiz yıl hem en iyi rap şarkısı, hem en iyi rap albümü, hem de en iyi rap sanatçısı dalında kazandığı ödüllerle, Türk hip hop áleminin en iyisi olduğunu kanıtlamış bulunan CEZA'ya ve onun şahane parçası Med Cezir'e davet etmek isterim.

Albümün neredeyse bir yıllık olduğunu biliyorum fakat naçiz şahsıma, albümle aynı adı taşıyan parça Med Cezir'in klibini izlemek, daha yeni nasip oldu. Olabiliyor bazen, hem kekeme hem geveze müzik kanalı ortamlarında böyle kayıplar; n'apalım, buna da şükür... Geç olsun, güç olmasın...

Nasıl desem? ‘‘Adamlar yapmışlar aaabi’’ ve dahi ‘‘Türkiye'de de iyi şeyler oluyor.’’ Oluyor muymuş; oluyormuş vallahi: Misál; arslan gibi Türkçe sözlü rap ve seyirlik, gayet şık bir klip... Olabiliyormuş...

‘‘Şair olmak isteyen bir gezgin / Yaşama hevesi kalmamış bir bezgin...’’

Bu dizelerle başlıyor Med Cezir... Sarı sepya nostaljik çocukluk hálleri, rengáhenk doğa manzaraları (Sapsarı çiçek tarlaları, masmavi gökyüzü, yeşil, yeşil, yeşil...) ve siyah-beyaz bir kumar masasının karanlık, öfkeli, kasvetli ortamı arasında gidip gelen görüntüler eşliğinde CEZA, gayet lirik, gayet politik, gayet akıcı ve şairane döktürüyor:

‘‘Nargilenin dumanına benzer hayallerim / Sadece beni zehirler ve uçup gider / Kafileler gibidir insanlar / Bazen seni seyreder giderler / Herkes kendine paha biçmiş / Kendine karşılıksız bir çek / Emeklerim dostluktan yana / Ama olmuyor! / Anneme sordum, niçin böyle? / Ama baktım o da ağlıyor...’’

Memleketin rap müzik meraklısı insan kaynamadığı málûm. Dolayısıyla CEZA'yı tanımayanlar olabilir diye, dem vurmakta fayda var. Kendini Boğaz'dan, daha doğrusu onun tabiriyle Bosphorus'dan gelen bir MC olarak tanımlayan, 1977, Üsküdar doğumlu bir rapper CEZA. Nam-ı diğer, yani a.k.a., ÖLÜMCÜL KAFİYECİ anlamına gelen FATAL RHYMER... (Bildiğiniz üzre rap müzikle iştigál eden şahsiyetlerde böyle doymalar bilmeyen bir müstear isim iştahı oluyor! Her biri, uçurtma kuyruğu gibi bir-üç-beş uzayan lákaplar taşıyor. Örnek: Esas ismi Marsal Mathers olan, Slim Shady adıyla da tanınan, bunların yanında esas şöhretini Eminem adıyla edinen malûm yıldız!)

CEZA, ilk olarak Türkiye'nin en ünlü DJ'lerinden Dr. Fuchs ile '98 yılında kurduğu Nefret isimli grupla adını duyurmuştu. Birlikte Meclis-i Ala İstanbul ve Anahtar isminde iki albüm yapıp, yerli rap müziğin Türkiye'de gördüğü ilgi göz önünde bulundurulunca, hakikaten takdir-e şayan bir başarı elde etmişlerdi. O albümler, bugün hálá satıyor. Ki, zaten Med Cezir ile ilk solo albümünü yapmış olan CEZA'nın da solo çalışmalardan dolayı Nefret'ten ayrılmak gibi bir niyeti bulunmuyor.

Dilerseniz bırakalım CEZA, derdini, resmi web sitesinde ifade ettiği şekliyle, kendi sözleriyle anlatsın:

‘‘Bazı geri zekalıların Amerikan emperyalizmi sandıkları rap, bende yoğrularak size ulaşıyor. Tabii dik kafalı, sabit fikirli öküzler, bakış açısı dar olan bu insanların anlayamayacağı dilden. Dilim kılıç gibidir. Kendilerini savunduklarında radikal zanneden, aslında beyinsiz olan bu insanlara tarihten örnekler vermenin bilmemne 'izm' olmadığını, gerçekleri söylemenin bilmemne 'izm'lerle etiketlenmeyeceğini öğretmek gerek. Sonuçta benim anlattığım her şey, mantıklı düşünebilen toplumumuzda her bireyin anlayabileceği ve doğruluk payları yüksek, genel problem ve olaylar. Sanatsal olarak bunları yansıtmak, her şeyin legal yolla (albüm, konser, basın, vs.) olması, dürüstçe söylemler ve bunlarla binlerce dinleyiciye ulaşmak, destek görmek, büyük bir manevi haz vermekte. Amaç ünlü ya da zengin olmak değil...’’

O da olur, ne diyelim... Zannetmiyorum yani, ünlü ya da zengin olmaya da ciddi bir itirazı olacağını...

Fakat neresinden baksanız, enteresan bir adam CEZA. Meslek lisesi mezunu, uzun yıllar, rap müzisyenliğinin yanı sıra elektrik işçiliğiyle iştigál etmiş, sayaç okuyarak hayatını kazanmış bir genç adam. Bu sebepten olsa gerek, rap müziğin anavatanı ABD'den müzisyenler söz konusu olduğunda, sadece kız meselelerinden, seksten, ve görmemişlik derecesinde paradan bahseden, boyunlarında ve parmaklarında kaya gibi pırlantalarla, altınlarla, son model arabalarla ve her bir yeri oynayan, neredeyse çıplak dansçı kızlarla dolu klipler çeken Batı Yakası (West Coast) rapper'larından ziyade, nispeten politik söylemi olan, Dünya meseleleri üzerine kafa yoran Doğu Yakası (East Coast) müzisyenlerine yakın hissettiğini söylüyor kendini. (Batı yakası takımının kliplerindeki abartı málûm, bizde de uzun yıllar ilgiyle izlenen Evli ve Çocuklu dizisine espri malzemesi bile olmuştu. Evin babası Al Bundy, mastürbasyon yapmak istediğinde bu klipleri izliyordu!)

Adamımızın meselesi var yani; kendisiyle, sosyeteyle, ülkesinin ve Dünya'nın gidişatıyla, sistemle, insanlıkla... Ve ‘‘álemin kralı benim’’ diyecek derecede de iddialı, her rap sanatçısı gibi... Nakaratta dediği gibi: ‘‘Kanadımı kırdılar uçamadım anne / Savaşa soktular koşturdum / Kalbini açmayan herkesin aklına / Eğriyi doğruyu ben soktum / Sonbaharda dökülen yapraktım / İlkbaharda geri geldim ben / Aileme dostuma selamlar olsun / Gökkuşağındaki bir rengim ben / (nakarat) Yağmur sonrası güneşim ben...’’

Valla onu bunu bilmem ama adamım; kesinlikle ‘‘iyi bişi’’şin sen!
Yazarın Tüm Yazıları