O kazayı ben çağırdım, sürekli trafik kazası geçireceğimi düşünerek...

Adı Sinem Kaymakçı.

23 yaşında.

Haberin Devamı

Bir ikizi var.

İkisi de üniversitede okuyorlar.

Maslak’ta oturuyorlar.

O gün sinemaya gidiyorlar, iki kardeş birlikte...

Aptal bir korku filmi, sarmıyor, yarıda çıkıyorlar.

Bu arada sevgilisi, Sinem’i sürekli arıyor.

Hatta, “Bensiz filme gittin ha! Hangi film, hangi sinema...” diye kıskançlık yapıyor.

Bütün o zaman zarfında Sinem onunla mesajlaşıyor.

Sonra, eve geri dönüyorlar, Maslak’ta yaşadıkları siteye girince, kardeşinin kullandığı otomobilin önüne biri atlıyor. Bakıyorlar, Sinem’in sevgilisi.

Sinem, ikizine “Sen eve git, ben onunla biraz sohbet edeyim sonra gelirim” diyor.

Direksiyona Sinem geçiyor, Bebek’e sahile iniyorlar. Normal bir sohbet. Kavga- mavga ya da olağanüstü bir şey yok.

Haberin Devamı

Sonra Sinem, sevgilisini Mecidiyeköy’deki evine bırakıyor. Ve kendi evine doğru yola koyuluyor./images/100/0x0/55eb3e13f018fbb8f8b4811a

*

İşte ne oluyorsa o zaman oluyor...

Sabancı Center’ın tam karşısındaki üst geçitte, hayat normal akıp giderken, ansızın bir kamyon, Sinem’in arabasını sıkıştırıyor, ne yapacağını şaşırıyor, korkuluklara iyice yanaşıyor ama kamyon vazgeçmiyor, arabanın içinde genç ve güzel bir kız gördü diye midir bilinmez...

Kamyonunu, iyice üzerine doğru sürüyor...

Sinem’in arabası önce üst geçitte asılı kalıyor, filmlerdeki gibi... Sonra bütün ağırlığıyla aşağı yuvarlanıyor...

Her şey çok kısa bir süre içinde olup bitiyor.

Tesadüfe bakın ki, karşıda binaya afiş yapıştıranlar her şeyi görüyor.

Ama ne yapabilirler ki...

Araba ters bir kaplumbağa gibi, olanca ağırlığıyla yere çakılıyor.

Sinem arabadan kazılarak çıkarılıyor. Yaşayıp yaşamayacağı belli değil. Komada.

Beyni ödem yapmış.

Sağ tarafına felç inmiş.

Tam üç ay hiç uyanmıyor.

Bir gün gözlerini açıyor, “Ben neredeyim? Bana ne oldu?” diyerek.

Ona gazeteleri gösteriyorlar.

Komik kız, gazetelerdeki fotoğrafını görünce ilk tepkisi, “Aaa hiç de fena çıkmamışım” oluyor.

Sonra yavaş yavaş kazayı anlatıyorlar.

Haberin Devamı

Hiçbir şey hatırlamıyor.

Korkunç günler geçiriyor.

5 ay oturamıyor, boynunu bile hareket ettiremiyor.

Bir daha hiç yürüyemeyeceğini ise çooook uzun süre kimse ona söyleyemiyor.

*

Bugün hâlâ yürüyemiyor.

Ama yürüyeceğine inanıyor, bunun için her şeyi yapıyor, başına böyle bir felaket gelen insanların çevresine ister istemez ağırlık verdiğini söylüyor, “Etrafındaki herkes senden kaçıyor. Bu acıyı taşıyamıyor. Annem babam hariç herkes çok kısa sürede tabanları yağladı gitti. Öz kız kardeşim bile. Ama artık kabul ediyorum. Kimseyi suçlayamıyorum. Bu, böyle oluyor. Bu, benim felaketim, başkasının ortak olmasını beklemiyorum.”

Küskün, yılgın değil.

Onun anlattıkları bana bir hayat dersi oldu.

Haberin Devamı

Bir hayat dersi daha...

Ve bu hayat dersi beni çok sarstı...

“Her şeye ben sebep oldum!” diyor.

“Nasıl yani?” diyorum.

“Kazadan önce, her gece uyumadan bir trafik kazası geçirdiğimi ve ölümden döneceğimi düşünüyordum. Sürekli öyle uykuya dalıyordum. Kimseyi ya da kaderi suçlayamam. Bu kazayı, ben çağırdım. Onu resmen ben kendime çektim, geri göndermesi de yine benim elimde. Yaşadıklarıma ‘bilinçaltının gücü’ diyebilirsin. Çünkü bilinçaltı gece uykuda bile yani 24 saat hiç aralıksız çalışıyor. Gece uyumadan hemen önce kurulan hayaller, tekrar edilen hayallerle birleşince, gerçekleşmesi kaçınılmaz oluyor. Bana inan bu dünyada bizim isteğimiz dışında hiçbir şey olmuyor. Bir de neyi nasıl isteyeceğimizi bilsek! Artık kesinlikle beynimin olumsuz şeyler düşünmesine izin vermiyorum. Siz de vermeyin, aklınıza kötü şeyler geldiğinde, mutlaka onları iyi görüntülerle değiştirin. Secret’ı falan boş verin, felaketi yaşamış birine kulak verin...”

Haberin Devamı

Bir gün onun yürüdüğünün haberini alacağımızı söylüyor.

Bundan eminim.

Şu an evde yazılar yazıyor, kendini kelimelerle çok güzel ifade ediyor, hayata katkıda bulunmak, üretmek istiyor.

Müthiş bir özgüveni var.

Bayıldım.

Yürüdüğünde Sinem’in röportajını yapacağım.

O, bana hayat enerjisi verdi.

Kötü şeyleri beynimden uzaklaştırmam gerektiğini hatırlattı.

Ona ve anlattıklarına inandım.

En çok da onun kendisine inanmasına saygı duydum.

 

Yazarın Tüm Yazıları