O gün duygular beni aldattı mı

O gün stattaki ruh halini bugün gibi hatırlıyorum.

Haberin Devamı

Sivas Stadyumu’nun şeref tribününün hemen sağındaki bölümde oturuyordum.
Sol tarafta, 10 metre ilerimde Aziz Yıldırım vardı.
Arkamdaki sıranın sağında ise Cemil Turan oturuyordu.
Yanımda, ta Amerika’dan sırf bu maçı seyretmek için gelmiş bir Fenerbahçe taraftarı vardı.
Her golden sonra birbirimize sarılıp sevindik, ama heyecandan adını sormayı bile unuttum.

* * *

O gün hava şöyleydi.
Takımı maça getirecek uçağın kalkacağı Sabiha Gökçen Havalimanı’nda, cenaze evi havası vardı.
Herkesin kafasında, son maçlarda kaybedilmiş iki şampiyonluğun fantoması dolaşıyordu.
“Maç çantada keklik” diyen yoktu. “Maçın satın alındığına” dair hiçbir emare yoktu. Tam aksine, “Maç gidebilir” huzursuzluğu hâkimdi.
Takım, maça gitmek üzere otelden ayrılırken, futbolcuların yüzlerine baktım. Anormal bir stres hâkimdi.

* * *

Maça gelince...
Aziz Yıldırım’ın yüzü bembeyazdı.
Son 20 dakika artık maçı izleyemez hale gelmişti. Yerinden kalktı ve içeri gitti.
Benim durumum zaten felaketti. Saracoğlu’na ne zaman gitsem, en basit maçlarda bile, zamanımın yarısı locanın dışında geçiyor.
Maç heyecanına dayanamıyorum.
O gün de, sırf gazetecilik için
gidebilmiştim. Şampiyonluğun hikâyesini ve soyunma odasını yazacaktım.
Yani galip gelmesi kadar yenilip şampiyonluğu kaybetmesi de bir “pop sosyolog” olarak ilgilendiriyordu beni.
O gün en ilgimi çeken kişi, Cemil Turan olmuştu.

* * *

Cemil Turan çoğu Fenerbahçeli gibi, benim de “idollerim” arasına girmiş futbolculardandır.
Cemil o gün maç sırasında öldü öldü dirildi. Yüzü, Aziz Yıldırım’ınki kadar beyazdı ve her ikisinin de başına kötü bir şey gelebilir diye korkmuştum.
O nedenle, pazar sabahı her ikisinin de gözaltına alındığını okuduğumda, o sahneler gözümün önüne geldi.
“Maçları satın alan iki yönetici bu kadar huzursuz maç seyredebilir mi?”
Son bir ayrıntı da, dönüş uçağından...
Şampiyonluk garanti olmadığı için, kutlamak için uçağa şampanya bile yüklenmemişti.

* * *

Operasyonları başlatan polisin elindeki somut delillerin ne olduğunu bilmiyorum. O nedenle, peşinen şöyledir veya böyledir de diyemiyorum.
Diyeceğim, “Eğer o maçlar gerçekten satın alındıysa”, o bile, Aziz Yıldırım ve Cemil Turan’ın heyecanını yatıştıramamıştı.
O yüzden, henüz dava aşamasına gelmemiş bu süreci merakla izliyorum.
Onların verdiği duygular ve benim aldığım duygular bu kadar yanıltıcı olabilir mi?
Eminim bütün Fenerbahçe camiası da, sakin biçimde bu merakla davanın sonunu bekleyecektir.
Çünkü bu sezon onlar da ölüp ölüp dirildi...

Haberin Devamı

Temizlikçi kadın niye o tarafa kaçtı

Haberin Devamı

BİR hatırlatma.
IMF eski Başkanı Dominique Strauss-Kahn olayı ortaya çıktığında, bir yazı yazmıştım.
Yazıya “Le Figaro” gazetesinden aldığım bir şemayı eklemiş ve şu soruyu sormuştum:
“Tacize uğrayan temizlikçi kadın, neden kapıya değil de, yatak odasına doğru kaçmış?”
Bunu tamamen şema üzerinden çıkarmıştım. Bir de “Polis’e gitmek için neden bu kadar uzun süre düşünmüşler” sorusunu yöneltmiştim.
Yargı artık hepimizin temel meselesi haline geldi.
Herkese tavsiyem.
Bu davayı iyi izleyin.
Çünkü bu dava, bütün dünyada medyanın, yargı sisteminin, önyargıların, siyasi husumetin ve hesapların iç içe geçtiği örnek bir dava haline geliyor.
Davanın nereye gideceği belli değil. Strauss-Kahn suçlanabilir de, suçlanmayabilir de.

Ama daha bugünden çıkarılacak dersler var.

ÇARMIHA GERİLDİ Adam, ilk günden Amerikan basını tarafından çarmıha gerildi.

Suçlu ilan edildi.

TEŞHİR EDİLDİ Amerikan polisi, daha henüz resmen suçlanmamış bir insanı, ellerinde kelepçe ile teşhir etti.

FRANSIZ SAPIĞI Hakkında “Fransız sapığı” manşetleri atıldı.

VE NETİCE:

- İlk raundda çok önemli bazı lehte deliller ortaya kondu. Temizlikçi kadın yalan söylüyordu ve onu zor duruma düşürecek ilişkileri tespit edilmişti.

- Strauss-Kahn, gücü temsil eden bir kurumun başındaki “kötü zengin”di. Kadın ise “zavallı bir Müslüman bir hizmetçi kadın”.

Dolayısıyla Straus-Kahn, önyargılar sahasına 5-0 yenik çıkıyordu.

EN ÖNEMLİSİ Ama en önemli gelişme şuydu:

Önyargıların peşinen mahkûm ettiği bu insanın lehindeki delilleri de, avukatları değil, bizzat “savcılar” ortaya çıkardı.

DEMEK Kİ Savcılık böyle bir makammış.

SORUYORUM Ergenekon davasında, sanıkların lehine sayılabilecek bir delil ortaya çıkarıldı mı?

Yoksa lehte delillerin gizlendiği mi ortaya çıkarıldı?

SON SÖZ Adalet herkes için geçerlidir ve herkese lazımdır. 

Yazarın Tüm Yazıları