PaylaÅŸ
Vakit, o sabah ortalığı serinleterek yağan yağmurun tersine sıcak bir Eylül akşamı.
Yer, yüzyıllar öncesinde ayinlerin yapıldığı ve günümüze kadar gelen kilise Aya İrini.
Ve nasıl tıklım tıklım…
Her zaman hafif serin olan kilise o akşam sıcak…
Dostluğun sıcaklığından olsa gerek diyorum içimden.
Malum 2010, ‘Türk – Japon Dostluk Yılı’ ya.
E, haliyle böyle bir konsere en sevdiğim dostlarımdan biriyle gidiyorum, yerimize yerleşiyoruz.
Derken konser başlıyor.
Melodiler kubbede yükselirken, tarih önümüzde uzanıyor görüntüler eşliğinde.
1890 yılı…
Osmanlı’nın en trajik hikayelerinden; Japonya seferine çıkan Ertuğrul Fırkateyni’nin dönüşü olmayan tarihi yolculuğu…
1985 yılı…
Tahran’da savaşın ortasında kurtarılmayı bekleyen 215 Japon yolcuyu kurtarabilmek için ölümü göze alan Türk Hava Yolları pilotları ve ekibi…
Türk – Japon ilişkilerindeki iki kilometre taşı…
Â
Ertuğrul şehitleri, iki ulus arasındaki dostluğun temellerini attı. Kahraman pilotlar ise ticari ilişkilerin başlamasına ön ayak olduğu bu iki tarihi olayı Gazeteci Erdal Güven kitaplaştırdı.
Olay bununla da bitmedi.Â
Japon bestekar Seiji Mukaiyama kitapta anlatılanları müziğin gizemli tınılarına yükledi.
Tarihin ve dostluğun yüklendiği bu müzikal geminin yolcuları olan bizler duygu dalgalarına boğulduk. Kah gözyaşları kah buruk bir tebessüm…
Seiji Mukaiyama’nın şefliğinde; Mersin Devlet Opera ve Senfoni Orkestrası’nın hayat verdiği eserlere; Almanya’da katıldığı ‘Madame Butterfly’ operasında ve Verdi’nin ‘La Traviata’ operasında ‘Violette’ rolüyle büyüleyen soprano Junko Ioka, ruhun kuytulara dokunan sesiyle insanları alıp götürdü.
Konsere ara verilecekken orada bulunan yüzlerce insan bir tarihe tanık olacağını bilmiyordu elbette.
Çünkü o an olan oldu ve tarih tekrar yaşandı adeta. Hem de anlatılmaz bir duygu yoğunluğu ve gözyaşlarıyla…
1985’teki o kurtarma operasyonunu yapan pilot Orhan Suyolcu ve ekibi ayrıca kurtarılan yolculardan biri; Itachu Türkiye Genel Müdürü, Türkiye'de en uzun süre görev yapmış iş adamı Takashi Morinaga’nın da orada olması…
Gözyaşlarımız yanaklarımızdan süzülürken aynı zamanda içimize de akarak…
Boğazlarda bir düğümü yumru yaparak…
Ve konserin ikinci bölümünde de, insanı alıp götüren, dostluğu tarihi olayların üstüne inşa eden, kulağımızda ve kalbimizde hayat bulan o besteler ki…
Sunay Akın’ın; hem düşündürüp hem gülümseten teatral bir sunum yaptığı konserde tarih değildi sadece yaşanan.
Kalpler ve insanlıktı takip edilen rota.
O melodiler ki; dostluğu kalplere nakşederek tarihi yaşattı orda bulunanlara.
Nasıl mı?
Nota nota!
Â
                                               ÂMELÄ°KE BÄ°RGÖLGE
Â
Â
PaylaÅŸ