Normandiya ile Irak bir mi

PARA ve güçten daha önemli ne olabilir? Var mıdır ha? Var mıdır?

Elinde gücü olan her istediğini yapar. Yapamaz mı ha? Yapamaz mı?

Geçen yıl Amerika’nın Irak’a müdahalesini tartışırken, fikirlerini sadece bu yaklaşım üzerine inşa edenlerin estirdiği fırtınayı anımsıyor musunuz?

Ama hayat, güç dengesinin hiç de o kadar sade olmadığını, tersine çok ama çok karmaşık olduğunu gösterdi bize.

Dün ABD Başkanı Bush, Avrupa’nın Nazi işgalinde kurtulmasının dönüm noktası olan Normandiya çıkarmasının yıldönümü nedeniyle Fransa’daydı. İki gün önce de Roma’nın Naziler’den kurtuluşunu İtalyanlarla kutladı.

Normandiya çıkarmasının yıldönümlerinde Amerikan başkanları önemli mesajlar verdi dünyaya.

Başkan Reagan, 40’ıncı yıldönümünde Normandiya sahillerinden seslenirken, Avrupa ile ABD’nin Sovyetler Birliği’ne karşı mücadeleyi de omuz omuza başarıya ulaştıracağını söylemişti.

Clinton ise 50’inci yıl dönümünde yaptığı tarihi konuşmada, Normandiya kahramanlarna seslenerek, ‘Biz sizlerin diktatörlerin elinden kurtardığı oğullarınız ve kızlarınızız... Beş yıl önce bir başka kurtuluş mucizesi geçekleşti ve komünizm çöktü... Şimdi yeni bir çağın başındayız’ diyordu.

Başkan Bush’un ziyareti de, 60 yıl önce Avrupa’ya özgürlük getiren ABD’nin, şimdi aynı amaçla Irak’ta olduğu temasını işliyordu.

Bu parallelik çabası ikna edici değildi ama başka bir gerçeği, Irak’ta istikrara geri dönüş için uluslararası işbirliğinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.

Irak’ın Normandiya’dan farkı tam da bu noktada değil miydi zaten?

* * *

ABD Başkanı Bush’un, Roma’daki konuşmasında, ‘Demokratikleşme, batılılaşma değildir. Özgürlüğün dünyada değişik biçimleri olabilir’ sözleri dikkatinizi çekti mi?

İnsan hakları, kadın hakları, eşitlik filan derken, ‘görecel demokrasi’ye varan bir esnekliğin ardındaki uzlaşma arayışı, başta izlenen, ‘dediğim dedik’çi çizgiye hiç uymuyor.

Irak’ı seçimlere taşıyacak olan yeni hükümetin başına, Bremer’in karşı çıkmasına rağmen Gazi El Yaver’in getirilmesi tesadüf değil tabii.

Gazi El Yaver, Irak’ın en güçlü aşiretlerinden Şammer aşiretine bağlı. Suriye sınırından Musul ve Bağdat’a kadar en sulak topraklara hakim olan bu aşiretin bir kolu Suudi Arabistan Krallığı’na, diğeri Kuveyt emirliğine uzanıyor.

‘Osmanlı zamanında da Irak’ın hakimi onlardı’ deniyor. Bu güçlü aşiretin temsilcisinin, üstelik de Amerikan işgaline karşı olduğunu açıkça söyleyen Şeyh Gazi’nin devletin başına geçmesi, Irak’ta düzeni sağlamak için Bush Yönetimi’nin vardığı bir uzlaşma.

Şiilerle ilişkilerde de aynı şey oldu. ABD, başta desteklediği İran yanlısı Şii örgütlerine karşın, Irak milliyetçisi Sadr ile uzlaştı.

Bremer’i, Saddam’ın ordusunu dağıtmakla eleştiren Başbakan İyad Allavi’nin açıklamaları da ilginç. ‘Saddam iktidarında görevli olanların uzmanlıkları, İslamcı ve radikallere karşı güvenlik ve istihbaratımızı yeniden yapılandırmak için hayati önemde. Bu nedenle önümüzdeki hafta Baas Partisi üyelerinin yeni yönetimde görev alabilmeleri için karar alacağız.

Irak ile ilgili şu anda tartışılan Güvenlik Konseyi kararı da bir uzlaşma metni olacak. Irak’ta istikrar hem ülke içinde hem de uluslar arası alanda uzlaşmaya bağlı.

Ardında faşizme karşı ortam mücadele iradesi yatan Normandiya zaferi, sadece ‘uzlaşma gereği’ açısından Irak’a bir örnek teşkil edebilir.
Yazarın Tüm Yazıları