Neden İran?

HALKA önemli açıklamaların yapıldığı kürsüler arasına son yirmi yıldır uçaklar da girdi. Birçok önemli haber uçak yolculukları sırasında açıklanıyor gazetecilere.

İran’ın nükleer silah taşıyacak füze sistemleri geliştirmekte olduğu haberi de önceki akşam gökten düştü başımıza.

ABD Başkanı Bush’un Şili ziyaretine eşlik ederken uçakta gazetecilerle konuşan Colin Powell, ‘İran’ın aktif olarak taşıyıcı sistemler üzerinde çalıştığına ilişkin istihbarat bilgileri gördüğünü’ söyledi.

Bu iddialar bize hiç yabancı değil. Irak sarmalının düğmesine basan da dünyayı hedef alan süper top haberleri değil miydi?

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı bu hafta yaptığı açıklamada, İran’ın nükleer silah konusunda hiçbir hazırlık çalışmasına rastlanmadığını bildirdi.

Atom Ajansı’nın raporlarının Amerikalı yetkililerin önem verdikleri raporların yanında, bunlar sonradan fos çıksa da, pek bir anlamı olmadığı tecrübeyle sabittir.

Powell gördüğü raporların İranlı rejim aleyhtarlarının iddialarıyla örtüştüğünü söylüyor ve başka ulusları da ‘durumdan endişe etmeye’ davet ediyor.

Powell’ın açıklaması, İran’ın nükleer silah üretmekte olduğuna ilişkin üst düzeyde bir resmi ağız tarafından yapılan ilk resmi açıklama.

* * *

IRAK’ta başı dertte iken Washington’un, gözünü İran’a dikmesi kadar mantıksız bir şey olamaz. ‘İran da nereden çıktı şimdi?’

Bu soru üzerinde düşünürken geçen hafta konuştuğum bir İranlı araştırmacının söyledikleri aklıma geldi. Kanada’da yaşayan İranlı Uluslararası İlişkiler uzmanı Said Rahnema, ‘Hiç şüphe yok ki, İran Amerika’nın her zaman gündeminde. Ama planlarının ne olduğu konusunda henüz kimsenin bir fikri yok’ diyordu ‘İran hedefte çünkü, gerek Afganistan gerek Irak’ta İran rejimi, ABD için sorun yaratabilir.’

Son zamanlarda Washington’dan, yönetim içinde İran seçeneğini gündeme getirmenin zamanı olduğuna inananların seslerini yükselttikleri haberleri gelmeye başladı gerçekten de.

Bu söylentiler, İran’ın Irak’ta kuzeyden güneye, alttan alta etkisini yaydığı iddialarının ayyuka çıktığı günlere rastlıyor. Rastlantı deyip geçmeyin bir kenara not edin.

Profesör Rahnema,’İran muhalefeti içinde, ABD’nin İran’a savaş açmasını isteyenler vardı. Fakat, Irak’ta olanları gördükçe geri çekildiler. Kim, kendi halkını ve kaynaklarını yok eden böyle bir savaşı destekler ki?’ diyor.

Üstelik, İran’ın deneyimi Irak’tan çok farklı. İran’da ABD’nin müdahalesi sonucu iktidara gelen hiçbir rejim aydınların desteğini kazanamadı. İran aydını Amerika’nın ne adına olursa olsun, ülkesine müdahalesine şüpheyle bakıyor.

Profesör Rahnema’ya göre, ABD’nin Tahran Yönetimine karşı açacağı her türlü savaş, ister sözlerle, ister bombalarla olsun Yönetim’deki mollaların işine yarar. Şu sıralarda halk arasında meşruiyetlerini oldukça yitirmiş bulunan mollaları yeniden güçlendirirler.

* * *

BİR yandan Ortadoğu’nun demokratikleşmesi gerektiğini söylerken, öte yandan halkları, işgal ile statüko arasında seçim yapmak zorunda bırakan ve tabii ki statükoyu seçerek var olan rejimleri güçlendiren ‘müdahale tehdidi’ nin altında ne olabilir?

Powell’ın gelecek hafta Mısır’da düzenlenecek uluslararası bir toplantıda İranlı yetkililerle görüşeceği hesaba katıldığında bu çıkışını süren bir pazarlığın parçası olarak da görmek mümkün. İran’dan, ‘Irak’a karışmayacağına dair açıklama’ da bu pazarlığın parçası olabilir.

Çünkü herkes gibi Washington’un da, bu bölgenin tek bir yabancı askeri bile kaldıramayacak hale geldiğinin farkında olduğunu umuyorum. Eğer Ortadoğu’nun topyekün radikalleşmesini istemiyorlarsa tabii.
Yazarın Tüm Yazıları