Ne seninle ne sensiz vaziyetleri

Haberin Devamı

EKONOMİDE hareketli bir dönem yaşanıyor.
Gezi olayları ile başlayan ve 17 Aralık süreciyle alevlenen iç politik gelişmeler, Amerikan Merkez Bankası’nın piyasaya pompaladığı parayı tecriden azaltmaya başlaması, seçimlerin popülist önlemler için iktidara baskı yaratıyor olması, her türden spekülatif yorumlara sebep oluyor.
Böylesi anlarda bizim gibi insanlar, ne olup biteceğini, değer verdikleri ekonomistlerin yorumlarından izlemeye çalışıyor.
Bu çerçevede bire bir görüşmelerde de bulunuyoruz.
Bu kişiler, genelde ülkenin demokratik kalitesindeki esnemelerden tedirginlik duyan ve bu yüzden mevcut iktidarın devamına yönelik soru işaretleri taşıyan insanlar.
Ama aynı insanlar, sanki ağız birliği etmişçesine AK Parti’nin yerel seçimlerde oylarının yüzde 40’ın altına düşmesini, ekonomik problemleri derinleştirici bir faktör olarak görüyor.
Bu düşüncelerini gerekçelendirirken de, değişimin habercisi sayılacak bu durum gerçekleşirse muhalefetin parçalı yapısıyla istikrar vaat eden bir alternatif oluşturmayacağından endişe ediyor.
Yani bir nevi “ne seninle ne sensiz” vaziyetleri.
Galiba, özellikle CHP’nin seçim stratejilerini salt siyasi konularla sınırlı tutmayıp, ekonomide de güven veren programlar oluşturması, ana muhalefet açısından bir ihtiyaç gibi gözüküyor.
Geçenlerde ESİAD’a konuk konuşmacı olarak gelen CHP Milletvekili Hurşit Güneş, “işte Tobin vergisinin tam zamanı” diyerek ülkeden çıkan paraya vergi önermesi ile kanımızı dondurmuştu.
Sanki CHP’de Kemal Derviş’in sazı eline alma vakti geldi geçiyor.
Aksi halde, ekonomik endişeler politik tereddütleri bastırır, muhalefet partilerine gönül vermiş bile olsanız, o konuştuğumuz çoğu “beyaz Türk” ekonomistlerin deyişiyle, sandıkta “bir el titremesi” mukadder hale gelir.

Haberin Devamı

Hişt hişt sakin ol, sinirlerine hakim ol

KONU “Beyaz Türklerden” açılmışken bir gözlemimizi paylaşmak istiyoruz.
Beyaz Türk derken, daha ziyade kıyı şehirlerinde yaşayan, cumhuriyet değerleriyle yetişmiş, genelde CHP’ye oy veren, geleneksel olarak muhafazakarlar ve Kürtlerden pek hoşlanmayan (ya da mesafeli olmayı tercih eden) insanları kastediyoruz.
Bu insanlar, esasında 12 yıllık AK Parti iktidarı döneminde eskiye göre Türkiye’de birşeylerin değişmesi gerektiğinin farkına vardılar.
Bu sebeple bir “beyaz bayrak” duygusu bu kitlelere giderek hakim olmaya başlamıştı.
Ancak, AK Parti’nin özellikle 2011 yılından sonra, “kendi bildiğine göre bir toplum tasavvuru” yaklaşımlarından ciddi manada tedirginlik duymaya başladılar.
Son gelişmelerle, kendilerinin fazla bir dahli olmasa da, mevcut iktidar yalpalamaya başlayınca, o on küsur yıl boyunca oluşturdukları empatiyi toprağa gömüp, adeta 28 Şubatçı kanaatlerine geri dönüş yaptılar.
Çevreme bakıyorum. Bayağı bir demokrat çizgiye yaklaşmış insanlar, o bastırmaya çalıştıkları eski duygularını da takviyeliyerek mevcut iktidarın güncel hatalarına yönelik eleştirilerin de sınır tanımaz hale geldiler.
Adeta bir “ifrit olma” hali söz konusu.
Şüphesiz herkes her istediğini düşünebilir.
Ancak, çok kolayından başa dönmemeliyiz.
Diyeceğimiz, bu ülkenin “rövanşist” eğilimlerden artık arınmaya başlamasının zamanının geldiğidir.
İktidarlar, sandık korunduğu müddetçe, gelir, geçer, değişir.
Neticede, kimsenin gücü kimseye yetmemektedir. Bu gerçek anlaşıldığına göre “dozajı kaçmış antipatinin” kimseye faydası yoktur, sağlıklı bir ruh halini ifade etmez. Hepimize her zamankinden daha fazla “sağduyu” gerekiyor, hiddete, nefrete mesafelenmemiz icap ediyor.

Haberin Devamı

En sert muhalefet ekonomidir

AK Parti, yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarıyla, diyelim, bir biçimde mücadele edebilir. Zaten anketler “necip halkımızın” bu durumdan çok da fazla etkilenmediğini gösteriyor. Ama mevzu ekonomiye gelince iş değişir.
Ekonomist Mahfi Eğilmez 2014 yılı tahminlerinde büyüme rakamlarını yüzde 1,5, enflasyonu yüzde 8,5’a revize etti. Bu öngörüler gerçekleşirse iktidarın işi hayli zor demektir. Unutmayın 2008 ekonomik krizi AK Parti’nin oylarını yüzde 47’den 38’e geriletmişti. Kutuplaşma, oyların kemikleşmesi… hepsi tamam ama gelişmeler “geçim boyutuna” gelince güvendiğiniz dağlar kaçınılmaz olarak karlanır.

Yazarın Tüm Yazıları