“Bir günde kaç bardak su içmeliyiz?” Bu soruya yanıt vermek kolay değil, çünkü uzmanlar bu konuda da farklı şeyler söylüyor!
Önce şu gerçeğin altını çizelim: Su en önemli besindir. Yiyeceksiz 6-7 hafta dayanabilirsiniz ama susuz bir haftadan fazla yaşayamazsınız. Vücudunuz metabolik süreçlerini yürütür, organ ve sistemlerinizi çalıştırırken suyu siz farkına varmadan sürekli kaybeder. Bu kayıp yerine konulmalıdır, yoksa sorunlar başlar. Vücut ağırlığının yüzde 10’undan daha fazla su kaybı halsizliğe, tansiyonun düşmesine ve yorgunluğa yol açar. Yüzde 20’den fazlası ise hayatı tehlikeye sokar. Vücudun neredeyse yüzde 60’ı sıvı, yani sudur ve suyun çok önemli görevleri vardır: Vücut ısısının korunması, oksijen ve besinlerin hücrelere taşınması, böbrek ve bağırsak fonksiyonlarının sürdürülmesi, vücut dokuları ve derinin nemlenmesi, eklemlerin kayganlığı ve daha pek çok şey sıvı yapılar, yani su sayesinde başarılıyor. Yetişkin bir insan hiçbir şey yapmasa bile bir günde ortalama 2,5 litre su kaybediyor. Suyun bir kısmı bağırsak ve böbrekler, bir kısmı ter ile solunum yolu ile vücudu terk ediyor. Hava sıcaksa, aktiviteniz fazlaysa, bağırsaklarınız ve böbrekleriniz çok çalışıyorsa (ishal, idrar söktürücü ilaçlar) bu kayıplar artıyor, yerine koyulması gereken su miktarı çoğalıyor.
KAYBI YERİNE KOYMALIYIZ
Su ihtiyacımızı belirleyen temel faktörlerden biri kullandığımız enerji miktarı. Yetişkin biri enerji harcamasının her kalorisi başına 1?1,5 ml suya ihtiyaç duyuyor. İşte bu nedenle 1500?2000 kalori harcayan biriyseniz günde 1,5?2 lt su içmeniz gerekiyor. Çoğumuz içtiğimiz su, diğer sulu içecekler, sıvı hatta katı besinlerle bunu vücudumuza rahatlıkla kazandırıyoruz. Yani özel bir durum söz konusu değilse ciddi bir su eksikliği söz konusu olmuyor. Eğer ağır egzersizler yapıyorsanız, yaptığınız iş güçlü bedensel faaliyet gerektiriyorsa, ciddi ısı değişiklikleri ile karşı karşıyaysanız, ateş, ishal, kusma gibi anormal durumlar söz konusuysa, idrar söktürücü haplar ya da laksatifler kullanıyorsanız su ihtiyacınız artıyor.
ÇOCUK VE YAŞLILARA DİKKAT!
Bilinci yerinde birinde vücut su ihtiyacını susama duygusuyla belirtiyor. Susama, sıvı ihtiyacının belirtisi. Bu ihtiyaç ileri yaşlarda, çocuklarda ağır hastalık durumlarında fark edilemeyebiliyor. Böyle durumlarda susama duygusuna pek güvenmemek gerekiyor. Aslında sağlıklı olanı, susama duygusunu da beklemeden vücuda düzenli sıvı ya da su kazandırmaya çalışmak.
KOLAY BİR TEST
Yeterli su içtiğinizi anlamanın kolay yolu tuvalete gittiğinizde idrarınızın rengini ve miktarını kontrol etmeniz. Az miktarda ve koyu renk bir idrar yapıyorsanız bu yeterli sıvı almadığınızın işaretidir. Berrak ve bol miktarda bir idrar ise sıvı ihtiyacınızın olmadığını gösteriyor. Eğer sık sık idrara çıkıyor, gereğinden fazla idrar yapıyorsanız ya da daha önce yaşamadığınız bir susuzluk ve ağız kuruluğu fark ediyorsanız bu belirtilerin bir sağlık sorununa örneğin şeker hastalığına işaret edebileceği aklınızda olsun.
Su içmek zayıflatır mı
Sıvı ihtiyacınızı gidermeniz için ısrarla suyu önermemizin birçok nedeni var. Birincisi suyun diğer içeceklerden daha saf ve temiz bir besin olması. Buna kalori içermemesini, yağ, kolesterol ihtiva etmemesini, kafein ve diğer katkıları bulundurmamasını da ekleyebilirsiniz. Sık sık su içmek metabolizmayı hızlandırıyor, kilo kontrolünü kolaylaştırıyor. Eğer kaliteli bir mineral su bulursanız böyle bir suyun vücudunuza ek kalsiyum ve magnezyum kazandırabileceğini de bir kenara not edin. Diyetisyen Tuğçe Altan Bahçe
Osteoporozdan korkmayın
Osteoporoz tedavisinde kullanılan ilaçların ve ürünlerin sayısı artıkça osteoporoz konusunun da gündemde kalacağını bilmenizde yarar var. Çünkü bu ilaçları üreten ilaç üreticileri konuya daha fazla ilgi çekmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Mesela geçen hafta gazetelerde okuduğunuz bir haber böyle bir yanlış yönlendirmeyle yakından ilişkili olabilir. Çok şüpheci davrandığımı düşünebilirsiniz ama biz yine de sizi uyarmak isteriz. Haberde bir zamanların ünlü yıldızı Ursula Andres de osteoporoz belirlendiğini ve yaşlı yıldızın bu duruma çok üzülerek evine kapandığı belirtiliyordu. Yaşı 70’lere çoktan ulaşan kişilerde osteoporoz gibi bir yaşlılık sorununun ortaya çıkması son derece normaldir. Böyle bir durumda depresyona girilmemesi gerektiğini aklı başında herkes bilir. Öyle görünüyor ki burada da fazla büyütülen bir durum söz konusu. Osteoporoz yaşlanmanın doğal sonuçlarından biridir. Tedavisi mümkündür ama korkmamak gerekir.
Adet öncesi kişilik bozulması
Adet öncesi yaşanılan gerilimin (PMS: Premenstruel Syndrome) aşırı hale gelmesi PMDD (Premenstrual Dysphoric Disorder) olarak adlandırılır. Beyinde bulunan serotonin adlı bir kimyasal maddenin adet öncesinde azalmasına bağlanmaktadır. Bu dönemde kadının yaşantısını bozan ana belirtilerden 5 veya daha fazlasının tesbit edilmesi, PMDD teşhisi koydurmaktadır. - Üzüntü ve mutsuzluk duygusu, muhtemel intihar düşünceleri - Endişe ve gerginlik hissi - Panik ataklar - Mizaç değişiklikleri ve ağlama - Diğer kişileri etkileyen hiddet ve huzursuzluk - Günlük aktiviteler ve insan ilişkilerine ilgisizlik - Odaklanma, konsantrasyon ve düşüncede zorlanma - Yorgunluk ve düşük enerji - İştah artışı, zevk veren gıdalara aşırı düşkünlük - Uyku güçlüğü - Kendini kontrol edememe hissi - Fiziksel belirtiler: şişkinlik, göğüslerde hassasiyet, baş ağrıları, kas veya eklem ağrıları PMDD’de bu belirtiler adetle birlikte geçer. PMS’de kullanılan tedaviler ve yaşam biçiminde değişiklikler PMDD’de de faydalı olabilir, ancak bu durumda en çok önerilen SSRIs denilen antidepresan ilaçlarla tedavidir. Dr. Erhan Cankat