Ne biçim toplum olduk biz?

SEVGİLİ okuyucularım, biz eskiden böyle değildik. Çok değiştik ama olumsuz anlamda! Saygısız, sevgisiz, hortumcu, rüşvetçi, üçkáğıtçı tipler olduk.

Tekerlekli sandalyesindeki engelli genci kapkaççı çarpıyor. Banka kuyruğuna girip emekli maaşını alan yaşlı teyzenin parasını yankesici çalıyor. Saymakla bitmez.

Televizyon kanalları otomobilin nasıl çalınacağını, demirleri kesip eve nasıl girildiğini defalarca göstere göstere anlatıyor.

Siyaset rant ve avantaya dönüşmüş. Hırsız belediye başkanını yazıyorsunuz, belgeliyorsunuz, yamandığı iktidar partisinden tık yok!.. Çünkü o hırsız, rant ve avantanın bir bölümünü iktidar partisinin en üst düzey yetkililerine dağıtıyor.

Ne biçim toplum olduk biz?

***

Geçen hafta İstanbul'da acı bir ölüm yaşandı. Gazi Üniversitesi öğretim üyelerinden 39 yaşındaki Sadi Konuralp Beyoğlu'nda sokakta yürüyordu. Bir apartmanın en üst katından kocaman beton parçası başına düştü. Ağır yaralanan Konuralp hastanede can verdi. Aynı olayda kafede çay içmekte olan bir işçi de öldü. Beton parçası iki insanın ölümüne neden oldu.

Dün Sadi Konuralp'in babası Asım Cem Konuralp'le konuşuyorduk. Anlattıkları korkunçtu:

‘‘Kaza anında olay yerinden geçen ve daha önce Haydarpaşa hastanesi reanimasyon bölümünde hemşire olarak çalışmış olan avukat Hacer Yılmaz, bazı vatandaşlarla birlikte hemen yardıma koşup ilk yardımı yapıyor. Cankurtaran olay yerine 40-45 dakikada gelebiliyor. O gelene kadar kalp masajı yapıp oğlumun dolaşımını yeniden canlandırıyor.’’

İşin utanç verici boyutu işte bu aşamada başlıyor:

‘‘Bu süre içinde -muhtemelen yardım ediyor görüntüsü vererek- oğluma ilk müdahaleyi yapan vatandaşlara yaklaşan bazı kimseler ortaya çıkıyor. Bu kişiler o kargaşadan yararlanıp oğlumun cüzdanını, kredi kartlarını, dernek kimliklerini ve üzerindeki notları, emekli hemşirenin ve başka bir vatandaşın cüzdanlarını ve dördüncü bir şahsın da cep telefonunu çalıyorlar. Hem de olay yerinde bulunan polislerin gözleri önünde!

Neyse ki bilinci kapalı olan oğlumun gömlek cebinde nüfus cüzdanı bulunuyor. Bu yüzden kimlik tespiti ve yakınlarının aranmasında sorun yaşanmıyor.

Oğlumun üzerinden bu hırsızlık sonrasında sadece 500 bin lira para çıkıyor!’’

Bir yanda hiç tanımadıkları bir insanı hayata döndürmek için çırpınan insanlar, öte yanda ise bu fırsattan yararlanıp ölmek üzere bulunan yaralıları bile soymaktan utanmayan insanlık dışı yaratıklar. Ölü soyucular!

Her yerde bir anda fışkırıyorlar. Canlı, yaralı, ölü, engelli, yaşlı, küçük çocuk, hiç fark etmiyor.

***

Bir başka olay. Dün bazı gazetelerde resmi çıktı! Antalya Konyaaltı plajında bir vatandaş boğuluyor. Cesedi kıyıya çekiliyor, üstü gazete kağıtlarıyla örtülüyor. Ceset tam kıyıda, denizle karanın birleştiği yerde...

Ve yerdeki cesedin birkaç metre ötesinde denize giren, şen şakrak eğlenen kadın erkek, çoluk çocuk insanlar.

Hemen yanı başlarında bir ceset yatıyor ve hiç kimse umursamıyor.

***

Biz böyle değildik. Türk insanı böyle değildi. Bize bir şeyler oldu. İnsanlık duygularımızı yitirdik.

Çok değiştik.

Hırsız olduk, yankesici, gaspçı, kapkaççı, rüşvetçi, hortumcu, gaddar, acımasız, duyarsız, umursamaz ve korkak olduk.

Siyasetin ve hükümetlerin en tepesinden suya atılan taşlar dalga dalga tabana yayıldı, insanımız yozlaştı.

Siyasetçi vurguncu, ülkeyi yöneten hırsız olunca, bal tutan parmağını yalayınca, ‘‘Benim hırsızım iyidir, geçmişin hırsızını irdelerim, kendi hırsızıma dokunmam’’ anlayışı egemen kılınınca, toplum ister istemez bu noktaya geldi... Ya da bilinçli olarak getirildi. Ayın sonunu getiremeyenler, işsizler, ezilenler, sömürülenler ‘‘Ulan bir keriz miyiz’’ deyip bu yollara düştüler.

Utanalım. Biz, işte böyle bir toplum olduk. Yazık bize.
Yazarın Tüm Yazıları