Murat Bardakçı: 8.5 milyonluk taksi parasını 85 milyon sanıp 100 milyon verdi






Murat BARDAKÇI
Haberin Devamı

Bugün sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada 'Türk tarihçisi' denince akla gelen ilk isim olan Prof. Dr. İlber Ortaylı'yı bilimsel kişiliğiyle yani 'Prof. Dr. Ortaylı' olarak değil, 'arkadaşım İlber' kimliğiyle anlatmak istedim. İlber hakkında söylenecek ilk söz, onun 55 yaşına gelmiş álim bir çocuk olduğudur.

Aydın Doğan Tarih Ödülü bugün sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada 'Türk tarihçiliği' denince akla gelen ilk isme, Prof. Dr. İlber Ortaylı'ya verildi ve yerini buldu.

İlber Ortaylı, 1969'da 'Mekteb-i Mülkiye'yi yani Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi, arkasından bir başka fakülteden, Dil-Tarih'in Tarih bölümünden mezun oldu, yüksek lisansını Şikago'da yaptı, doktorasını Siyasal'da verdi ve hem idare, hem tarih profesörü oldu. 12 Eylül'de bazı arkadaşlarının üniversiteden atılmasına kızdı, protesto edip Siyasal'dan istifa etti, Viyana'da, Berlin'de ve Moskova'da profesörlük yaptı, sonra yeniden Türkiye'ye, üniversiteye döndü. Cildler dolusu kitap yazdı, dünyanın önde gelen bilimsel kuruluşlarına seçildi, kongrelere katıldı, bildiriler verdi ve adı şimdi dünyanın en seçkin birkaç tarihçisiyle beraber anılıyor.

Bunlar, İlber Ortaylı hakkındaki 'resmi' bilgiler ama ben, Aydın Doğan ödülünün yeni sahibini bilimsel kişiliğiyle yani 'Prof. Dr. Ortaylı' olarak değil, 'arkadaşım İlber' kimliğiyle anlatmak istiyorum.

İlber, 55 yaşına gelmiş álim bir çocuktur. İlmine güvenen álimlerin rahatlığı içindedir, hiçbirşey umurunda değildir, dolayısıyla 'sözünü sakınmak' yahut 'alttan almak' gibisinden kavramlar onun için asla sözkonusu olmaz. Hiçbir zaman kaybetmediği bu çocuksu hali bilgisiyle ve bol da kahkahayla birleşince ortaya ona haset çekenlerin bile ilminin ve samimiyetinin önünde eğildiği, ideolojilerin ve kalıpların dışında bir bilgin çıkar.

Onu diğer meslekdaşarından daha seçkin kılan özelliği aralarında Rusça, Yidiş ve Farsça gibi lisanların da yer aldığı sekiz-dokuz dili gayet iyi bilmesi ama hepsinden önemlisi sadece Türk değil Avrupa tarihine de aşina olması ve konulara mukayeseli bakabilmesidir. Meselá 17. yüzyıl Türkiyesi'nde meydana gelen bir olayı İlber aynı dönemde dünyada yaşanan diğer hadiselerle beraber değerlendirir ve sonuca bu şekilde varır. 'Tarihçilerin önce ekonomi ve sosyoloji gibi sosyal bilimleri okumaları, tarih eğitimini ondan sonra almaları gerekir' demesinin sebebi de budur.

İlmi mükemmeldir ama buna karşı çok önemli bazı konulardan, meselá paradan ve puldan habersizdir. 8,5 milyon lira tutan taksi parasını 85 milyon zannedip, şöföre 100 milyon uzatır. Telif hakkını çekle ödeyen yayınevine 'Peki paramı ne zaman vereceksiniz?' diye soracağı tutar. Tıpkı vaktiyle evinin önünden geçen zerzevatçıya 'Domates kaç para?' diye sorup '70 lira' cevabını alınca '80'e vermezsen vallahi almam!' diyen bir başka büyük álim, rahmetli Abdülbaki Hoca (Gölpınarlı) gibi...

Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın 'Aydın Doğan Tarih Ödülü'nü alması, bu ödülün 'alanında en láyık olanlara verildiği' kuralını bir kez daha kanıtladı. İlber törenden hemen sonra Roma'ya uçtu. Orada bilimsel bir kongreye katılacak, birkaç gün sonra dönecek ve dönüşünde aramızda senelerdir kutsal bir emanet gibi muhafaza ettiğimiz 'sokaktaki sıradan insan dedikodu yapar ama aynı işi biz yaparsak biyografi olur' düsturuna sadık kalacak, son haftanın 'biyografik gelişmelerini' değerlendireceğiz.

Yazarın Tüm Yazıları