CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Olaf Scholz’u Cumhurbaşkanlığı Çalışma Ofisi’nde kabul etti. Görüşmenin ardından Scholz’la ortak basın toplantısı düzenleyen Erdoğan, özetle şunları söyledi: “Görüşmelerimizin gündeminde Almanya’daki Türk toplumu da tabiatıyla yer aldı. İslam düşmanı ve yabancı karşıtı aşırı sağcı akımlar Avrupa’da yükseliyor. Birçok ülkede iktidar ortağı olacak güce ulaşan akımlar, bilhassa yurtdışında yaşayan kardeşlerimizi de tedirgin ediyor. Alman hükümetinin izlediği birleştirici tutum üzerinde özellikle durduk.
VİZE SERBESTİSİ DİYALOĞU
Almanya’nın kamu güvenliği bakımından da ciddi tehdit teşkil eden PKK ve FETÖ başta olmak üzere terör örgütleriyle ortak mücadelenin önemini ve birlikte terörle mücadele kararlılığına ulaştık. Somut adımlar atılmasına dair beklentimizi Sayın Şansölye’yle bir kez daha paylaştık. Almanya’nın Avrupa Birliği içindeki anahtar rolünden hareketle birlikle ilişkilerimize dair görüş ve beklentilerimizi değerli dostuma aktardım. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve vize serbestisi diyaloğu başta olmak üzere Avrupa Birliği’nin atacağı adımların hepimizin menfaatine olduğunu vurguladım.
ALMAN ŞANSÖLYE DOLMABAHÇE’DE
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’u Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi’nde kabul etti. İki lider, görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
50 BİN İNSAN ÖLDÜRÜLDÜ
İsrail’in Gazze’yle işgal altındaki Filistin topraklarında uyguladığı soykırım ve Lübnan’daki saldırıları ele aldığımız bir diğer önemli başlıktı. Daha önce de defalarca ifade ettiğimiz üzere acilen kalıcı ateşkesin sağlanması, insani yardımların ulaştırılması ve İsrail üzerindeki gerekli baskının oluşturulması için uluslararası toplum olarak elimizden geleni yapmamız şart. Filistin ve Lübnan’daki katliamlar devam ettikçe, bölgemizin ve ötesinin huzur bulması mümkün değildir. 50 bini aşkın insan şu anda bölgede öldürülmüş vaziyette. Vicdan ve basiret sahibi tüm siyasi aktörlerin artık inisiyatif almasını, İsrail’in saldırgan politikalarına ‘Dur’ demesini bekliyoruz.”
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, İstanbul’da düzenlenen Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) 51. Olağan Genel Kurulu’nda özetle şunları söyledi:
Türkiye’yi kalkındırma mücadelemizde 22 yıl boyunca pek çok engelle, çok çeşitli zorluklarla karşılaştık. Biz köprü, yol, havalimanı, baraj, fabrika inşa ederken, sondajlarla petrol, doğalgaz ararken, yılların ihmallerini ortadan kaldırmaya çalışırken, muhalefetin ve belli çevrelerin neler yaptığını hepimiz hatırlıyoruz.
Öyle trajikomik durumlarla karşılaştık ki, ‘Millet yol mu yiyecek?’ diyen vizyonsuzları mı ararsınız, Gazi Mustafa Kemal’i bahane edip ülkemizin dünyada ilk üçe girdiği İHA ve SİHA’larına saldıranları mı ararsınız?
13 SEÇİM YENİLGİSİ ALAN ZİHNİYET
Velhasıl, iktidara muhalefet etmeyi sermaye ve yatırım düşmanlığına dönüştüren zihniyetin her çeşidine şahit olduk. Tabii burada bir teselli olarak şunu da söylemek isterim, 21. yüzyıl Türkiye’sine asla yakışmayan bu arkaik zihniyetin, 13 seçim yenilgisi sonrasında bizzat partileri tarafından Türk siyasetinden perte çıkarılmasını, ülkemizin kalkınması yolculuğu adına, Türkiye’nin aydınlık geleceği adına fevkalade önemli buluyoruz.
ESKİ TÜRKİYE’NİN KÖTÜ HATIRALARI
Sırtından hançerlenmenin öfkesini, sosyal medyada sürekli birilerine hakaret ederek çıkarmaya çalışanlara sadece acıyarak bakıyoruz. Onlar ne yaparlarsa yapsınlar, eski Türkiye’nin unutulmaya yüz tutmuş kötü hatıraları olarak anılmaktan kurtulamayacaklar. Eskiden olduğu gibi ülkemizin siyasetini zehirlemeyi, milletimizi birbirine düşürmeyi
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kocaeli Kongre Merkezi’nde düzenlenen ÖNDER 21. İmam Hatipliler Kurultayı’ndaki konuşmasında özetle şunları söyledi: “Önder İmam Hatipler Derneği’nin kıymetli yöneticileri, imam hatip camiasının kıymetli mensupları sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Bir imam hatip mezunu olarak, imam hatip nesliyle tekrar bir araya gelmenin bahtiyarlığı içindeyim. Sizlerle beraber olmanın heyecanını yaşıyorum. Önder mensuplarına kurultayı tertip ettikleri için teşekkürlerimi sunuyorum.
‘BİR AVUÇKEN OKYANUS OLDUK’
Bana ‘Ömrün boyunca ortaya koyduğun tek bir eseri söyle’ deseler, tereddüt etmeden vereceğim cevap, imam hatip okullarının önündeki engelleri kaldırmaktır. Her şey, tüm rütbeler gelip geçer. İmam hatipleri kuranlar sadece 3-5 kişiydi, biz bir avuçtuk, şimdi deniz olduk hatta okyanus olduk. Kahraman ordumuz kahramansız kalmasın diye varız. Eğer bu topraklardan Müslümanlığı, ezanları, camiyi, Kuran’ı çekip alırsanız geriye hiçbir şey kalmaz. Geride millet de kalmaz memleket de kalmaz. İmam hatip mücadelesi bir vatan savunmasıdır, bir iman mücadelesidir, varlık-yokluk mücadelesidir.
‘İMAN KULEMİZİ KUŞATAMAYACAKLAR’
Her türlü yalanla, iftirayla özellikle imanımızı hedef alıyorlar. Bugün de iman kulemizi kuşatamayacaklar. Gençliğin ahlakı, imanı, aile kurumu, dolayısıyla vatanımız bir saldırının altındadır. Medya ve sosyal medya. İşte bu kötü emeli olan, imanımıza ve vatanımıza kasteden ellerde birer silaha, birer işgal silahına dönüşmüştür. Masum gibi görünen, sanki eğlenceymiş gibi görünen bütün o içerikler, sinsi bir ur gibi milletimizin ve gençlerimizin imanını hedef almaktadır.
‘KILIÇLARI KİME ÇEKİYORSUNUZ’
Bu ordu milletindir ve milletimizin gözbebeğidir. Ordumuzun tekrar yıpratılmasına izin vermeyiz. Geçenlerde malum mezuniyet töreninde bazı istismarcılar ortaya çıkmak suretiyle kılıçlar çektiler. Bu kılıçları kime çekiyorsunuz? Şimdi bunlarla ilgili olarak da gerekli bütün araştırmaların hepsi yapılıyor. Oradaki birkaç tane kendini bilmez, bunlar da temizlenecek. Biz buralara durup dururken gelmedik. Bunların ordumuzun içinde bulunması mümkün değil, bunları temizleyeceğiz.
‘BU OYUNA NASIL GELDİLER’
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda ‘2024-2025 Eğitim Öğretim Yılı Açılışı ve 5’inci Uluslararası Eğitimde Teknoloji, Araştırma Geliştirme ve Kalite Zirvesi’ne katılarak özetle şunları söyledi: “Teknolojinin ve dijitalleşmenin hayatımızın her alanına nüfuz ettiği bir dönemdeyiz. Birkaç saatlik internet kesintisi bile neredeyse hayatın durmasına sebep olabiliyor. Teknolojiyle beraber, bağımlılık başta olmak üzere evlatlarımızın karşı karşıya kaldığı riskler de artıyor. Sosyal medyanın, birtakım oyun platformlarının, gençlerimizi nasıl zehirlediğine maalesef sık sık şahit oluyoruz. Oyun platformları, şiddeti teşvik etme yanında, aile yapımızı bozan sapkın akımların özendirilmesine de aracılık ediyor. Henüz 4-5 yaşındaki tertemiz dimağlar, oyunlar içine sinsice yerleştirilmiş LGBT propagandasına maruz kalıyor. Bu mecralar vasıtasıyla sadece şiddet, sadece sapkın akımlar değil, aynı zamanda ırkçılık da körükleniyor.
DİĞER FERTLERE DÜŞMANLAŞTIRIYOR
Başta gençlerimiz olmak üzere insanlarımızı birlikte yaşadığı diğer fertlere karşı düşmanlaştıran, ırkçı, faşizm buralardan besleniyor. Türkiye’yi ekonomik, sosyal ve güvenlik noktasında zafiyete uğratmayı amaçlayan ırkçılık tuzağının merkez üssü sanal alemdir. Dijital dünyanın denetimsiz, kontrolsüz ve kaotik yapısı pek çok tehdidi beraberinde geçirmektedir. Dünyanın pek çok ülkesinde dijital teknolojilerle ilgili çeşitli tedbirlerin, kısıtlamaların ve düzenlemelerin devreye alındığını görüyoruz. Özellikle batılı devletlerin kendi çıkarlarını, kendi vatandaşlarını korumak amacıyla aldığı çok sert önlemlerde dikkat ederseniz kimse özgürlükten, demokrasiden, serbest piyasa ekonomisinden bahsetmiyor.
YASAKÇI OLMAKLA SUÇLANIYORUZ
Ancak biz evlatlarımızı korumak adına benzer yollara başvurduğumuzda eleştiri oklarının hedefi oluyoruz. Geçen ay uygulamaya koyduğumuz tedbirlerde olduğu gibi hemen birileri tarafından yasakçı olmakla suçlanıyoruz. Ülkemizdeki bazı çevreler, çocuklarımızın hakkını ve hukukunu savunmak yerine, uluslararası şirketlerin çıkarlarının avukatlığını yapıyor. Çocuk istismarına karşı çıkmak varken özgürlük adı altında istemeseler de çocuklara zarar veren uygulamaları savunur pozisyona düşüyorlar. Özgürlük maskesiyle, şiddetin, ahlaksızlığın, ırkçılığın, nefret suçlarının, hatta istismarın meşrulaştırılması asla kabul edilemez.
TEKNOLOJİNİN BAĞIMLISI OLMAK
Teknolojiyi kullanmak ile bağımlısı olmak arasındaki çizgi kaybolduğunda hangi sıkıntılarla karşılaşacağımızı hepimiz çok iyi biliyoruz. Bakınız, bilgisayar yüzünden, cep telefonu yüzünden, bilgisayar oyunları yüzünden huzursuz, mutsuz olan, öfke nöbetleri geçiren çocuklarımız var. Akranlarını bir tarafa bıraktım. Aynı yuvayı paylaştığı ebeveyniyle, kardeşleriyle iletişim kurmakta zorlanan evlatlarımız var. Gününü bilgisayar başında geçirdiği için eğitimi aksayan gençlerimiz var.”
SEMBOLİK DERS ZİLİ
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, dün öğle saatlerinde İstanbul Kısıklı’daki konutundan çıkarak Hz. Ali Camisi’ne geldi. Burada cuma namazını kılan Erdoğan, İran’ın başkenti Tahran’da suikasta uğrayan Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye için aynı camide cuma namazının ardından kılınan gıyabi cenaze namazında da saf tuttu.
81 İLDEKİ CAMİLERDE...
Namazın ardından bir grup vatandaşla sohbet eden Cumhurbaşkanı Erdoğan daha sonra camiden ayrıldı. Haniye için başta İstanbul olmak üzere birçok şehirde de gıyabi cenaze namazı kılındı. Ayasofya Camisi’nde kılınan cenaze namazına çok sayıda kişi katıldı. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, cenaze namazı öncesinde cuma hutbesini okudu. Ankara Filistin Dayanışma Platformu’nun çağrısıyla Hacı Bayram Veli Camisi’nde toplanan vatandaşlar da ellerinde Filistin bayraklarıyla gıyabi cenaze namazına katıldı.
15 Temmuz Şehitler Makamı’nda Kuran-ı Kerim okuyup dua eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Milletin Zafer Buluşması’nda vatandaşlara özetle hitap etti:
“Milletin darbecilere karşı destan yazdığı bu tarihi günde yine tek yürek, tek bilek olarak bir aradayız. Rabbim o gece göğüslerini kurşunlara si-per ederek şehadet şerbeti içen tüm kardeşlerimizin ruhlarını şad, mekanlarını cennet eylesin diyorum. Aynı kutlu gaye uğrunda mücadele eder-ken yaralanan gazilerimize bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Darbe girişiminin ilk anlarından itibaren bizim çağrımızı dahi beklemeden hainlere direnmek üzere sokaklara, meydanlara koşan herkese bugün bir kez daha teşekkür ediyorum.
MİLLETİN İRADESİ ADETA ŞAHA KALKTI
15 Temmuz gecesi milletin iradesinin adeta şaha kalktığı, tam anlamıyla gerçek bir kahramanlık hikâyesi yazıldığı yerlerin en başında, hemen ileride bulunan 15 Temmuz Şehitler Köprüsü geliyor. Kalkışmanın başladığı yer olan köprüde darbeci alçaklar gece boyunca sabaha kadar kan dökmeye, mazlumları katletmeye devam ettiler. Sadece köprü üzerinde ikisi polis olmak üzere toplam 34 vatan evladını şehit verdik. Darbecilerin kalleş ve vahşi yüzünü burada işledikleri cinayetlerde hep beraber gördük. Hafızamıza kazınan o sahnelerin hiçbirini unutmadık ve unutmuyoruz. Aynı şekilde milletimizin çıplak elleriyle tanklara ve ölüm kusan silahlara karşı verdiği destansı mücadeleyi de büyük bir iftiharla hatırlıyoruz.
TİYATRO DİYENLERİ AFFETMEYECEĞİZ
‘İnsan bir kere ölür, adam gibi ölür’ diyen, ‘öleceksek ülkemiz ve milletimiz için adam gibi ölelim’ diyerek darbecilere meydan okuyan milli irade kahramanlarını her daim şükranla anacağız. Adını tarihe ve milletimizin kalbine altın harflerle yazdıran şehit-lerimizin kahramanlıklarını dilden dile, gönülden gönüle aktararak yaşatacağız. 15 Temmuz’a ‘oyun’, ‘tiyatro’ diyenleri, utanma-dan ‘danışıklı dövüş’ diyenleri de kıyamete kadar affetmeyeceğiz. 15 Temmuz’a bu çirkin iftiraları atanlar, Türkiye üzerine oy-nanmak istenen kanlı oyunun, tezgahlanmak istenen büyük tiyatronun birer figüranlarıdır. Bu millet, istiklaline dokunan, irade-sine pranga vurmaya kalkan her oyunu nasıl bozmuşsa bundan sonra da bozmaya devam edecektir. Birileri unutturmak için akla ziyan bahaneler üretse de, biz 15 Temmuz’a tüm kalbimizle, tüm gücümüzle sahip çıkmaktan geri durmayacağız. ”
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, Kırım Tatar Sürgünü’nün 80’inci yıldönümü nedeniyle “Kırım Tatarı kardeşlerimizi anayurtlarından kopartan, hâlâ acısını kalbimizde hissettiğimiz büyük acılara neden olan bu elim hadiseyi hüzünle yâd ediyor, hayatını kaybeden soydaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Türkiye olarak gerek Kırım’da yaşayan gerek işgal sonrasında bölgeden ayrılmak zorunda kalan Kırım Tatarlarının haklarını savunmayı sürdüreceğiz” sözlerini paylaştı.
18 Mayıs Müzeler Günü nedeniyle yaptığı paylaşımda da, “61 müzeyi ilk kez ziyarete açtık. Ülkemizin kültür ve sanat hayatına katkı sağlamaya devam edeceğiz” dedi.
Yerel mahkeme, Kadir İstekli’yi, ‘zincirleme şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ suçundan 30 yıl, baba Yusuf Ziya Gümüşel’i 20 yıl ve anne Fatıma Gümüşel’i de 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırmıştı. Verilen cezayı az bulan İstanbul BAM, yerel mahkemece kurulan hükmü bozmuştu.
İletişim Başkanlığı’nın açıklamasında, “Cumhurbaşkanımız Erdoğan ile Aliyev arasında yapılan görüşmede, Türkiye ve Azerbaycan ilişkilerinin yanında bölgesel ve küresel konular ele alındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aliyev’in Ramazan Bayramı’nı da tebrik etti” denildi.Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif’le görüşmeye ilişkin “Görüşmede, Türkiye ile Pakistan ikili ilişkileri ve küresel konular ele alındı” bilgisi verildi. Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile görüşmede de İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ve bölgesel konular ele alındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmede, İsrail’in Filistin topraklarına yönelik saldırılarının durdurulması ve bölgeye acil insani yardımların istenilen ölçüde gönderilmesi için gayretlerin artarak devam etmesi gerektiğini, İslam dünyasının bu konuda birlik içinde adımlar atmasının önemli olduğunu belirtti.
KENDİ İKBALLERİNİ KORUMA PEŞİNDELER
“Adeta parasını verenin istediği gibi tepe tepe kullandığı bir araca dönüşen terör örgütünün bu ülkeyle ve insanıyla ilgili herhangi bir derdinin olmadığı ortaya çıktı. Sırtını örgüte dayayan siyasi temsilciler de İstanbul’da ve diğer başka yerlerde kirli pazarlıklarla kendi ikballerini kotarmanın peşindeler. Sizlerin iradesini, tek parti faşizminin kalıntısı CHP’nin kifayetsiz muhteris yöneticilerine meze edenler mi Ağrı’ya hak ettiği hizmetleri getirecek? CHP’li belediye başkan adaylarının buram buram ırkçılık, ayrımcılık kokan tüm söylemlerine seslerini çıkarmayanlar mı sizin hakkınızı savunacak? Ağrı’yı ve bu bölgeyi arka bahçeleri olarak kabul edip Batı’ya şirin gözükmek için kendi ülkesine saldırılar yapanlar mı Ağrılı kardeşlerimin geleceğini inşa edecek? Yıllardır Meclis’te oldukları halde ülkenin, milletin, şehirlerimizin en küçük bir meselesinin çözümüne öncülük etmeyenler, katkıda bulunmayanlar mı Ağrı’ya eser kazandıracak?
KAPINIZI VE GÖNLÜNÜZÜ KAPATIN
Bugüne kadar bunların bir eseri var mı? Bir eserini gördünüz mü? Bunların ne Ağrı umurlarında ne Van umurlarında ne Diyarbakır umurlarında. Bunlar için önemli olan tek şey İstanbul’daki, Brüksel’deki, Berlin’deki, Londra’daki, Washington’daki ağa babalarından aldıkları emirlerdir. Zaten fırsatını bulan da soluğu oralarda alıyor. Hiç bunların iradenizi istismar etmeyi amaçlayan turistik geziler haricinde samimiyetle halinizi, hatırınızı sormak için Ağrı’ya geldiğini gördünüz mü? Şu ulu Ağrı Dağı’na, Tendürek Dağı’na, Aladağlar’a teröristlere selam vermek dışında hayırlı bir nazarla bakanını gördünüz mü? Size kardeş olmayanlara siz de kapınızı ve gönlünüzü kapatın.
İŞTE SİZİN EMRİNİZDEYİZ
Biz hayatımızı milli iradenin üstünlüğünü savunmaya adadık. Karşımıza kim çıkarsa mücadele ettik. Cumhuriyet tarihinin en köklü demokrasi ve kalkınma adımlarını hayata geçirmekle kalmadık. Türkiye Yüzyılı ile gözümüzü geleceğe diktik. Biz kalbimizle, yüreğimizle, eserlerimizle, hizmetlerimizle, hedeflerimizle, programlarımızla işte sizin huzurunuzdayız. İşte sizin emrinizdeyiz. Unutmayın başka Ağrı yok. Başka Türkiye yok. Cumhuriyet tarihi boyunca milletimizin her kesimi gibi Ağrılı kardeşlerimizin de yaşadığı sıkıntılar yok mu? Elbette var. Ama bunların hiçbiri sizin üzerinizden sahnelenmeye çalışılan kirli senaryoların bahanesi olamaz. Üstelik biz, darbecilerden, vesayetçilerden, işkencecilerden hesap sorarak milletimizin bu dönemle hesaplaşmasını da gerçekleştirdik.
HAK, ÖZGÜRLÜK
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen Türkiye ile Güçlenen, Türkiye’ye Güç Veren Kadınlar programına katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan törendeki konuşmasında özetle şunları söyledi: “Burada bir hususu vurgulamayı özellikle görev addediyorum. Sadece 8 Mart değil, yılın kalan 364 günü de esasen kadınların günüdür, öyle olmalıdır. Kadınların şahsi hayatımızın yanı sıra devletimiz, milletimiz ve insanlığa yaptığı katkılar yılda sadece bir güne hapsedilemeyecek kadar büyüktür, önemlidir, kıymetlidir. Kadınların insan onuruna yakışan bir hayat sürmeleri, her alanda daha aktif rol almaları, hak, fırsat ve imkanlardan adil bir şekilde faydalanmaları için ne gerekiyorsa yaptık ve yapacağız. Türkiye Yüzyılı’nın hazırlıklarını, güçlü kadın, güçlü aile, güçlü Türkiye ekseninde yürütüyoruz. Bizim inancımızda ve kültürümüzde aile toplumun temel direğidir. Aile ile kadını ayıran, kadını ailenin karşısına yerleştiren, kadın ve aile arasında duvarlar ören her türlü yaklaşımı reddediyoruz, farklı ambalajlar içinde toplumumuza sunulan bu tür bakış açılarını sadece milletimizin değil tüm insanlığın istikbali adına tehlikeli buluyoruz.
KİMSENİN HAYAT TARZINA KARIŞMADIK
Ülkemizde aile kavramına karşı alerjisi olan bir kesim eskiden beri var. Değerli hanım kardeşlerim, iktidarımız boyunca bir sürü asılsız ithamla, iftirayla, saldırıyla karşılaştık. Kadınlar arasında ayrımcılığa son veren reformlarımız bile hedef oldu. Bizi itham edenlerin aslında kendilerinin yasakçı ve baskıcı olduğunu geride bıraktığımız 21 yıllık dönemde defalarca tecrübe ettik. Kadınlar konusunda aleyhimizde yürütülen onca propagandaya rağmen siyasi hayatımızın hiçbir safhasında kimsenin hayat tarzına karışmadık.”
12 KADINA ONUR ÖDÜLÜ
- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan aralarında depremde canını düşünmeyip çocukları kurtaran hemşire Şeyma Alakuş, Türkiye’nin ilk kadın generali Özlem Yılmaz, uzay yolculuğunda imzası olan Prof. Dr. Didem Balkanlı Özçimen ve paralimpik olimpiyatlarda başarılara imza atan omurilik felci Hamide Doğangün’ün de olduğu başarı hikâyeleriyle topluma örnek olan kadınlara ‘onur’ ödülü verdi.
‘BU SEÇİM BENİM İÇİN BİR FİNAL’
Olayda tetiği çeken Görkem Kılıç ile beraber hareket ettiği Adem Varlı ve Bülent Şekergümüş yakalanarak tutuklandı ve haklarında dava açıldı. Anadolu 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada önceki gün karar açıklandı.
‘SUÇU BANA İŞLETTİLER’
Duruşmada söz alan Görkem Kılınç, “Benim gençliğim ve cehaletim kullanılarak suçu bana işlettiler. Bu olayı planlayan, bana, Adem ve Bülent’e bu suçu işleten Engin ve Ziyattin’dir. Planda kesinlikle öldürme yoktu” dedi.
Sibel Coşan
Mahkeme heyeti Görkem Kılınç’a kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Ceza iyi hal indirimi yapılarak müebbet hapis cezasına düşürüldü. Mahkeme heyeti diğer sanıklar Adem Varlı ve Bülent Şekergümüş’ü de kasten öldürmeye yardım etmek suçundan12 yıl 6’şar ay hapis cezasına çevrildi. Adem Varlı, Bülent Şekergümüş, Görkem Kılınç ve Ziyattin Oğlin ayrıca birden fazla kişi ile silahla nitelikli yağma suçundan 14’er yıl hapis cezası aldı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen AK Parti Aday Tanıtım Toplantısı’nda özetle şunları söyledi:
“1994 yılından itibaren ülkemizde yeni bir belediyecilik felsefesini ve uygulamasını hayata geçirmiş bir kadroyuz. Biz milletimize rüştümüzü önce yerel yönetimlerle ispat ettik. Ey İstanbul; İstanbul, çöp, çukur, çamur diye tanımlanmıyor muydu? Çöpten, çukurdan, çamurdan İstanbulumuzu nasıl temizlediysek şimdi de tüm Türkiye’de 30 büyükşehir ve onun yanında 51 il belediyeleriyle de işte bu temizlik için yola çıktık. Gençler, şu anda karşımda bir slogan var. Yeniden İstanbul, Yeniden AK Parti. Hazırız, kararlıyız. Hazır mıyız? Kararlı mıyız? Öyleyse durmak yok.
TIPIŞ TIPIŞ OY VERME MECBURİYETİ YOKTUR
AK Parti’nin hizmet belediyeciliğinden uzak şekilde yıllardır adeta eziyet çeken, il ve ilçelerdeki vatandaşlarımıza da bir çağrımız var. Gençler, fazla zamanımız yok. 31 Mart’a kadar durmak yok, yola devam diyoruz. Dünyada yerel demokrasinin bu kadar yaygın bir şekilde doğrudan millet iradesiyle işlediği pek az ülke vardır. Darbelerin ve vesayetin baskısından uzak, tamamen hür iradesiyle, şehrinin belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini, il genel meclis üyelerini, mahalle ve köy muhtarlarını kısaca mahalli idarelerini belirleyecek vatandaşlarımıza şimdiden şükranlarımızı sunuyoruz. Milletimizin tercihi ne olursa olsun, başımızın üzerinde yeri vardır. Bizim siyasi kültürümüzde milletimizle inatlaşma olmaz, millete küsme olmaz, oy renginden dolayı millete hakaret etme asla ve asla söz konusu olamaz. Biz, vatandaşlarımıza sadece tercihlerini eser ve hizmet siyasetinden yana kullanmaları tavsiyesinde bulunmakla mükellefiz. Şehrini ve insanlarını layık olduğu hizmetlere kavuşturacak belediye başkanlarının bizim partimizden ve Cumhur İttifakı’ndan seçilmesi için hep birlikte çalışacak ancak son sözü milletimize bırakacağız.
İSTANBULUMUZU MURADINA KAVUŞTURACAK
İstanbul’uyla, Ankara’sıyla, İzmir’iyle, Antalya’sıyla, Muğla’sıyla, Aydın’ıyla, Adana’sıyla, Mersin’iyle, Hatay’ıyla, Eskişehir’iyle, Tekirdağ’ıyla, Mardin’iyle, Van’ıyla, Diyarbakır’ıyla büyükşehirlerimizin tamamını gerçek belediyecilik katarına dahil etmek istiyoruz. Diğer 51 ilimizde de AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak yeniden veya ilk defa gösterdiğimiz adaylarla, belediyelerin hizmet çıtasını daha yukarıya doğru çıkartmayı hedefliyoruz. İnşallah, 81 vilayetimizin her biri gibi bilhassa Fatih’in emaneti olan güzel İstanbulumuzu muradına kavuşturacak büyükşehir belediyesini yeniden ve sadece İstanbul halkına hizmet eder hale getireceğiz.
YARI ZAMANLI BAŞKANLIK YAPILMAZ
El ele vererek İstanbul’u son 5 yıllık fetret devrinden mutlaka çıkartacağız. Geride bıraktığımız 5 senede şunu gördük. Yarı zamanlı belediye başkanlığı yapılmaz, İstanbul asla ihmale gelmeyen, sürekli ilgilenilmesi, sorunlarına çözüm üretilmesi gereken bir şehirdir. İstanbul’a hizmet için önce bu şehre âşık olacaksınız. Sonra kendinizi İstanbullulara adayacaksınız. Diğer türlü geriye gitme, durma, duraklama ve çökme kaçınılmazdır. İstanbul’un bir 5 yıl daha kaybetmeye artık tahammülünün kalmadığını tüm İstanbullular gibi biz de çok net görebiliyoruz.”
CUMHURBAŞKANI Erdoğan 6992 polisin göreve başlaması ve 1573 aracın hizmete alınmasıyla ilgili Atatürk Havalimanı’nda düzenlenen törende özetle şunları söyledi:
“Ülkemizde geri kalmışlığı, altyapı ve hizmet eksikliğini nasıl ortadan kaldırdıysak, çöp, çamur, çukur, bu pisliklerden, bu İstanbulumuzu nasıl temizlediysek, Allah’ın izniyle 31 Mart itibariyle yeniden adımları atacak ve İstanbullunun vereceği emaneti merkezi yönetimle beraber yeniden ayağa kaldıracağız. İstanbul’u güvenli, huzurlu, üretken, cazip bir şehir haline getirmeden, Türkiye’nin istikbaliyle ilgili programlarımızı arzu ettiğimiz etkinlikte uygulayamayız. Bizim bu şehre olan aşkımız sadece tarihi zenginliğine, fiziki güzelliklerine, manevi derinliğine olan hayranlığımızdan kaynaklanmıyor. Bizim bu şehri kalbimizde ve başımızın üzerinde taşımamızın asıl sebebi, milletimiz ve devletimiz için taşıdığı stratejik önemden dolayıdır. İstanbul’a hizmet etmek için önce bu şehri maddi ve manevi tüm boyutlarıyla anlamak, kavramak, hak etmek gerekiyor. İstanbul’a aşık olmak her yiğidin kârı değildir.
Kendini bu şehrin hadimi değil, hâkimi gibi görenler ne İstanbul’u anlamış ne de hak etmiş olur. Biz İstanbul’a hâkim olmadık, İstanbul’a hadim olduk. İnşallah şehrin depreme dayanıksız tüm binalarının yeniden inşa edilmesi başta olmak üzere İstanbul’a hak ettiği hizmetleri vermeyi sürdüreceğiz. İstanbul’daki tüm kentsel dönüşüm hizmetlerimizi kararlı şekilde devam ettireceğiz.”
İSTANBUL EMNİYETİ HASDAL’A
Erdoğan 6 bin 992 polisin göreve başlaması ve 1573 aracın hizmete alınması töreninde polislerle fotoğraf çektirdi. Erdoğan İstanbul Emniyeti’nin Hasdal’a taşınacağını da açıkladı.
İLK MOTORLU POLİS ARACININ MAKETİ HEDİYE EDİLDİ
- İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Osmanlı dönemine ait ilk motorlu polis aracının maketini hediye etti.
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından haklarında, “Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi, Vergi Usul Kanunu ile Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi kanunlarına muhalefet” suçlarından soruşturma başlatılan Engin ve Dilan Polat çifti, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yapılan operasyonla gözaltına alınmıştı.
Operasyon kapsamında toplam 24 şüpheli yakalanırken, 18 şüphelinin emniyetteki işlemleri tamamlanarak Anadolu Adliyesine sevk edilmişti. Toplam 19 saat süren işlemlerin ardından 18 şüpheliden aralarında Engin Polat, Dilan Polat, Sıla Doğu, Sezgin Polat, Ahmet Gün, Can Doğu ve Can Polat’ın olduğu 12 kişi tutuklanırken, 6 şüpheli adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. Soruşturma kapsamında adliye sevk edilen 2 şüpheli daha tutuklanmıştı. Böylece soruşturma kapsamında tutuklu sayısı 14 olmuş, 9 şüpheli ise adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. 5 Kasım günü tutuklanan şüpheliler Silivri’de bulunan Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na konulmuşlardı.
BABA OĞUL BİR ARADA
Soruşturma kapsamında tutuklanan erkek şüphelilerden Engin Polat ile babası Sezgin Polat, Çorlu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na gönderilirken Engin Polat’ın kardeşi Alper Kürşat Polat ile avukat ve mali müşavir Ahmet Gün’ün akrabası Zekayi Tepe, Kocaeli Cezaevi’ne sevk edildi. Engin Polat’ın kuzeni Can Polat, amcası Halit Polat, dayısı Metin Yılmaz ile Dilan Polat’ın kardeşi Can Doğu Tekirdağ Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na nakil edildi. Önceki akşam ‘asayiş’ ve ‘güvenlik’ nedeniyle yapıldığı belirtilen nakillerle Ahmet Gün’ün dışındaki erkek tutuklular 11 gün sonra farklı cezaevlerine nakil edilmiş oldu.
Dilan Polat, kız kardeşi Sıla Doğu ve akrabaları Nilgül Yılmaz ve Ahmet Gün’le ilgili herhangi bir değişiklik yapılmayarak Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kaldı.
Öte yandan dün etkin pişmanlıktan faydalanmak isteyen Ahmet Gün savcıya ifade verdi. Gün’ün 3 saat süren ifadesinde, savcıya sahte faturalar hakkında bilgi verdiği, Dilan Polat, Engin Polat, Sıla Doğu ve Sezgin Polat’ın örgüt içindeki yerlerinden bahsettiği öğrenildi.
İTİRAZLARINA İKİNCİ RET
Polat çiftinin avukatı Sevinç Horoz, 10 Kasım’da Sulh Ceza Hâkimliği’ne başvurarak, çiftin tutukluluklarına itiraz etmişti. Sulh Ceza Hâkimliği de tutukluluk itirazını değerlendirerek reddedilmesine karar vermişti. İtirazın reddedilmesinin ardından dosya tekrar değerlendirilmek üzere Anadolu 44. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilirken, Asliye Ceza Mahkemesi de tutukluluğa yapılan itirazı reddetti.
İSTANBUL Üsküdar’da, iddiaya göre, Merve Veziroğlu Yıldırım ile eşi Yunus Yıldırım arasında sık sık kıskançlık nedeniyle tartışmalar yaşanıyordu. Yunus Yıldırım daha önce Merve Veziroğlu Yıldırım’ı birkaç kez darp etmiş ve bu nedenle ceza almıştı. İkili arasında 4 Ağustos 2023’te bir kez daha kavga çıktı. Yunus Yıldırım mutfaktan aldığı meyve bıçağıyla üzerine saldırdığı Merve Veziroğlu Yıldırım’ı 58 yerinden yaraladı. Ağır yaralanan Merve Veziroğlu Yıldırım hastaneye kaldırılırken, gözaltına alınan Yunus Yıldırım çıkarıldığı adliyede tutuklanarak cezaevine gönderildi.
KÂBUSU ANLATTI
Merve Veziroğlu Yıldırım tedavisinin ardından verdiği ifadede yaşadığı dehşeti şöyle anlattı: “‘Seni burada öldüreceğim. Sen bütün kadınlara ibret olacaksın. İçeri girer 5-6 ay yatarım, elimi kolumu sallayarak çıkarım’ diye bağırıyordu. Korkudan üzerime yorganı kapattım ama sırtımın sol kısmından bıçakladı. Sonra sayamadığım kez bıçağı sapladı. Beni öldü zannederek bıçaklamayı bıraktı. Bayılmadan önce ambulans çağırması için yalvardım.”
Yunus Yıldırım ise sosyal medya fenomeni olduğu için eşine cinsel içerikli mesajlar da geldiği için tartıştıklarını iddia etti. Yunus Yıldırım, “Hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde kanlar içinde yatıyordu. Çok pişmanım” diye ifade verdi.
ÖLDÜRME KASTIYLA VURDU
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma sonunda hazırladığı iddianamede, Yunus Yıldırım’ın cinayete teşebbüsü daha önceden planladığıyla ilgili delil bulunamadığını ancak bıçaklama olayını öldürmek amaçlı yaptığını belirtti. Başsavcılık Yunus Yıldırım’ın ‘eşe karşı kasten öldürmeye teşebbüs’ ve ‘hürriyetinden yoksun kılma’ suçlarından 34 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep etti.
Konutlardaki kira artış oranına getirilen yüzde 25 sınırlama, ev sahibi ve kiracıları karşı karşıya getirdi. ‘Tahliye’ ve ‘kira tespit’ konularında anlaşamayan tarafların sulh hukuk mahkemelerine başvurması mahkemelerin iş yükünü arttırdı. Sulh hukuk mahkemelerine açılan davaların yüzde 60’ını kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar oluşturdu. Yaşanan yoğunluktan kaynaklı bilirkişi bulmakta zorlanan mahkemeler 1 yıl sonraya duruşma günü vermeye başladı. Tarafların dava yoluna gitmeden aralarındaki uyuşmazlığı gidermesi, sürecin kısaltılması ve mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla Arabuluculuk Yasası’nda değişiklik yapıldı. Yapılan değişiklikle kira, kat mülkiyeti, komşu hakkı ve ortaklığın giderilmesinden kaynaklı uyuşmazlıklarda taraflar önce arabulucuya gidecek eğer anlaşamazlarsa davalık olacaklar.
VATANDAŞLAR AKIN ETTİ
Arabuluculuk döneminin ilk gününde, sabah saat 09.00 itibariyle Arabuluculuk Büroları’na ev sahibi ve kiracılar akın etti. Başvuru yapılan adreslerden İstanbul Adliye Sarayı, Kartal’daki İstanbul Anadolu Adalet Sarayı ve Bakırköy Adalet Sarayı’na yoğunluk oluştu. Başvuranların yüzde 75’i ev sahibi ve kiracılardan oluştu.
Kiracısıyla anlaşamayan 54 yaşındaki emekli Yılmaz Pamuk da adliyeye gelerek arabuluculuk sistemine başvuranlardandı. Pamuk, “Düzce’de yaşıyordum. Emekli olduktan sonra İstanbul Mecidiyeköy’de bulunan kendi evimde oturmak istedim. Kiracıdan evi boşaltmasını istedim. Kiracımın 3’üncü senesi. Yani 2’nci kontratı bitti. Benim evim onun iş yerine yakın olduğu için evi boşaltmak istemiyormuş. Kendi evimde kalamıyorum. Oğlumun 3 kişi kaldığı apart gibi bir yerde kalıyorum. ‘Arabuluculuk sistemi başlıyor. Oraya başvurun işinizi o şekilde halledin’ dediler. Dün avukatla görüştüm dava açılırsa mahkemenin 2 sene sürme ihtimali var’ dedi. Arabuluculuk yöntemi ile 4 haftada çözülmesi çok iyi olur” diye konuştu.
‘ANLAŞABİLSEK GÜZEL OLUR’
Emekli olduğunu ve kira geliri ile geçimini sağladığını belirten Salih Ormak (77) ise “Arabuluculuk için geldim. Kiracıyla anlaşamadık. 2’nci senesine girdi. Gayrettepe’de 2 bin 500 lira kira vererek oturuyor. Orada kiralar 20 bin-25 bin lira. İhtarname gönderdim, ‘çıkmıyorum’ dedi. Kirayı yüzde 25 arttırdı. Yine günü geldi kiraya aynısını yaptı. Geçen sene 6 bin lira istedim onu da kabul etmedi, ‘Devlet benim yanımda, kiracıların yanında’ dedi. Arabulucuya geldim. Anlaşabilsek güzel olur. Ya tahliye eder ya da bir şeyler yapar kirayı yükseltir” dedi.
TAŞINMA PARASINI ÖDEYECEKTİM
Faruk Fatih Özer ardında binlerce mağdur bırakarak kaçtığı Arnavutluk’ta yakalanmış ve 20 Nisan 2023’te Türkiye’ye iade edilmişti. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Faruk Fatih Özer, ağabeyi ve kız kardeşinin de arasında olduğu 7’si tutuklu 21 kişiye örgüt kurma, dolandırıcılık, mal varlığını aklama suçlarından dava açtı.
Anadolu 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada dava karar aşamasına geldi. Duruşmada Cumhuriyet Savcısı 22 sayfalık mütalaasını açıkladı. Mütalaasında sanıkların dolandırıcılık kastıyla hareket ettiğini belirten savcı, Thodex’in suç örgütü olduğunun açıkça anlaşıldığını söyledi ve tespitlere göre 2 bin 27 mağdurun toplam zararının 257 milyon 862 bin 432 TL olduğunu açıkladı.
40 BİN 462 YIL HAPİS TALEP EDİLDİ
Mütalaada tutuklu sanıklar Faruk Fatih Özer, ağabeyi Güven Özer ve kardeşi Serap Özer’in “Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma ve Yönetme, Bilişim Sistemleri Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık, Tacir veya Şirket Yöneticileri ile Kooperatif Yöneticilerinin Dolandırıcılığı ve Suçtan Kaynaklanan Mal Varlığı Değerlerini Aklama” suçlarından toplamda 12 bin 142 yıldan 40 bin 462 yıla kadar hapis ile cezalandırılması talep edildi.
‘VİCDANIM RAHAT’
Özer savunmasında tahliyesini talep ederken, kız kardeşi Serap Özer “Sayın savcım, siz bu cezayı söylerken içimde en ufak titreme olmadı. Allah biliyor içimi. Benim içim ve vicdanım rahat bir şekilde cezaevine gideceğim” dedi. Mahkeme heyeti sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.
Propaganda konuşmasının ilkini gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan özetle şunları söyledi:
“Bugüne kadar girdiğimiz 15 seçimin tamamında sizlerin sandıkta verdiği onayla ülkemizin yönetim sorumluluğunu yürüttük. Sizlerden aldığımız destekle ülkemize, Cumhuriyet tarihinin tamamını katlayan eserler kazandırdık. Türkiyenin son 21 yılında hayata geçirdiğimiz reformlarla sadece ülkenin demokrasi ve kalkınma altyapısının eksiklerini tamamlamakla kalmadık; bizim asıl başarımız tarihi bir zihniyet devrimini gerçekleştirmek oldu. Bu öyle bir devrim ki kökeninden, inancından, mezhebinden, meşrebinden dolayı kendini ülkesinden ve devletinden dışlanmış hisseden her ferdi kucakladı.
KAZANCA ÇEVİREBİLİRİZ
Ülkemizin bugün geldiği seviyede emeği, alın teri, zihin çabası katkısı olan herkesi hiçbir ayrım yapmadan bu hayalin etrafında kenetlenmeye devam ediyoruz. 14 Mayıs seçimlerini işte bu kenetlenmenin yeni bir tezahürü haline dönüştürmek istiyoruz. Dünyanın yaşadığı siyasi ve ekonomik dönüşümün, Türkiyenin önüne açtığı fırsatları ancak bu şekilde kazanca çevirebiliriz. Tarihimizdeki o şanlı günleri kitaplarda iç geçirerek okumak, dizilerde hayıflanarak seyretmek yerine daha iyisiyle canlandırabileceğimiz bir yerdeyiz. 14 Mayıs seçimlerini işte bu kritik dönemecin sembolü yapmak istiyoruz.
ÖYLE BİR KAZANACAĞIZ Kİ
Ülkemizi vesayetin dişlerinden, terör örgütlerinin kanlı ellerinden, darbecilerin namlularından, ekonomik tetikçilerin tuzaklarından kurtarma mücadelesi verirken hep milletimizin selametini, ülkemizin huzurunu düşündük. 14 Mayıs’ta da sadece Türkiye’nin güvenliğini ve huzurunun devamını, evlatlarımızın geleceğinin aydınlığını, Türkiye Yüzyılı’nın yükselişini hedefliyoruz. Siyasette 40 yılı, başbakan ve cumhurbaşkanı olarak ülke yönetiminde 20 yılı devirmiş bir kardeşiniz olarak başka herhangi bir dünyevi hırsımın olmayacağını herhalde sizler de taktir edersiniz. İşte bunun için diyorum ki 14 Mayıs’ta tercihinizi Türkiye Yüzyılı’ndan yana yapın. Tercihinizi güven ve istikrarın devamından yana yapın. Tercihinizi evlatlarınızın geleceğinden yana yapın ve 14 Mayıs’ta öyle bir kazanacağız ki bu ülkenin hiçbir ferdi kaybetmeyecek.
Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi’nde akciğerlerinde su toplanması ve iç kanama teşhisiyle bir süredir tedavi gören Kemal Coşkun (86), önceki gün hayatını kaybetti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bir dönem birlikte çalıştığı Kemal Coşkun’un dün Fatih Camisi’ndeki cenaze törenine katıldı. Erdoğan, Coşkun’un ailesine başsağlığında bulundu. Öğleyin kılınan cenaze namazının ardından Erdoğan, Kemal Coşkun’un tabutuna omuz verdi. Kemal Coşkun, Eyüpsultan Işıklar Köyü Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Gemlik’teki Togg Üretim Tesisi’nde üretilen ilk Togg’u banttan indirdi. Erdoğan, “Ankara’da Cumhuriyetimizin yeni asrına damga vuracak Türkiye Yüzyılı vizyonunun müjdesini paylaştık. Türkiye Yüzyılı’nın ilk fotoğrafı da burada hizmete açtığımız tesistir. Togg Türkiye’nin 85 milyonun ortak gururudur. Şimdi Togg, Avrupa’nın yollarına tüm modelleriyle girdiği zaman ciddi manada tutuşacaklar. Ne diyecekler, çılgın Türkler geliyor diyecekler” dedi. Gemlik’teki üretim bandından ilk olarak Anadolu kırmızısı rengindeki Togg indi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Togg CEO’su Gürcan Karakaş Togg’u birlikte banttan indirdi. Erdoğan direksiyonuna geçtiği ilk Togg’la törenin yapılacağı alana geldi. Kürsünün bir yanında Anadolu kırmızısı, diğer yanında ise Pamukkale beyazı renkli Togg yer aldı. Otomobili kullanırken memnun olduğu görülen Erdoğan, törende şunları söyledi:
60 YILLIK HAYAL GERÇEĞE DÖNÜŞTÜ
“Seri üretim bandından indirip sizlerin huzuruna çıkardığımız bu ilk araçla 60 yıllık hayalin gerçeğe dönüşüne şahitlik ediyoruz. Bir tarafta kırmızı bir tarafta beyaz. Ne anlama geldiğini herhalde anlıyorsunuz. Bunun için Togg Türkiye’nin 85 milyonun ortak gururudur diyoruz.” “Binlerce yıldır en çetin engelleri aşarak varlığını sürdürmüş, adeta feleğin çemberinden geçerek devletini kurmuş bir milletiz” diyen Erdoğan, “Atak, Gökbey, Anadolu savaş gemimizi, Hürkuş, Akıncı, Bayraktar, Anka, İHA, Tayfun füzelerimizi görüp de göğsü kabarmayan var mı? İşte Tayfun füzeleri atılmaya başladı Yunan ne yapmaya başladı. Hemen televizyon yayınlarında Tayfun onların gündemine girdi. Daha durun bakalım bunun arkası gelecek. Şimdi Togg Avrupa’nın yollarına bütün modelleriyle girdiği zaman ciddi manada tutuşacaklar. Ne diyecekler “Çılgın Türkler geliyor” diyecekler” ifadelerini kullandı. Proje ile ilgili eleştirilere yanıt veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aracın ilk tanıtımında hani bunun fabrikası nerede diyerek alay edenler vardı. İşte buyrun fabrika burada” dedi. Üretim kapasitesi ve istihdam konusunda bilgi veren Erdoğan, “Her yıl 175 bin araç üretilirken 4300 kişiye doğrudan, 20 bin kişiye dolaylı istihdam sağlanacaktır. 2030’a kadar üretilecek 1 milyon adet araçla milli gelirimize 50 milyar dolardan, cari açığın azaltılmasına 7 milyar dolardan fazla kazanç sağlayacağız” şeklinde konuştu.
İlk Togg akıllı cihazını üretim bandından alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anadolu kırmızı renkli araçla törenin yapıldığı salona giriş yaptı. Törenin sonunda ise ilk Togg’un anahtarı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde sergilenmesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teslim edildi.
BANKALARA ÇAĞRI
“Milletimin Togg’a büyük teveccüh göstereceğinden şüphe duymuyorum” diyen Erdoğan şu ifadeleri kullandı: “Kamu ve özel sektör bankalarının yöneticilerine vatandaşın Togg’u rahatlıkla alması için ellerini taşın altına koymasını istiyorum.”
FİYAT ŞUBATTA AÇIKLANACAK
Milyonlarca çalışanın merakla beklediği asgari ücret ara zam oranı belli oldu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde yaptığı açıklamada ücreti açıkladı. Açıklamaya Sosyal Güvenlik ve Çalışma Bakanı Vedat Bilgin, TİSK Başkanı Özgür Burak Akyol, TÜRK-İŞ Başkanı Ergün Atalay ve TİSK Genel Sekreteri Akansel Koç da katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamasında özetle şunları söyledi: “Enflasyon sadece ülkemizin değil gelişmiş devletler başta olmak üzere tüm dünyanın en öncelikli sorunudur. Bizim kendi gerçeklerimiz ve alışkanlıklarımız sebebiyle ülkemizde enflasyon rakamları elbette farklı tezahür etmektedir. Ancak fiyat artışlarının oranları değişik olsa da ekonomik işleyişe ve insanların hayatlarına olan etkisi aynıdır.
‘SIKINTILARI GÖRMEZDEN GELMEDİK’
Küresel üretim ve tedarik zincirlerinin çöktüğü bir dönemde Türkiye hem kendi ihtiyacını karşılayan hem de ihracatıyla elindeki imkanları herkesle paylaşan bir ülke olarak öne çıkmıştır. Karadeniz’in kuzeyindeki savaşın başından beri de tüm taraflarla diyaloğu, iş birliğini, barışa katkı vermeyi hedefleyen politikamızla ülkemizi bu büyük güvenlik krizinden de yine pozitif yönde ayrıştırmayı başardık. Tabii tüm bunları yaparken vatandaşlarımızın günlük hayatlarında fahiş fiyat artışları ve enflasyon sebebiyle yaşadığı sıkıntıları asla görmezden gelmedik. Çalışanlarımız başta olmak üzere her bir insanımızın refah kaybını telafi edecek pek çok tedbiri devreye aldık. Almaya devam ediyoruz. En başta her alanda üretimi destekleyerek çarkların durmasına, istihdamın gerilemesine müsaade etmedik. İstihdamın 30 buçuk milyona yaklaşması, ihracatın yıllık 250 milyar dolar eşiğine gelmesi bu çabalarımızın ürünüdür. Ayrıca sosyal destek programlarımızın hem kapsamını genişletmek hem miktarını arttırmak suretiyle hiç kimseyi yalnız, çaresiz, sahipsiz bırakmadık. Engellisinden yaşlısına, kimsesinden ihtiyaç sahibine kadar tüm dezavantajlı kesimlerin üzerine titriyor, hepsine gözümüz gibi bakıyoruz.”
Bir diğer tedbirin çalışanların sadece enflasyona ezdirmemekle kalmayıp hayat pahalılığı karşısında daha güçlü bir şekilde desteklemek olduğunu kaydeden Erdoğan, “Bu amaçla yılbaşında hem asgari ücrette hem memur maaşlarında, hem emekli maaşlarında çok ciddi artışlar yapmıştık. Asgari ücret tespit komisyonumuzun takdire şayan çabalarıyla emekçilerimizin ücretlerinde yüzde 50 gibi tarihi bir artışı gerçekleştirmiştik. Tabii asgari ücreti yükseltirken yapılan artışın getirdiği yükün tamamını da işverenin üstüne yıkmadık. Devlet olarak çok ciddi bir fedakarlıkta bulunarak asgari ücret yanında tüm maaşların asgari ücret kadarki kısmından aldığımız vergilerden sarfı nazar ettik. Ancak geçtiğimiz aralık, ocak aylarının enflasyonda yol açtığı kamburun bu artışların bir süre sonra yetersiz kalmasına sebep olduğunu da tespit ettik. Bunun üzerine arkadaşlarımızdan hemen gereken hazırlıkları yapmaya başlamalarını istedik. Kamu çalışanlarımızın ve tüm emeklilerimizin maaşlarına yüzde 40’ın üzerinde bir enflasyon farkı artışı zaten yapılacak. Asgari ücretlilerimizin de kayıtlarını telafi etmek gerektiğini gördük” dedi.
İŞÇİ BAŞINA 100 TL DESTEK
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın talimatlarıyla hemen asgari ücret komisyonu toplantıya çağırdığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bakanlığımızın tüm taraflarla görüş ve anlayış birliği içinde yürüttüğü çalışma sonunda yeni bir asgari ücret rakamı belirledik. Asgari ücrete temmuz ayından geçerli olmak üzere yüzde 30 oranında bir ara artış yapıyoruz. Buna göre yeni asgari ücret net 5 bin 500 lira olacaktır. İşçi başına devletimiz işverenlere 100 lira destek verecektir. Yeni asgari ücretin tüm çalışanlarımıza ve geliri buna endeksli tüm kesimlere hayırlı olmasını diliyorum. Biraz önce de vurguladığım gibi bu bir ara artıştır. Asıl asgari ücret tespitini inşallah yılbaşında yeniden gerçekleştireceğiz. Diğer yandan yılbaşında devreye aldığımız asgari ücret kadarki gelirin vergi dışı kalması uygulaması sebebiyle kamu çalışanlarına ve emeklilere bu artış ortalama 300 lira olarak yansıyacaktır. Bu artışın da faydalanacak herkese hayırlı olmasını temenni ediyorum. İnşallah Türkiye büyüdükçe geliştikçe hedeflerine doğru ilerledikçe, kazandıkça elindeki imkanları milletin her bir ferdiyle paylaşmayı sürdürecektir.”
Kimyasal maddeler yanar halde etrafa saçılınca yangın, bitişik nizamdaki 5 fabrikaya daha sıçradı. Binaların önünde park edilmiş araçlar da küle dönerden, çevrede büyük panik yaşandı. Ormanlık alana da sıçrayan alevler, itfaiye tarafından 1.5 saatte kontrol altına alınabildi.
Tuzla Kaymakamı Ali Akça, patlamada 3 kişinin öldüğünü, 9 işçinin de yaralandığını açıkladı. Yaralıların sağlık durumlarının ağır olmadığı öğrenildi. Fabrikanın sahibi ve mesul müdürü gözaltına alınırken, fabrikanın 2021 yılının sonunda çalışma ruhsat olmadığı gerekçesiyle mühürlendiği de ortaya çıktı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı yangınla ilgili soruşturma başlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Cidde Kral Abdulaziz Uluslararası Havalimanında Mekke Emiri Prens Halid el-Faysal karşıladı. Erdoğan, daha sonra Suudi Arabistan Kralı Abdülaziz tarafından Al-Salam Sarayı’nda resmi törenle karşılandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kral Abdülaziz görüşmelerinin ardından yemeğe geçti. Erdoğan daha sonra Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’la görüştü. Erdoğan’ın iki günlük temasları kapsamında umre ziyareti de yer aldı. Kutsal topraklarda sabah ve öğle namazını kılan Erdoğan, temaslarını tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönecek.
İki ülke arasındaki ilişkilerde normalleşme adımları, Erdoğan ile Kral Selman arasında 21 Kasım 2020’de gerçekleştirilen telefon görüşmesinde “diyalog kanallarının açık tutulmasında” mutabık kalınmasıyla başlamıştı.
TARİHİ, KÜLTÜREL BAĞLARA SAHİBİZ
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün Suudi Arabistan’a giderken Atatürk Havalimanı’nda gazetecilerin sorularını yanıtladı: “Ramazan oruç ayı olmanın yanı sıra aynı zamanda dayanışma ayıdır. Dostluk ayıdır. Kardeşlik bağlarını tazeleme, güçlendirme ayıdır. Türkiye olarak bu anlayışla bölgemizde sulhu sükunun hâkim kılınması sorunların diyalog ve diplomasiyle çözülmesi, çatışmaların sonlandırılması için samimiyetle çaba harcıyoruz. Ziyaretim tarihi, kültürel ve beşeri bağlara sahip iki kardeş ülke olarak yeni bir işbirliği dönemini başlatma yönündeki ortak irademizin tezahürüdür. Aramızdaki her türlü siyasi, askeri, ekonomik, kültürel tüm bu ilişkilerin arttırılması noktasında yeni bir dönemin başlaması için gayret içinde olacağız.
HAC KONTENJANIMIZ 37 BİN 770 KİŞİ
Bu yıl haccın ve umrenin tekrar başlayacak olmasından özellikle memnuniyet duyuyorum. Ülkemiz bu yıl için 37 bin 770 kişilik bir kontenjana sahip olacaktır. Umre için böyle bir rakam söz konusu değil. Diyanet İşleri Başkanlığımız gerekli çalışmaları Suudi makamlarıyla yakın işbirliği içinde sürdürmektedir.”
KAVALA YORUMU: AİHM’LİK İŞ KALMADI
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen KADEM 4. Olağan Genel Kurulu’na katıldı. Adalet Bakanlığı’nın kadına şiddete yönelik reform paketi hazırladığını anlatan Erdoğan şöyle konuştu:
İNSAN OLAN KİMSE KABUL EDEMEZ
“Kadını anne, eş, kardeş ve evlat vasıflarıyla insanın bir yarısı, erkeği de yine baba, eş, kardeş, evlat vasıflarıyla insanın diğer yarısı görmeden bu meseleyi sağlıklı ve sürdürülebilir dengelere oturtmak hayli zordur. Kadına sırf cinsiyetinden dolayı uygulanan şiddeti, öldürme eylemini, insan olan hiç kimse kabul etmez, edemez.
HADİSELERİ SIFIRLAYANA KADAR
Ülkemizdeki kadın cinayetleri, oran olarak Avrupa ülkelerinin çoğundan daha geridedir. Ancak bu tür hadiseleri sıfırlayana kadar kendimizi görevimizi yapmış sayamayız. Adalet Bakanlığımız bu çerçevede yeni bir reform paketinin hazırlıklarını yürütmektedir. Taslak üzerindeki çalışmaları biten bu paketi en kısa sürede Türkiye Büyük Millet Meclisimizin gündemine getireceğiz. Yeni düzenlemeyle artık kadına yönelik saldırılarda faillerin somut pişmanlık emaresi içermeyen hiçbir davranışı indirim nedeni olarak kabul edilmeyecektir. Sadece takım elbise giyip kravat takarak, ellerini önünde birleştirip başını yana eğerek sergilenen tiyatrovari görüntüler takdiri indirim gerekçesi olmayacaktır.
ISRARLI TAKİBE DE CEZA
Kasten öldürme, yaralama, işkence ve eziyet gibi suçlar kadına karşı işlenmişse cezalar daha da arttırılacaktır. Nikâhlı veya boşanmış eşe karşı işlenen tehdit suçlarına verilecek cezaların da alt sınırı 9 aya çıkartılacaktır. Israrlı takip eylemleri artık cezası 6 aydan 2 yıla kadar hapisle sonuçlanacak bir suç olarak işlem görecektir, tutuklama kararı da verilebilecektir.
Muhalefeti eleştiren Erdoğan, “Ülkenin güya ikinci büyük partisinin kendi içinde yaşanan çoğunun da mağduru kadın olan onca taciz, tecavüz, arsızlık, hırsızlık vakasını ısrarla görmezden, duymazdan gelmesi en başta kadınlara yapılmış bir saygısızlıktır. Niçin gitmiyorsunuz adalet saraylarının önlerine? İşte Başak Cengiz’de bunları gördük? Çıktılar mı ortaya?” dedi.
İşlenmiş etin soğutulmasında kullanılan amonyak tanklarının bulunduğu alana sıçrayan yangın yaklaşık 6 saat sürdü. Tesiste çalışan 135 işçiden 133’ü tahliye edilirken, paketleme bölümünde çalışan Fatih Durmuş ve temizlik görevlisi olarak çalışan Ali Tomak hayatını kaybetti.
Bu arada, yangın çıkan firmanın bazı yetkilileri, yangın söndürme çalışmalarını görüntüleyen basın mensuplarına saldırdı. Basın mensuplarına engel olmaya çalışan görevliler, kameraları kırmakla tehdit etti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başakşehir Şehir Hastanesi’nin açılışına Tarabya’daki Huber Köşkü’nden videokonferans yöntemiyle katıldı. “İlk etabını bugün açıyoruz. İkinci etabını da 20 Mayıs’ta açacağız” diyen Erdoğan, özetle şunları söyledi:
“Gelişmiş ülkelerin sağlık sistemlerinin dahi çöktüğü, insanların evlerinde, hastane koridorlarında yetersiz müdahale sebebiyle öldüğü bir dönemde elimizdekinin kıymetini iyi bilmeliyiz. Türkiye, yatak ve doktor sayısında değilse bile yoğun bakım yatağı sayısındaki üstünlüğüyle bu sürece avantajlı girmiştir. Şu anda bu hastanemizin 1500’ün üzerinde yatak kapasitesi var. Büyük ideallerle kurulmuş birliklerin, küresel yapıların, uluslararası kuruluşların anlamını yitirdiği bir dönemde Türkiye, kendi ayakları üzerinde durarak gücünü göstermiştir.
10 YIL SONRASINA CEVAP VERECEK
‘Bir kongre merkezine panellerle ayrılmış hastane yapacağız’ demedik. ‘Yeşilköy Havalimanı’nın bir bölümüne 45 günde 1005 yataklı hastane inşa edeceğiz’ dedik. Tek odalı olmak üzere, şu anda yoğun bir şekilde çelik konstrüksiyondan oluşmak kaydıyla bu hastanemizin inşası devam ediyor. Aynı şekilde yine Sancaktepe’de aynı oda sayısına sahip bir hastaneyi yapıyoruz. Yeşilköy’de aynı zamanda hava ulaşımı, aynı şekilde Sancaktepe’de hava ulaşımı da olacak şekilde tedbirimizi aldık. Bununla uluslararası camiaya da hizmet verme imkânını yakalayacağız. Yani sadece bugüne değil, 10 yıl sonrasına da cevap verecek bir yatırımı yapıyoruz.
Günay ifadesinde şunları söyledi:
‘2 GÜN EVE UĞRAMADIM’
“Kendisiyle 10 yıldır devam eden birlikteliğimiz vardı. Olay günü akşam Maltepe’deki evde bir araya geldik. Sohbet edip yemek yedik. Konuşurken Didem Mengü’ye biraz dertlendim. ‘70 gündür çocuklarımı göremiyorum, eşimle de ayrılma noktasına geldik, boşanma arifesindeyiz’ dedim. Didem bana hakaret dolu kelimelerle karşılık verince aramızda tartışma başladı. O sırada evimin otomatik açılıp kapanan kapısını sabitlemede kullandığım parke taşını Didem Mengü’nin elinde gördüm.
Bana vuracağını zannederek kendimi kaybettim. Ne yaptığımı, nasıl vurduğumu hatırlamıyorum, sonra öldüğünü fark ettim. 2 gün eve uğramadım. Daha sonra vicdan azabı çektiğimden polise ihbarda bulundum. Çok pişmanım.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Seçimi kaybetsem de EYT’de yokum” açıklamasına yanıt veren Kılıçdaroğlu, “Seçimi kaybetme noktasına gelmesi tabii Erdoğan’ın başarısızlığını gösteriyor. EYT’liler hiç meraklanmasınlar, onların sorunlarını çözeceğiz. Erdoğan ve iktidarı, Türkiye’nin bugüne kadar ki hiçbir sorununu çözmedi, tam tersine sorun üretti. Ben buradan vatandaşlara söz veriyorum, Türkiye’deki bütün sorunları akılcı, tutarlı politikalarla istişare ederek çözeceğiz” dedi.
‘DEVLETİ YÖNETMEK KOLAY’
Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi: “Devleti yönetmek aslında çok kolaydır. Devasa bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetmek neden kolaydır? Emin olun Allah inandırsın devleti yönetmek, Cumhuriyet Halk Partisi’ni yönetmekten çok daha kolaydır. Neden biliyor musunuz? Devlette herkesin görevi yasalarla tanımlanmıştır. Tepeden tırnağa cumhurbaşkanından en aşağıdaki muhtara kadar herkesin görevi kanunla tanımlanmıştır. Devlette liyakat sistemi yerine sadakat sistemini getirdiğinizde tepedekinin her talimatını yerine getiren bir devlet yapılanması ortaya çıkar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yaşadığı en temel sorun nedir? En temel sorun liyakat sisteminin çökmesidir. Yani işin ehline teslim edilmemesidir. Devlette liyakatı sağlayın ki sistem rahat bir şekilde sorunlara çözüm üretebilsin.”
‘MERKEZ BAĞIMSIZDIR’
“Merkez bankası dünyanın her tarafında bağımsızdır. Siyasi otorite merkez bankasına der ki enflasyonu indireceksin. Fiyatlar şu ortalamaya inecek. Merkez bankasına ekonomik talimat verirsin. Merkez bankasının kullanacağı araçlara siyasi organ müdahale etmez. Ama hedefe edebilir. Hedefi tutmazsa kusura bakma arkadaş hedefi tutturamadın seni görevden alıyorum dersiniz. Ama bunu yapmayıp da Merkez Bankası’nın başkanı gibi talimat verirseniz gereğini ben böyle yaptım derseniz dünyada itibarınız olmaz, dünyada da merkez bankasının itibarı olmaz. Bizim Merkez Bankası’nın da hiçbir itibarı yoktur. Bunlar bizim krizleri derinleştiren uygulamalardır. Bunlardan vazgeçin dedik.”
E-5 karayolu Altunizade mevkiinde 22 Haziran 2019 tarihinde saat 22.00 sıralarında meydana gelen kazada iddiaya göre, 35 RB 590 plakalı otomobili ile Kadıköy istikametine giden Mali Müşavir Ekrem Aslan (35), yolda seyir halinde iken bir anda şerit değiştirdi. O sırada yaklaşık 20 kişilik motosikletli grupla birlikte motosikletiyle arkadan gelen Berkcan Karabulut (21), otomobilin sağ arka tekerleğine çarptı. Karabulut çarpmanın etkisiyle yere düşerken, sürüklenen motosikleti ise 270 metre ileride durabildi. Bu sırada, arkadan gelen motosikletli grup içinde bulunan İlkan Barışkan, Furkan Ayaz, Birbey Deliktaş, Erdem Kerim Tokalak da yere düşerek yaralandı.
Yaralılar hastaneye kaldırılırken, gözaltına alınan Mali Müşavir Ekrem Aslan, emniyetteki işlemlerinin ardından sevk edildiği adliyede tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Savcılık aşamasında aldırılan bilirkişi raporunda, sanık Ekrem Aslan ile kazada hayatını kaybeden motosiklet sürücüsü Berkcan Karabulut’un asli kusurlu oldukları belirtildi.
Soruşturmayı yürüten Anadolu Cumhuriyet Savcılığı tarafından, sanık Ekrem Aslan hakkında, ‘Taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma’ suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
1 kişinin hayatını kaybettiği iki kişinin de ağır yaralandığı kazaya ait görüntüler ortaya çıktı. Yoldaki bir motosiklet sürücüsünün kask kamerasına yansıyan görüntülerde motosikletliler yolda ilerlediği sırada otomobil sürücüsü bir anda direksiyonu kırarak şerit değiştiriyor, o sırada yanından geçmekte olan motosikletliye çarpıyor.
Anadolu 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk celsesine, tutuklu sanık Ekrem Aslan (35), müştekiler Furkan Ayaz (22), İlkan Barışkan (22) ve Ahmet Karabulut (59) ile taraf avukatları katıldı.
“MAKTÜL BENİM ARACIMA ÇARPTI”
Duruşmada savunmasını yapan sanık Ekrem Aslan, olay günü 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nü geçtikten sonra 20 kişilik motosikletli bir grubun emniyet şeridinde sohbet ettiklerini belirterek, “Ben Kadıköy istikametine doğru aynı yoldan devam ettim. 80 kilometre hızla en sol şeritte gidiyordum. Arkamdan ekzos sesleri duydum. Aynama baktım. Tedirgin edici ve kontrolsüz gelen motosiklet grubunu gördüm. Aynamı kontrol ettikten sonra sol seritten orta şeride geçmek istediğim sırada motosikletli kişi benim aracımın sağ tarafındaki aynaya çarptı. Önüme düştüğü için ben fren yaptım. Aynama baktım ve aracımı orta şeride aldım. Daha sonra arkadan gelen başka bir motosikletli aracımın sağ arka tarafından çarptı. Aracım bundan dolayı bariyere vurarak spin attı. Sonra yolun sağındaki emniyet şeridinde durdum. Bir süre sonra da iki motosikletli ön ve arkadan benim aracıma çarptı. Aşağıya indim ve aracımın ön koltuğunda oturan Soykan Oflu’yu benim kapımdan çıkarttım. Polis ve ambulansı aradım. Olay bu şekilde oldu. Bu olay nedeniyle üzgünüm. Böyle olmasını istemezdim” dedi.
Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, tutuklu sanık Barış Balcı ve taraf avukatları katıldı. Savcısı, tutuklu sanığın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, atılı suç için kanunda öngörülen ceza miktarı, atılı suçun işlendiğine dair kuvvetli olgular bulunduğu, kaçma ve delilleri karartma hususunda somut olgu durumu nazara alınarak, sanık Barış Balcı’nın tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etti.
Müşteki avukatı Cengiz Tayfur da, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etti.
Sanık avukatı ise, müvekkilinin 15 aydır tutuklu olduğunu, ayrıca müvekkilinin eylemi gerçekleştirdiğine dair net ve kesin delil olmadığını belirterek, tutuksuz yargılanmasını talep etti.
Mahkeme heyeti, tutuklu sanık Barış Balcı’nın, tutuklu kaldığı süre ve delillerin toplanmış olması nedeniyle tahliyesine, ayrıca Adli Tıp Kurumu’ndan raporun dönüşünün beklenmesine karar vererek duruşmayı erteledi. Mahkeme ayrıca, sanık hakkında yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol uygulanmasına da karar verdi.
Barış Balcı’nın ateş ettiği iddia edilen evde yapılan keşif sonucu hazırlanan bilirkişi raporunda, bahse konu oda içerisindeki pencere kanadı açılarak yapılan bir atışın mağdur Hiranur Demircan’ın bulunduğu konuma ve sırtında bulunan yara izi yüksekliğine isabet edebileceği belirlenmişti.
Çarşamba günü Kartal’da çöken binada kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmaları dün de devam ederken Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da öğle saatlerinde Çaka Bey İmam Hatip Ortaokulu’nda oluşturulan kriz merkezine geldi. Bakan Soylu burada yaptığı açıklamada, çalışmaların 47 saattir ilk hızıyla devam ettiğini söyleyerek, “Şu ana kadar 14 vatandaşımızı kaybettik. 14 vatandaşımızı ise göçük altından Allah’a şükürler olsun sağ çıkarabildik. Hafif bir yağmur var. Kurtarma çalışmalarına engeli söz konusu değil” dedi. Çalışmaların 2. ve 3. katlarda devam ettiğini söyleyen Bakan, “Bir taraftan çalışıyoruz. Bir taraftan da milletimizin dualarını bekliyoruz.” diye konuştu. Soylu’nun açıklamalarından sonra gelen acı haberle ölü sayısı 15’e yükseldi.
5 KİŞİ BAĞIRIP SESLERİNİ DUYURDU
Bu arada, basın mensuplarının bulunduğu alana gelen Semra Kambur kurtarma ekiplerinin, enkaz altında bulunan kardeşi Şeyma Kambur ile iletişim kurduklarını söyleyerek, “5 kişi daha aşağıda. Aynı anda bağırınca seslerini duyurdular. Şimdi hızlandırdılar çalışmaları. 4 ve 6 yaşında iki çocuğumuz da inşallah sağ salim çıkacak. Dua edin” dedi.
KOLON KESİLMEDİ İDDİASI
Yeşilyurt Apartmanı’ndan sağ kurtulanların binanın altındaki işyerlerinde kolon kesildiği iddiası üzerine savcılık soruşturmayı derinleştirdi. Binanın altındaki tekstil atölyesini işleten Murat Gündoğdu (45) polise ifade verdi. Gündoğdu ilk ifadesinde iddiaların aksine dükkanda kolon kesmediğini söyledi ve ardından evine döndü. Yeni ortaya çıkan deliller ışığında Gündoğdu dün tekrar ifadeye çağrıldı.
Semra Kambur enkaz altında kardeşiyle iletişime geçilince böyle sevindi.
‘İŞÇİLERİMLE SON ANDA KAÇTIK’
İNSAN ÜRÜNÜ EN BÜYÜK AÇLIK FELAKETİ
“Geride bıraktığımız 2.5 yılı aşkın sürede İslam âlemi olarak gerçekten sancılı, sıkıntılı günler yaşadık. Kudüs’ün hukuki statüsüne yönelik saldırılardan Filistin meselesine, Suriye’de 8 yıldır devam eden çatışmalardan Yemen’deki açlığa kadar insan hayatını etkileyen pek çok krizle yüzleştik. Maalesef bu krizlerin ekseriyeti çok daha çetrefilleşmiş bir şekilde bugün de varlığını sürdürüyor. İslam coğrafyasının farklı köşelerinde mazlum ve mağdurların feryatları yükselmeye devam ediyor. Özellikle Yemen’de, dünyada insan ürünü en büyük açlık felaketlerinden biri yaşanıyor. BM rakamlarına göre 14 milyon Yemenli kıtlığın ve açlığın pençesinde hayatta kalma mücadelesi veriyor. Ekranlara yansıyan bir deri bir kemik kalmış çocuk görüntüleri, bu bölgede yaşanan insani krizin en acı sembolleridir.
SURİYE’DE DEAŞ VARLIĞI NEREDEYSE KALMADI
Maalesef İslam dünyası, çoğu kendi topraklarında vuku bulan bu krizlerle etkili, başarılı bir mücadele yürütememiştir. Öte yandan komşumuz Suriye’de 1 milyon insanın hayatını kaybetmesine, 12 milyon Suriyeli’nin evini, barkını, yurdunu terk etmesine neden olan zulüm, ülkemizin yoğun çabalarıyla bir nebze olsun hafifletilebilmiştir. Hamdolsun uzun yıllar sonra ilk defa Astana görüşmeleriyle Suriye’de kalıcı siyasi çözüme ulaşılması yolunda önemli mesafeler alındı. Fırat Kalkanı ve Zeytindalı harekâtları ile DEAŞ ve PKK, YPG gibi Suriye’nin, ülkemizin ve bölgemizin güvenliğini tehdit eden terör örgütlerine karşı ağır darbeler indirildi. Bugün Suriye’de DEAŞ varlığı neredeyse kalmadı. Mevcut DEAŞ artıklarının ise temizlenemediği için değil, terör örgütü YPG’ye meşruiyet kazandırmak, bu örgütü palazlandırmak için bırakıldığını gayet iyi biliyoruz. Esasen DEAŞ ortaya ilk çıkışından itibaren belli devletlerin, belli güçlerin Suriye ve bölgemizle ilgili planlarına hizmet eden bir piyon olmuştur.
YPG, DEAŞ’LILARI ÜLKEMİZE KARŞI SİLAHLANDIRIYOR
Batılı devletler DEAŞ tehdidinin farkına ancak bu örgüt kendi topraklarında terör faaliyetlerine giriştiğinde varmıştır. Batılı ülkeler bu örgütle mücadeleyi ise maalesef yine bir başka terör örgütünü silahlandırarak yapmayı tercih etmişlerdir. Sırf DEAŞ ile mücadele ediyor diye çocukları silahlandıran, işgal ettiği bölgelerde camileri, ibadethaneleri, okulları yıkan eli kanlı bir çeteye binlerce TIR silah gönderilmiştir. Geçen yıl Rakka’dan yansıyan görüntüler, birbiriyle savaşan terör örgütleri arasındaki kirli ittifakı, gizli işbirliğini ifşa etmiştir. DEAŞ’la mücadele bahanesi altında silahlandırılan ve desteklenen PKK ve YPG, DEAŞ’lı teröristlerin silahlarıyla birlikte ellerini, kollarını sallayarak Rakka’dan çıkmasına izin vermiştir. İşin çok daha vahimi, YPG ve PYD terör örgütü tarafından DEAŞ’lıların bir kısmının ülkemize karşı kullanılmak üzere eğitilmesi, silahlandırılmasıdır.
ABD VE RUSYA’YLA TEMASLARIMIZ SÜRÜYOR