Güncelleme Tarihi:
İNSAN ÜRÜNÜ EN BÜYÜK AÇLIK FELAKETİ
“Geride bıraktığımız 2.5 yılı aşkın sürede İslam âlemi olarak gerçekten sancılı, sıkıntılı günler yaşadık. Kudüs’ün hukuki statüsüne yönelik saldırılardan Filistin meselesine, Suriye’de 8 yıldır devam eden çatışmalardan Yemen’deki açlığa kadar insan hayatını etkileyen pek çok krizle yüzleştik. Maalesef bu krizlerin ekseriyeti çok daha çetrefilleşmiş bir şekilde bugün de varlığını sürdürüyor. İslam coğrafyasının farklı köşelerinde mazlum ve mağdurların feryatları yükselmeye devam ediyor. Özellikle Yemen’de, dünyada insan ürünü en büyük açlık felaketlerinden biri yaşanıyor. BM rakamlarına göre 14 milyon Yemenli kıtlığın ve açlığın pençesinde hayatta kalma mücadelesi veriyor. Ekranlara yansıyan bir deri bir kemik kalmış çocuk görüntüleri, bu bölgede yaşanan insani krizin en acı sembolleridir.
SURİYE’DE DEAŞ VARLIĞI NEREDEYSE KALMADI
Maalesef İslam dünyası, çoğu kendi topraklarında vuku bulan bu krizlerle etkili, başarılı bir mücadele yürütememiştir. Öte yandan komşumuz Suriye’de 1 milyon insanın hayatını kaybetmesine, 12 milyon Suriyeli’nin evini, barkını, yurdunu terk etmesine neden olan zulüm, ülkemizin yoğun çabalarıyla bir nebze olsun hafifletilebilmiştir. Hamdolsun uzun yıllar sonra ilk defa Astana görüşmeleriyle Suriye’de kalıcı siyasi çözüme ulaşılması yolunda önemli mesafeler alındı. Fırat Kalkanı ve Zeytindalı harekâtları ile DEAŞ ve PKK, YPG gibi Suriye’nin, ülkemizin ve bölgemizin güvenliğini tehdit eden terör örgütlerine karşı ağır darbeler indirildi. Bugün Suriye’de DEAŞ varlığı neredeyse kalmadı. Mevcut DEAŞ artıklarının ise temizlenemediği için değil, terör örgütü YPG’ye meşruiyet kazandırmak, bu örgütü palazlandırmak için bırakıldığını gayet iyi biliyoruz. Esasen DEAŞ ortaya ilk çıkışından itibaren belli devletlerin, belli güçlerin Suriye ve bölgemizle ilgili planlarına hizmet eden bir piyon olmuştur.
YPG, DEAŞ’LILARI ÜLKEMİZE KARŞI SİLAHLANDIRIYOR
Batılı devletler DEAŞ tehdidinin farkına ancak bu örgüt kendi topraklarında terör faaliyetlerine giriştiğinde varmıştır. Batılı ülkeler bu örgütle mücadeleyi ise maalesef yine bir başka terör örgütünü silahlandırarak yapmayı tercih etmişlerdir. Sırf DEAŞ ile mücadele ediyor diye çocukları silahlandıran, işgal ettiği bölgelerde camileri, ibadethaneleri, okulları yıkan eli kanlı bir çeteye binlerce TIR silah gönderilmiştir. Geçen yıl Rakka’dan yansıyan görüntüler, birbiriyle savaşan terör örgütleri arasındaki kirli ittifakı, gizli işbirliğini ifşa etmiştir. DEAŞ’la mücadele bahanesi altında silahlandırılan ve desteklenen PKK ve YPG, DEAŞ’lı teröristlerin silahlarıyla birlikte ellerini, kollarını sallayarak Rakka’dan çıkmasına izin vermiştir. İşin çok daha vahimi, YPG ve PYD terör örgütü tarafından DEAŞ’lıların bir kısmının ülkemize karşı kullanılmak üzere eğitilmesi, silahlandırılmasıdır.
ABD VE RUSYA’YLA TEMASLARIMIZ SÜRÜYOR
Türkiye olarak inşallah çok yakında hem bilinçli bir şekilde bırakılan DEAŞ artıklarını hem de ülkemize karşı eğitilen bu DEAŞ’lıları da temizleyeceğiz. Güvenliğini sağladığımız diğer bölgeler gibi Fırat’ın doğusunu da çok yakında huzura, emniyete ve istikrara kavuşturacağız. Bu amaçla, ABD ve Rusya başta olmak üzere sahada askeri varlığı olan güçlerle temaslarımızı sürdürüyoruz. Her iki tarafla da son derece olumlu istişareler gerçekleştirdik. Diplomatik çabalarımızı devam ettirirken, aynı zamanda da bir sonraki adım için hazırlıklarımızı tamamladık. Bu süreçte amacımız, kendi milli güvenliğimizi özellikle güçlendirmenin yanında, Suriye’nin toprak bütünlüğünü garantiye almaktır.
ŞEFFAFLIK SON DERECE ÖNEMLİ
Buradaki her bir kardeşimin yaptığı vazifesinin ulviliğine mütenasip bir şekilde çalışmalarını yürüttüğüne inanıyorum. Zira hayır, hasenat ve yardım işlerinde itimat ve güven her şeydir. Bu noktada yapılacak en ufak bir şüphe, en ufak bir aksaklık, insani yardım çalışmalarının finansmanında ve ifasında ciddi sorunlara, ciddi sıkıntılara sebebiyet verecektir. Bu bakımdan sizlerin faaliyetlerinde şeffaflığın, hesap verilebilirliğin son derece önemli olduğunu düşünüyorum.”
SURİYELİLER GÜVENLİ BÖLGEYE
- “HALEN Türkiye’de yaşayan yaklaşık 4 milyon Suriyeli sığınmacının kendi evlerine dönebilecekleri güvenli bölgeler oluşturmayı hedefliyoruz. Şimdiye kadar 300 bine yakın Suriyeli kardeşimiz, ülkemizin teröristlerden arındırdığı Azez, El Bab, Cerablus ve Afrin gibi yerlere geri dönüş yaptı. Güney sınırımız boyunca tesis edeceğimiz güvenli bölge ile inşallah bu sayının milyonları geçeceğine inanıyorum. Türkiye sadece terör örgütlerinin kökünün kurutulması için değil aynı zamanda çatışmaların sebep olduğu insani krizlerin etkilerinin hafifletilmesi için de büyük gayret sarf ediyor.
VEBALI MUAMELESİ YAPMADIK
Batılı devletler gibi sığınmacıları toplama kamplarına, adalara, insanlık dışı barınma alanlarına mahkûm etmedik. Yurtlarını terk etmek zorunda kalan bu insanlara, sözde insan hakları havarisi ülkeler gibi vebalı muamelesi yapmadık. Şimdiye kadar yaklaşık 4 milyonu Suriyeli olmak üzere bütün mültecilere BM hesaplarına göre yaklaşık 35 milyar dolar kaynak aktardık. Avrupa Birliği söz verdiği halde sözünü yerine getirmedi. Bugün Türkiye, milli gelire oranla dünyanın en fazla yardım yapan ülkesidir.”