Mozaik dediğiniz şey vücuda gelse, Ferhat Göçer’i seçerdi

Geçen hafta, işteyiz; Kanat uğradı... "N’aber"leşme faslını müteakip; "Haftasonu Banu geliyor," dedim; "Neşe’yle birlikte... İçime bir cüce Erkan Özerman kaçmış durumda; organizasyon kraliçesi oldum."

Banu, ablamdır... İzmir’den gelmeden önce, telefonla talimatlarını sıraladı: Mikla’da rezervasyon yaptırılsın, bilmem ne akşamı için şuraya şuraya bilet alınsın; bilmem ne markanın dükkánı nerede varmış, araştırılsın; sonracığıma güzel canlı müzik dinleyebileceğimiz bir yerde yer ayırtılsın. Faal ve enerjik bir insandır kendisi.

"A, ne güzel" dedi Kanat; "gözün aydın. Nerelere akılıyor?"

Saydım programı... "Cuma akşamı da Ferhat Güzel’e gidiyoruz. Banu özellikle istedi."

Kanat, alnını kırıştırıp şöyle bir baktı yüzüme: "İlginç, Banu’nun o tip şeylerden hoşlanacağını tahmin etmezdim. Samantha Fox’la öpüşen İbrahim Tatlıses türevi değil mi o? Nerede çıkıyormuş?"

Bu kez benim aklım karıştı ve alnım kırıştı. Böğürerek gülmeye başladım sonra. Biz tabii, zaman zaman, misál, Kılımbım gibi ismi olan mekánlara, halay barlara, pavyonumsulara filan da gittiğimiz için, enteresanlık babında Ferhat Güzel de izlenebilir diye düşünmüş olsa gerek Kanat.

Oysa haklı; biz gitmesine gideriz de, Banu’yu sürpriz niyetiyle Ferhat Güzel’in çıktığı bir yere götürmeye kalksanız, saniyesinde orayı terk eder. O saniyenin 30 saliselik diliminde sizi eşek sudan gelene kadar dövmeyi de ihmal etmez.

"Pardon ya" dedim; "Ne Ferhat Güzel’i abi; Ferhat Göçer diyecektim. Ortaköy’de Jass Lounge’da çıkıyor."

"Hmmm" dedi Kanat; "Ferhat Güzel daha enteresan bir program olabilirmiş bak..."

Allah biliyor ya, ben de Rana-Selçuk Alagöz model; türkü de söylerim arya da, Portekizce de söylerim, Uygurca da tadında ortaya karışık repertuvarlı programlara çekinerek yaklaşırım. Fakat emir büyük yerden; Banu buyurdu mu yapacaksın kardeşim. Kaldı ki Ferhat Göçer’in Ömer Faruk Tekbilek’le verdiği konseri izlemeyi çok istemiş, kaçırmıştım. Solo konserlerinden birini yakalamak da mümkün olmadı ki izleyenlerden methini duyduk bolca... E, n’apalım, masasında viski açtırılan mekánlardan pek hazzetmesek de, iyi bir sesten müzik dinleyeceğiz nihayetinde.

ÖNCE MİHRİBAN SONRA WEST VIRGINIA

Ayrıca Göçer’in müzik kanallarında dönen, Darphane-i Amire’de Murat Küçük tarafından çekilmiş siyah-beyaz klibiyle Dön Diyemedim ve daha önce Sefarad tarafından da seslendirilmiş olan, klibi 16 mm’lik filme, Mels, Jass Lounge ve Boyazcıköy’de, Kamil Aydın’ın yönetmenliğinde çekilmiş Yastayım şarkılarını da takdir ediyoruz, beğenerek dinliyoruz.

Gidelim, neoklasik kültürümüzü artıralım biraz, fazla kültür adamı öldürmez, di mi?

Ferhat Göçer, bildiğiniz üzre hem doktor, hem tenor; mültiyetenekli bir kişi.

Annesi ve babası öğretmen. Şanlıurfa’da doğmuş. İzmit’te büyümüş. 1986’da İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tıp eğitimine başlamış. Bundan iki yıl sonra, 1988’de İ. Ü. Devlet Konservatuarı Şan Bölümü’nde ön lisans eğitimi görmeye hak kazanmış. Mecburi tıp hizmetinden dolayı müziğe bir yıl ara vermiş. 1994 yılında sahneye çıkmaya başlamış. Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde genel cerrahi asistanı ve İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Şan Bölümü Lisans öğrencisi olmuş.

Şimdilerde de bir genel cerrahi uzmanı doktor ve işte, birçok farklı dilden, birçok farklı tarzdan şarkılar terennüm edebilen bir tenor... Opera aryaları, müzikal parçaları, chanson’lar, rembetikolar, İngilizce, Fransızca, Yunanca, İspanyolca şarkılar söylüyor.

Siz deyin Peppino di Capri’nin Roberta’sı, ben diyeyim Notre Dame’ın Kamburu’nun ünlü şarkısı Belle; siz deyin Santana’nın Corason Espinado’su, ben diyeyim Sarı Gelin; siz deyin Donizetti’den bir arya, ben diyeyim Münir Nurettin Selçuk’un Kalamış’ı...

Başınız mı döndü? Eh, iki ettik demektir.

Şöyle söyleyeyim; programın ikinci bölümünde, Göçer’in kendisi gibi şancı olduğunu tahmin ettiğimiz bir arkadaşıyla sahnede yaptığı düet sırasında, mevzu beni aştı. Arkadaşı şimdi tam olarak hatırlayamadığım Fransızca bir şarkıdan bir nakarat söylüyordu, hemen akabinde Göçer, Mihriban’dan bir kıta okuyordu.

AMELİYAT GÖRMEDEN KALKMAYIZ VALLA

Oradan country şarkısı West Virginia’ya geçtiklerinde ve önümüzdeki çiftin kelle olmuş erkek elemanı, şarkının "Take me home, country rome, West Virginia, mountain mama" filan şeklindeki sözlerini, beline sarıldığı röfleli ablanın gözlerine bakarak söylediğini gördüğümde ellerimi kaldırıp teslim, dedim.

Bir röportajında; "Melez olmak çok güzeldir ama melez hiçbir zaman hiçbir şeye ait değildir" diyor Göçer: "Bunun sıkıntısını yüreğimde hep yaşadım. Biz de kültürel olarak melez bir toplumuz, bu klásik bir laftır; Doğu ile Batı arasında kalmışız diye..."

Şöyle söyleyeyim; mozaik dediğiniz şey sahneye çıkmaya karar verse, cisme bürünmek için Ferhat Göçer’in suretini ve bedenini seçerdi.

Banu’ya döndüm: "80 dakkada devri áleme çıkmış gibiyim. Ben galiba jet lag oldum."

"Niye öyle söylüyorsun? Sayemizde kırk yılın başında kör değneği bellemiş gibi gittiğin yerler haricinde bir yere düştü yolun. Ayrıca uçaktan inen benim, sana n’oluyor?.."

"Bak" dedim, "hayatımız boyunca ilk defa ben sana bir yerden kalkmayı öneriyorum. Bari bunun hatırına zıpla."

"Olmaz" diye kıkırdadı Banu; "Ameliyat yaptığını da görmeden şurdan şuraya kıpırdamam."

Bir süre daha kaldık. Ferhat Göçer ameliyat yapmadı. Kalktık.

Şimdi, bunları söylüyorum diye, sahne performansını beğenmediğimiz de düşünülmesin rica ederim. Repertuvar aştı, o kadar... Yoksa, inadım inat; kendilerini bir kez de konserde izlemeye kesin niyetliyim.

Haricinde, bir fikir olarak, Ferhat Güzel de aklımıza düştü çıkmaz, iyi mi! Bir yerlerde sahne alıyor mu acaba? Araştıracağım, bilahare gelişmelerden haberdar ederim.
Yazarın Tüm Yazıları