Milyonlarca seyircinin arasındaki yalnız adam Ahmet San

Bir tek televizyonda izlerken koltuğunda omuzları çöküp, ufalan kısa bir adam olduğunu sanmıştım. Ama karşımda 180 santim boyunda sportmen bir delikanlı görünce şaşırdım.

Ahmet San, Galatasaray Lisesi'ni bitirip Paris Sorbon Üniversitesi'nde İşletme Fakültesi'ni bitirmiş. Ayrıca Fransa'da uluslararası halkla ilişkiler ve gazetecilik okumuş. Derken dünya çapındaki müzik sanatçılarını Türkiye'ye getirmeye başlamış. Şu anda sayıları 300 ünlü şarkıcıyı geçmiş.

Bu işleri yaparken gönlünden sahnede görünmek mi geçmişti?

- Asla!.. Ben hep haddimi bildim. Örneğin, Galatasaray Lisesi'nde arkadaşlarım geleceğin Galatasaray Takımı'nın yıldızı olma hayaliyle ha babam top oynarlardı, ben hakemlik yapardım.

Belki de başarınız az olan bir meslek seçtiğinizden ötürü.

-Az değil, zor bir meslek... Hatta ülkemizdeki ilk meslek diyebiliriz. Maykıl Ceksın'dan Pavorotti'ye, Kareras'tan Tina Tornır'a, Klintın'dan Riki Martin'e kadar 300 kişilik bir yelpaze... Ülkelerin, kültürlerinin beraberliği için ama bitmeyen de çatışmaları için bitmeyen zorluklar... Örneğin Maykıl Ceksın'ın hastalanması ve 750 kişilik personelinin yemekleri... Ya da Türkiye'ye ilk defa çim saha getirdiğim için kaçakçılık suçlaması... Hele hele vergi dairelerinin halka karşı günah çıkarma gayretiyle gazetelerin magazin sayfalarındaki şovları... Hálá bugünlerde bile vergi dairelerinin müdavimi olduk.

Neden?

- Jüri üyeliği parasının vergisini meğer vermemişiz.

Niye vermediniz?''

Jüri üyeliğinden para almadık ki verelim. Ama vergi dairesi ülkemizde hiç vergi vermeyen, kaydı bile olmayan en az 5 milyon kişi varken ve anlı şanlı büyük şirketlere denetici gönderecek adam bulamadıkları halde, bizim jüri için değer komisyonu kurmuşlar. Ne diyelim, vatan sağ olsun.

FUTBOLCU İLHAN DA TOPSTAR OLMADI

Bu küskünlüğünüz bu nedenle mi?

- Yok canım, benimki maddi değil, manevi bir küskünlük. Şu yarışma bile nereden nerelere gitti. Biz bir star seçmeye çabalıyorduk. Yıldız dediğin kimdir?.. İşini, sanatını, kişiliğini, görselliğini, sahnenin en ustası olacak kişi değil miydi düşündüğümüz? En az benim hayal ettiğim kişiydi. Araya merhametler, cinayetler, milliyetçilikler vesaireler girdi. Birden Türkiye'nin pop sanatına katkım olur mu diye heyecanlanırken kendimi televizyon dizisindeki bir karakter gibi hissettim. Kırgınlığım kimseye değil. Ama en zoruma giden bulup buluşturduğumuz, üstüne emek verdiğimiz bazı çocuklarımızın arada bir sormaları...

Neyi soruyorlar?''

-Filan otel ya da bardan çağırıyorlar. Kaç para bastırayım abicim diye soruyorlar. İşte o anda kanım donuyor, umutsuzluğa kapılıyorum.

Türk delikanlısının ufku böyle değil mi?.. Bir Çeroki cip, bir mankenle ünlü bir mekánda görünme...''

-Aslında bir lokma bir hırka ‘‘hamdolsun’’ felsefesi... Hepsi aynı... Futbolcu İlhan, yeteneğine rağmen popstar değil ama topstar olamadı. En yetenekliler bile ilk döndüğü köşede hamdolsun bize yeter dediler.

Bu Popstar’a ben de takılıp kaldım, içinde yok yok

Pop müzik denilen elektronik seslerle aram pek iyi değildir. Ama bu Popstar yarışmasına ben de takıldım kaldım. İçinde yok yok... Aşk var, hır-gür kavga var, cinayet, heyecan, gerilim var. Vatan, millet nutukları ve Moskof gavuru var... Gel de nefes nefese izleme!.. Agata Kristi'nin ‘‘10 Küçük Zenci’’ oyununu heyecanla seyrediyorum. Her hafta bir küçük zenciyi öldürüyorlar. Ama bizim oyunda önce kızları tepeliyorlar. Çünkü, oy vermek için telefona sarılan katillerin en az yüzde 80-90'u kadın. Aslan gibi delikanlılar şimdilik paçayı kurtarıyorlar. Şarkı sözleri unutanları mı istersin?.. Yoksa, gece yarısı mahalle aralarında ‘‘Bouzayyiciyyee!’’ gibisinden miyavlayan ve ne söylediği asla anlaşılmayan mı istersin?.. (Üstelik, Rus kızının Türkçesine takan civciv, eski mahkum delikanlının nece şarkı söylediğini bize bir tercüme etse de anlasak.)

*

Ama ben, şarkıcı çocukları değil, daha çok jüriyi izliyorum. Eski bir tiyatro yönetmeni olarak oyundaki kişilikleri heyecanla seyrediyorum. Aslında birbirleriyle pek uyumlu olmayan değişik karakterdeki bu dört kişi, aylardır bir arada kim bilir neler yaşamışlardır. (Bence ne kıyametler kopmuştur ve hálá kopacağa benzer.)

Böylece, biz de onlarla beraber yaşamaya başlayınca kimliklerini, kişiliklerini öğreniyoruz.

Ercan Saatçi

Zor bir ikilemin açmazında... Bir yanda işin sahibi gibi olmanın sorumluluğu var. İşi uyumlu yürütmek çabasında... Bir yanda müzikçi ve delikanlı olmanın patlama noktalarında... (Bu çağda hálá Türk-gavur ilkelliğine dayanamadı. Ağzına sağlık.)

Deniz Seki

Tam bir profesyonel ve kadın olduğu için de tabii duygusal. İki haftadır sabahtan itibaren bilumum kanalları dolaşmakta. Güzellikse güzellik, şarkıcılıksa şarkıcılık hepsi var. Kızın söylediklerini tam anlayamıyorum. Mevlam bağışlasın, gözü çöplükte kalan bir kart horoz olarak gözüm mini eteklerine kayıyor. Bence bu yarışmada parsayı o toplar. Ama önce ayrıldı.

Armağan Çağlayan

Herkesin gönlünde bir arslan yatar. Kimi futbolcu, kimi şarkıcı olur. Aslında ‘‘Heey haberiniz var mı, burada benim gibi bir adam var. O, önemli biridir aklınızda olsun!’’ diye sessiz naralar atar. Armağan'ın da nesi eksik? Yakışıklılıksa yakışıklılık, zekáysa zeká, hatta üstüne kitap kalemle de uğraşmış bir delikanlı. Armağan bir şovmen... Ama şimdilik amatör bir şovmen. Güzelim lepiska saçlarını önce kestirip kendine civciv gibi yeni imaj (!) yaptı. Oysa, işin sonuna doğru saçlı, sakallı taze imaj yapsa sürprizimiz kocaman olurdu. Ama yeni imaj ve buluşlarını umutla bekliyorum.

Ahmet San

Yazdıklarımın fikriyatı kişisel ve televizyonda gördüklerimdir. Ahmet San, bu işi bilen ama üzgün, hatta bezgin bir yalnız adam gibi geldi bana. Hem ilgimi, hem sevgimi çekti. Jürimizin hepsi iyi kötü bir nasip almış. Ama Ahmet'e ne kalmış diye düşündüm. Bu şarkı-şov işinin cahiliyim. Ahmet San'ı biraz gazetelerden biraz da Sezen'den biliyorum.

Gazetecilik damarım tuttu, Ahmet San'la söyleşmek istedim. Aşağı yukarı tahmin ettiğim adam çıktı.

AHMET SAN’IN STARLARINDAN NE HABER?

Sizin starlarınızdan ya da çevremizdeki starlardan ne haber? Bir hoca olarak fikriniz ne? (Ahmet San'ın izlenimlerini fotoğraf altlarında sunuyorum)

SEZEN AKSU

Edit Piaf'la Ümmü Gülsüm karması... Bir daha ne zaman gelir?.. Ona konservatuvar ve vakıf kuruyorduk. Devlet bile sıcak baktı. Ama vaz geçti... İçim şişti. Dehasıyla yaşantısı bir türlü yan yana yürümedi... Özgür ve deli...

HÜLYA AVŞAR

O bir doğuştan stardı. Ama ikinci köşeyi dönmek ona yetti. Hiç olmazsa iki dil daha öğrenmeye zahmet etseydi. Şimdi bir Rafaella Kara olmuştu.

SERTAB ERENER

Ses var, müzikalite var, fizik var, sahne güzelliği ve ustalığı var, üstüne Örevizyon başarısı da var. Ama nasıl beceriyor anlayamıyorum. İzleyiciyle sıcak bir ilişki kuramıyor. Mesafeli duruyor.

Mustafa sandal

Sevimliliği, sahne sıcaklığı ve izleyicide yarattığı pozitifliği sesindeki hafif güç eksikliğini hissettirmiyor. Özgür ve deli...

AJDA PEKKAN

Her şeyiyle bir stardı. Paris'te plak çıkardı. Üstelik şarkı yaratıcısı, Elvis'in bestecisiydi. Yani Paris müzik piyasasına tepeden inmişti. Ama kaç buçuk hesabı yüzünden döndü ve Bebek Gazinosu'nda şarkıcılık yaptı.

Bunca yüzlerce şarkıcı, müzikçi ve bunca milyonlarca seyirci arasında niye yalnızsınız?

- Biz iki kişiyiz. Birincisi, şarkıcı selamını verip seyircilerin salonu terk etmesinden sonra sahneyi süpürmeye başlayan işçidir. Öteki de benimdir.
Yazarın Tüm Yazıları