Mesaj alındı mı?

ANKARA’daki mitinge çağrının sahibi olan örgütlerin hedeflerinin, tüzük ve amaçlarının bu saatten sonra bence hiçbir anlamı kalmamıştır.

Eğer böyle büyük bir kitleyi ortak bir mesaj harekete geçiriyorsa, o dernekleri değil, o mesajı anlamaya çalışmak gerekir artık.

Mesaj, darbe filan değil, gerçek demokrasi talebinin seslendirilmesidir.

Bu isteğin şimdi dillendirilmesinin esas nedeni Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken AKP Hükümeti’nin tavrıdır.

Ben yaparım olur. Çünkü çoğunluk bende. Çünkü güç bende.

Meclis’teki çoğunluğunu bir afra tafra meselesi haline getirmesi, adayını son ana kadar saklaması, "açıklayalım da yıpranalım mı?" yaklaşımı her geçen gün daha geniş bir kitle tarafından "dayatmacılık" olarak hissedilmeye başlandı.

"Meclis karar verir" sloganlarıyla sokakların donatılması, "seçmek bizden kabul sizden" olarak algılandı.

Ankara’daki mitingin böyle bir kalabalığa ulaşmasını, bu dayatmalara karşı yükselen demokratik refleks olarak görmek gerekir.

* * *

DEMOKRASİ
, uzlaşma rejimidir.

Başbakan Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanının uzlaşma ile seçilmesini isteyenlere, daha önceki cumhurbaşkanı seçimlerinde böyle bir arayış olmadığı cevabını verdi.

Ama bu kez durum farklı. Türkiye ilk kez, bir sistem kuşkusu yaşıyor. Laiklik ilk kez bu kadar sıkıntılı bir konu olarak gündeme taşınıyor.

Kadrolaşma, inkar edilemeyecek kadar açık bir hal aldı.

Bu duruma karşı çıkanları darbeci diye nitelemek, hükümete yönelik en ufak eleştiriyi bile böyle damgalamak demokrasi ile bağdaşır mıydı?

Bu ortamda, Cumhurbaşkanlığı için mutabakat lazım. Uzlaşma şart.

Demokratik nezaket bunu gerektirirken Meclis çoğunluğuna sığınarak etrafında dokunulmazlık zırhı yaratmaya çalışan hükümet kendisiyle ilgili kuşkuları o kadar besledi ki, darbeciyle darbe karşıtları aynı meydanda buluştular.

* * *

BU
gerçeği görmeden, eleştirilerden dersler çıkartmadan hiç bir siyasetçi, hiçbir siyasi parti istediği hedefe ulaşamaz.

Bir sözüm de meslektaşlarıma.

Destekleyin ya da desteklemeyin, ama Ankara’daki miting bir haberdir. Bütün dünya basınının ilgiyle izlediği bu habere, televizyon kanallarında İngiliz BBC televizyonundan bile az yer verilmesi, dün bazı gazetelerde hiç yer almamasını ya da sayfa altlarına çekilerek küçültülmesini tuhaf karşıladım.

Andıçlara karşı, darbe planlarına karşı haklı bir itiraz yükselt ama yüzbinlerin sesine kulak tıka.

Nerede kaldı o birlikte peşine düştüğümüz basın özgürlüğü?

* * *

NOKTA
Dergisi’nin basılmasını, belgelere el konmasını kınadık. Ama kınamak yetmiyor. Şu gerçeği görmemiz gerekiyor. AKP, basın özgürlüğü konusunda samimi değil.

Ne oldu 301’e? Basın örgütlerinin diğer maddelerle ilgili değişiklik talepleri ne oldu? Yanıt bile gelmedi.

AKP Hükümeti darbeye, darbecilere, Türkiye’yi germek isteyenlere karşı. Hepimiz karşıyız.

Ama AKP iktidarı döneminde NOKTA Dergisi’nin başına gelenler de darbe dönemlerini aratmıyor.

* * *

DÜNKÜ
yazımın sonunda, bugün Kuzey Irak’taki en büyük Türkmen kenti Telafer’deki son durumla ilgili bilgi vereceğimi yazmıştım. Unutmadım. Ankara mitingi öne geçti. Çünkü oradan gelen mesajı ciddiye almak gerekiyor. Bu halk anlaşmak, uzlaşmak ve tabii ki "mutabakat" arıyor. Mutabakatsız demokrasi, uzlaşmadan demokratlık our mu?
Yazarın Tüm Yazıları