Güven Özalp
Güven Özalp
Güven Özalp

Merkel isterse dengeler değişir ama…

TÜRKİYE'nin Avrupa Birliği'yle mülteci sorunu bağlamında yürüttüğü müzakerelerde masaya getirdiği taleplerin karşılanması açısından Almanya Başbakanı Angela Merkel'in takınacağı tavır kritik öneme sahip.

Haberin Devamı

Mültecilerin büyük bölümü için “son durak” olarak görülen Almanya’nın göç akınından birinci derecede etkilenmesi Merkel’i acil çözüm bulmaya itiyor. Ankara’yı çözümün vazgeçilmez parçası olarak gören ve bunu da net şekilde dile getiren Merkel’in Türkiye ziyaretinde vereceği mesajlar belirleyici nitelikte olacak.

Türkiye’nin AB’ye ilettiği taleplere yönelik olarak Almanya’nın tutumunu şu şekilde özetlemek mümkün:

-3 milyar Euro: Bu paranın AB bütçesinden karşılanması mümkün değil. Paranın verilmesine karar verilirse bu üye ülkeler tarafından karşılanacak. Bu bağlamda da Almanya’nın yapacağı olası katkı büyük önem taşıyor. Almanya’ya varıp sığınma başvurusu yapanların Berlin’e yıllık maliyeti bu miktarın çok üstünde. Merkel, mültecilerin Almanya’ya gelmesindense Türkiye’de kalmasını tercih ettiğinden Ankara’nın gerçekçi külfet paylaşımı talebine destek olma konusuna çok soğuk bakmıyor. Bununla birlikte bu paranın tümünün Almanya tarafından karşılanması söz konusu değil. Fransa gibi ülkelerin “tamamlanmasına” katkıda bulunmasının beklendiği 3 milyar Euro’nun birkaç yıla bölünerek verilmesi Berlin açısından en gerçekçi yaklaşımı oluşturuyor.

Haberin Devamı

-Müzakerelerde yeni başlık: Merkel’in göreve geldiğinden bu yana Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine karşı çıktığı bir sır değil. Bununla birlikte üyelik müzakerelerinin ilerlemesine yönelik herhangi bir olumsuz tavrı söz konusu değil. Teknik müzakerelerinde belli bir aşamaya gelinen 17 numaralı “ekonomik ve parasal politika” başlığının açılmasına Berlin’in destek vermesi kesin. Ancak Türkiye’nin açılmasını talep ettiği diğer 5 başlık konusunda Almanya’nın manevra alanı oldukça sınırlı. Bu başlıklar Rum Kesimi tarafından bloke edilmiş durumda. AB içinde diğer başlıkların açılmasına yönelik genel bir kanı oluşması halinde Almanya, Rum Kesimi’ni tutumunu gözden geçirmeye zorlayabilir. Ancak bu düşük olasılıklı zorlamanın bile sınırı olacaktır.

-Türklere vize muafiyeti: Bu konu Almanya’nın çok sıcak baktığı konuların başını çekmiyor. AB Adalet Divanı’nın Türk vatandaşları tarafından açılan davalarda alınan kararlara rağmen Berlin’in vize muafiyeti konusunda esnediğine dair sinyal vermeme ve bu kararları da uygulamama tavrı sürüyor. Gelinen aşamada Merkel’in kurallarda esnemeye destek verme ihtimali sıfıra yakın. AB’deki genel yaklaşıma paralel olarak Merkel de Türk vatandaşlarına vize muafiyeti konusunun AB’ye Türkiye üzerinden kural dışı giriş yaptığı belirlenen üçüncü ülke vatandaşlarının Türkiye’ye iadesini öngören Geri Kabul Anlaşması çerçevesinde değerlendirilmesinden yana. Türkiye, AB’yle 2013 sonunda vardığı anlaşma çerçevesinde belirlenen şartların gereğini yerine getirmeden Almanya’nın muafiyete yeşil ışık yakmasını beklemek hayal kurmakla eş değer olur.

Haberin Devamı

-Güvenli ülke listesi: AB Komisyonu’nun kapsamlı mülteci paketinin unsurlarından birini de mülteciler açısından güvenli kaynak ülke listesi oluşturuyor. AB Komisyonu, üyeliğe aday her ülkenin bu listede yer almasından yana tavır koydu. Buna gerekçe olarak da bu tür bir listede yer almanın kriterleriyle aday statüsü almak için gerekli olanların birbiriyle örtüşmesi hatta aynı olmasını gösterdi. Komisyon’un tavrına rağmen AB üyeleri arasında bu konuda görüş ayrılığı var. Almanya ise AB Komisyonu’nun yaklaşımına destek veriyor. Bu konuda Berlin’in AB içindeki havayı Türkiye lehine çevirme potansiyeli oldukça yüksek.

-Zirvelere davet: Türkiye ve diğer aday ülkelerin devlet ve hükümet başkanları düzeyindeki AB zirvelerine davet edilmesi ve bu ülkelerle ayrı bir oturum yapılması uygulaması daha önce devredeydi. Eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin sayısız Türkiye kaprislerinden biri de bu uygulamaya son verilmesini sağlamak oldu. Bir önceki AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy’un da Türkiye’ye soğuk bir isim olması davet edilmeme durumunun sürmesine neden oldu. Mevcut AB Konseyi Başkanı Donald Tusk şu ana kadar bu konuda olumsuz bir sinyal vermedi. Bu uygulamanın tekrar devreye sokulmasının önünde teknik olarak da herhangi bir engel yok. Bu talebin karşılanmasının ne Almanya ne de diğer ülkeler açısından yaratacağı fazla bir sorun olmaması Berlin’in bu konuda Ankara’yı memnun edecek bir girişimde bulunma olasılığını artırıyor.