Memleketimden vitrin manzaraları

Siz de kimi zaman, insan denilen mahlukat için, çim misali topraktan bitmenin daha hayırlı bir üreme şekli olabileceğini düşünürsünüz?

Belki bu sayede, bizim gibi ülkelerde tamamen çarpık ve sapkın şekilde nükseden namus obsesyonundan kaynaklanan marazlar da nispeten azalırdı. Tamam, memlekette iffet polisliğine soyunmak için arada ille ki kan bağı aranmaz, ayrı... Ama yani, tahmin etmiyorum mini etek giydi, el ele tutuştu diye mahalle ortasında komşu kızını kurşuna dizecek babayiğit -ya da psikopat- oranının bu denli yüksek olduğunu...

Aile içi şiddetin vardığı dehşet boyutu sizin de gözünüzü korkutmuyor mu? Babalar kızlarını pidelerle zehirliyor, uykularında kurşuna diziyorlar. Namus çok mühim mevzu. Titreşime hassas bomba gibi, kan çıkmazsa, para etmiyor.

Misal, geçen hafta Küçükçekmece'de rap yıldızı Eminem'in resimlerinin basılı olduğu tişörtler satan 21 yaşındaki işportacı Turan Gümüş, ‘‘Eminem'e geeel!’’ diye bağırmanın bedelini, annesinin ismi Emine olan ve o sırada tesadüfen yoldan geçen 19 yaşındaki Dilaver Akbulut'un çıkardığı arbedede, Emine Hanım'ın oğlunu bacağından bıçakladıktan sonra, onun Rıdvan adlı arkadaşı tarafından öldürülerek ödedi.

Bunun yanında, her gün yeni bir ensest haberi patlıyor. Toplu tecavüzlerin hatırı sayılır bir kısmı, namus bekçisi ‘‘önemli’’ şahıslar tarafından işleniyor.

Ahlák kumkuması necip milletimizin namus mefhumu, bir yandan böyle de ahláksız ve sahtekár olabiliyor...

Fakat bizde zaten adettendir değil mi? Kol kırılır, yen içinde kalır, değil mi? Sorbonne mezunu Prof.'larımız öyle diyo: ‘‘Tecavüze maruz kalan kızların hayatı, mütecavizle evlendirilerek kurtarılır.’’ (Adalet Bakanlığı Danışmanı Prof. Doğan Soyaslan.)

Bizim iddialı olduğumuz alan, vitrindir... Okumuş olmalısınız: Balmumu Heykel Müzesi'ndeki aslına uygun olan 1,68 m'lik Atatürk heykelinin boyu, vatandaşların itirazları üzerine 12 cm uzatılıp 1,80 m'ye getirildi. Eksik olmasınlar SAYELERİNDE Atatürk'ün başı göğe erdi!

Buna da şükür. Allah muhafaza, Mustafa Kemal, misál Churchill gibi kel ve kilolu olsa, heykele liposuction uygulanıp saç da ekilebilirdi!

Yine mi lolo?

Bir klişe hastası olmama rağmen bana bile fenalık geldi. Yok mu Hande Ataizi'nin bir yakını, kovulduğu ya da sona ermiş her projesinin ardından attığı ‘‘Bir ben var benden içeru, aha işte yine onu keşfedesim geldi’’ tiradlarının biraz gülünç kaçtığı konusunda kendisini uyarsın?

Ataizi yine buyurmuş: ‘‘Artık 30'lu yaşlarımdayım ve olgunlaştım. 20'li yaşlarda bar kapılarında şortla dans edecek kadar özgürdüm ama şimdi çok değiştim. Bundan böyle soyunmak ve öpüşmek yok. Bu kadar çok film çekilmesine rağmen kötü işler yapılıyor. Bence izleyicilerden bir talep de yok. Artık yalnızca işimle gündeme gelmek istiyorum. Çok iyi derecede İngilizcem vardı. Şimdi kendime ikinci dil olarak Fransızca'yı seçtim. Artık hayatı daha farklı algılıyorum. Ne parada ne pulda gözüm var. 'Estağfurullah Yokuşu' adlı diziyi geçen hafta bitirdik. Gelecek olan yeni tekliflere açığım, bundan sonra işimde ince eleyip sık dokuyacağım.’’

Benim de ayıptır söylemesi çok iyi derecede İngilizcem var. Fakat Magazince'min üzerine tanımam; ikinci anadilim desem, yeridir yani... Dilerseniz, bu lisan üzerinde ne denli yetkin olduğumu size Hande Ataizi'nin cümlelerini, düz Türkçe'ye çevirerek kanıtlayabilirim.

Ataizi esasta diyor ki: ‘‘Yine işsiz düştük. Her türlü cukkası sağlam projeye ya da alternatif sosyetik sevgiliye açığım. Bulana kadar, ne dil olsa dökerim... Hele bir başlayalım, gerisi Allah kerim!’’
Yazarın Tüm Yazıları