Medyatik çiğlik

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Konunun özü bizim için belli: Herhalde soykırım yapmadığımıza, yani vaktiyle Almanlar'ın Museviler'e yapmak istedikleri gibi Ermeni soyunu yeryüzünden silmeye kalkmadığımıza kendimizi inandırmak gereğini duymayacağız. Kim ne derse desin, o konudaki sicilimizden, Osmanlı'nın uzun geçmişinde Ermeni cemaatine ve bugün de Ermeni vatandaşlarımıza duyduğumuz yakınlıktan, iki halk arasındaki kültür kaynaşımından eminiz. Önemli olan bunu, kendi kendimize değil, başkalarına anlatabilmek.

Bunları bilmeden Ermenistan'da veya şurada burada seksen küsur yıl öncesinin olaylarını kaşımaya kalkanların herkesten çok kendilerine zarar vereceğini anlatmak da önemli.

Ama daha önemli olan, oynanmak istenen oyunları meydana çıkarmaktır.

Bunu yapmaya kalkışanların kendi oyun kurallarını kullanarak.

Fransa'daki girişimin ilginç yanı, başka yerlerde defalarca başvurulan ‘‘karar taslağı’’ yolu yerine, ‘‘yasa önerisi’’ yolunun seçilmesidir.

Niçin?

Çünkü, Beşinci Cumhuriyet'in Anayasası, 1958'den beri, yasamanın yürütmeye karışmasını, ‘‘karar’’larla ona güçlük çıkarmasını engelliyor. Yasa niteliği taşıyan Avrupa Birliği yönetmeliklerine ve ‘‘direktif’’lerine ilişkin olarak karar çıkarma yetkisi hariç. O da, Anayasa Konseyi'nin bir yorumu sayesinde.

Böyle olunca, soykırım konusunda yasa yolu seçilmiştir. Dış politikayı etkileyecek, yürütmenin işini güçleştirecek bir ‘‘karar’’ olduğunu bile bile.

Bilek yarışında, çok duyarlı bir konuyu ‘‘kobay’’ gibi kullanarak.

Yürütme, bu girişimi durdurmak için gerekeni yapmış ya da yapacak mıdır?

Örneğin, ‘‘Kesinlikle karşıyız; önleyecek her yola başvururuz!’’ diyerek ve bunu Demirel'in ve Yılmaz'ın mektuplarına cevaben yazıyla belirterek?

Millet Meclisi'nde yapılmayanı Senato'da yapıp gündem saptanırken ‘‘Anayasaya aykırılık’’ itirazıyla Anayasa Konseyi'nden ‘‘mütalaa’’ isteyerek?

Meclislerde, sağdan soldan 60 imza toplayıp Anayasa Konseyi'ne giderek?

Yasanın cumhurbaşkanlığınca yayımı aşamasında yine aynı yola başvurarak yahut yasayı imzalamayıp geri çevirerek.

Ama, bunların olabilmesi, Türk devletinin Fransa'dan daha sorumlu ve ağırbaşlı davranmasına bağlı.

Örneğin, ‘‘Halkın tepkisi büyük, zor tutuyoruz; ama Adana'daki gözlük satıcısını, ihale açan falanca KİT'in yöneticisini, filanca askeri lojistik sorumlusunu büsbütün engelleyemeyiz; aksini emretsek bile duygusal tepki ağır basar!'' demek varken, resmi demeçlerle ve basın toplantılarıyla nerdeyse tellal çağırırcasına,‘‘Şu alımı durdurup bu sözleşmeyi iptal ettik!’’ diye böbürlenmek akıl kârı mıdır? Fransız olsanız, böyle haber okuyunca, ‘‘Birkaç milyar frank uğruna tükürdüğümüzü yalamak olur mu?’’ demez misiniz?

Medyada ucuz kahramanlık uğruna bu kadar ters tepebilecek çiğliklere ne gerek vardı? Ciddi devletlerde bu işler böyle mi yapılır?













Yazarın Tüm Yazıları