Paylaş
Mehmet Demirkol devam etti... “Acaba giden delegeler bunları seçileceklere sormadılar mı?” diye... Ben de, telefon açarak Fuat Akdağ’ın sekreterine, “Bunlar soruldu ama tam cevap alınamadı. Seçilecek federasyon da, biz şunları şunları yapacağız diye bir şey söylemedi. Bunun üzerine de ben, oyumu kullanmadan geri döndüm” dedim.
Aslında Mehmet Demirkol da benim gibi düşünüyordu. Düşünün, bir Futbol Federasyonu yönetimi seçiliyor. Kürsüye çıkıp, “Biz şunları şunları yapacağız. Bizim kurullarımızda bunlar bulunacak. Bu mantıkla hareket edeceğiz” diyen kimse yok. Yıldırım Demirören çıkıyor, “Temele önem vereceğiz, 2. ve 3. Lig’e” diyor. “Binayı onların üzerine kuracağız” diyor. Ve iniyor. Ama hayrettir çok kulüp de, bu konuşmaların altında birleşiyorlar. Ve oy kullanıyorlar.
Daha da önemlisi, konuşmak isteyen kimseye de konuşma hakkı vermiyorlar. Ve Federasyon başkanı ile yönetimi seçiliyor. Seçimden önce orada esen hava, kurullar değişmeyecek yönündeydi. Ama bugün değişik şeyler söyleniyor. Fakat hala net birşey yok.
Seçim olana kadar acaba kulüplere ne vaatler söylendi? Mavi boncuklar mı dağıtıldı? Çünkü bu kulüplere verdiğiniz biberonları, yarın ağızlarından çektiğiniz zaman bağıracaklar, “Hani bana, hani bana, nerede vaatler” diye... O zaman ne olacak?
Bu TFF’nin ömrü uzun olmaz
ÖNÜMÜZDEKİ sezon 22 takımlı ligden bahsediliyor. Bu sezon düşme olmayacakmış. Bu sezon düşenler, esas mağdur olanlar değil ki... Esas mağdurlar, geçen sezon şike olaylarında mağdur olup, küme düşen takımlar... Yani geçen sezon düşenler... Kim bunlar? Kasımpaşa, Bucaspor ve Konyaspor... Siz kimi ödüllendiriyorsunuz? Bu sezonu... Geçen sezon ne olacak? Aslında, anladığım kadarıyla, bu Federasyon’un esas mantığı, mağdurlara yardım etmek değil. Şikeye bulaşmış, türlü tezgahlar yapmış takımlara boş saha yaratmak ve onları kurtarmak. Onun için de bu Federasyon’un ömrünün olacağını düşünmüyorum. Yani yapacağınız uygulamalarla, hatalı olanı ödüllendiriyorsunuz, mağdur olanlar, “Ölsün, gömelim” diyorsunuz. Ne kadar düz mantık değil mi? Altta kalanın canı çıksın...
Ankara’yı unutun artık
FEDERASYON genel kurulu Ankara’da yapılıyor. Yahu kardeşim, Federasyon merkezini İstanbul’a, İstinye’ye götürdünüz. Hükümetler, bütün kuruluşları İstanbul’a taşıdı. Bir müddet sonra Merkez Bankası da İstanbul’a gidecek. Niye hala kongreleri Ankara’da yaparsınız anlamam. Ben Ankara kökenliyim ama mantığım bu kongrelerin İstanbul’da yapılmasını söylüyor.
Bayrağımız ve şehitlerimiz
PAZAR günü Telegol’ü gece yarısı saat 02.00’de bitirdim. 08.00’de Ankara’ya uçtum. TFF genel kuruluna katıldım. Akşam 20.00 uçağıyla geri döndüm. 23.00’te tekrar Telegol’e katıldım. Bu programda, genel kurulu anlatırken, “Önce İstiklal Marşı okundu. Sonra şehitlere saygı duruşu yapıldı. Sonra da biraz tıraş yapıldı ve hemen seçime geçildi” diye bir cümle sarfettim. Bu ‘tıraş’ kelimesini, önceki cümlelere koymuşlar. İstiklal Marşı’yla, şehitlere... Beyler, bu konuda ne kadar hassas olduğumu kamuoyu bilir. Türk bayrağı ve şehitler olmasa, bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmazdı. Bazı şeylerden konuşmak istemiyorum ama mecbur ediyor bir grup, kesim! Yukarıdan aldıkları emirle, hemen hücuma geçiyorlar.
Arkadaşlar, 18 ay askerlik yaptım. Geçirdiğim hastalıktan dolayı hastaneden rapor alır, yapmazdım. Bedelli askerlik vardı. Para verip, gitmezdim. Tabii ki bunları yapmadığım için rapor alıp, askerlik yapmamaya da hiç tenezzül etmedim. İki tane oğlum şuan Türk Ordusu’nda asker... Aynı anda askere gittiler. Şuan askerlik yaptıkları yerde hava sıcaklığı, eksi 18’lerde, eksi 20’lerde, eksi 25’lerde... Gece yarısı saat 02.00’lerde, 04.00’lerde aslanlar gibi nöbet tutuyorlar. Büyük oğlum, bedelli askerlikten faydalanabilirdi. Kendisine fikrini sordum. “Kesinlikle kabul etmiyorum. Askerliğimi yapacağım” dedi. Beyler, bunları anlatmak istemezdim ama lütfen tıraşı bırakın.
Ahkam kesmeyi bırakın!
BAZILARI, “Hiçbir maçta şike yok. Temsilci yazmamış, gözlemci yazmamış, hakem raporlarına yazmamış” diye ahkam kesiyorlar? Ey kamuoyu... Ne hakemin, ne temsilcinin, ne de gözlemcinin rapor kağıtlarında, “Bu maçta şike vardır” veya “Şikeyi sezdim” ya da “Bu maçtan şüphelendim” diye yazacak bir yer yok. Bilgilerinize... Zaten bu üçlüden hiçbiri de yazamaz. Sebebine gelince; adamlar göstere göstere tapeleri inkar ediyorlar. Bunu yazabilecek gözlemci, temsilci veya hakem sonra ne olur. Onu bilemem...
Hakemleri karıştırmayın
SAHADA oynayacak yabancı futbolcuyla, kadroda olacak yabancı ve kulüpte barındırılacak yabancı adetleri bayağı sorun oluyor. Maça girip çıkan oyuncularla ilgili Mustafa Denizli’den, Hikmet Karaman’a kadar çok örneği yaşadık...
Yine bazıları diyorlar ki, “Yahu kardeşim dördüncü hakem veya 1 nolu yardımcı hakem, bu olaylara engel olabilirler. Bunun geçmişte örneği de var. Mühim olan hatadan dönmek, hatayı yaptırmamak değil mi?”
Sevgili okuyucular, hakemler bir de bu işlere bakarlarsa, tam yanarlar. Artık Türkiye’de ithal futbolcular, çok çabuk Türk yapılıyorlar. Adam “Merhaba” diyemiyor. Türkçe’nin “t”sini konuşamıyor ama Türk vatandaşı oluyor. Örnekler çok... Hakem nereden bilsin “x” futbolcu yabancı statüsünde mi, yoksa amcam Türk vatandaşı mı olmuş... Onu mu kovalayacak? Onun için de bu işe karışmayacak. Topa girmeyecek. Çünkü yarın birgün, o da sakatlanır. Yan çapraz bağlarından...
Hakan Şükür tartışılmamalı
HAKAN Şükür’ün yorumculuğu tartışılıyor. Ben tartışanlarla aynı fikirde değilim. Diyorlar ki, meclise milletvekili olursanız, dışarda iş alamazsınız. Muhakkak Meclis’te, çeşitli meslek gruplarından çok kimse vardır. Avukatı vardır, mühendisi vardır, vardır oğlu vardır. Ama kaç tane Hakan Şükür var? Yok. Hakan Şükür’ün aldığı paraya birşey demem. Ama yaptığı iş önemli bir iş. Aslında bakıyorum, milletvekillerinden tavır var. Futbolu bırakmışlardan tavır yok. Niye? Aslında onların da kendilerine sormaları lazım... “Biz de futbolu erken bıraktık ama niye orada çalışamıyoruz” diye... İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır. Aynı olay Fatih Terim’in aldığı maaş için de konuşulmuştu. Müsaade edin de, Milli Takım Teknik Direktörü iyi bir maaş alsın. Türkiye’de zaten fazla adam bulamıyoruz. Bulduklarımızı da öldürmeyelim, gömmeyelim.
Ne dersiniz?
TÜRKİYE Futbol Federasyonu’nun, tedbir koyduğu delegelerin genel kurulda oy kullanması doğru mu?
Paylaş