Maskeli Beşler köpekbalığını yedi

Giriş gelişme sonuç... Başladığınız şeye devam etmeli, bir şekilde bitirmeli, yarıda bırakmamalısınız.

Filmlerde de dikkat edilmesi gereken şey bu. Hiçbir şey yarıda kalmamalı.

Hatırlayın, Karayip Korsanları Ölü Adam’ın Sandığı’nda filmin ortasında kaybolan köpek, finalde tekrar ortaya çıktığında bir "oh" çekmiştik. Detaylara dikkat eden iyi sinema izleyicisinin içi rahatlamıştı böylece.

Maskeli Beşler Kıbrıs’ı izlerken Şafak Sezer’in cebinde bıraktığımız köpekbalığının akıbetini filmin sonuna kadar işte bu nedenle heyecan içinde bekledim.

Espri süperdi. Fazla yem verilen balığın ölmesi, Şafak’ın ona suni teneffüs yapması ve cebine koyduktan sonra yaşananlara kahkahalarla güldük. Ama köpekbalığına ne olduğunu anlayamadan bir sonraki plana geçilince hevesimiz kursağımızda kaldı.

Filmin sonuna kadar bekledim o balık bir yerde karşımıza çıkacak mı acaba diye.

Çıkmadı.

Kimbilir, belki bir sonraki devam filminde hayvancağızı bir yerlerde görürüz!

Dorsay ve Uluç ilk kez yan yana

Atilla Dorsay ve Hıncal Uluç’un 1960’lara, Cumhuriyet gazetesi yıllarına dayanan dostluklarını herkes bilir. Ama onlar bunca yıla rağmen ilk kez bir programda yan yana geldiler. Ve işte bu da bize kısmet oldu. TV8 ekranlarında yayınlanan, Ferhat Göçer’le birlikte sunduğum Güzel Şeyler’in bu geceki konukları bu muhteşem ikili. Sezon başından beri en keyif aldığımız programlardan biri bu oldu. Sinema, müzik, yazarlık ve onların özel yaşamları üzerine derin sohbetlere daldık. Atilla Dorsay, sinema yazarı olmasa caz şarkıcısı olmak istermiş. Hıncal Uluç ise gazetecilikten vazgeçmeyeceğini, hiçbir şey yapmasa gazete satmak isteyeceğini söyledi. Ve Hıncal Bey meslekle ilgili çok önemli bir de tüyo verdi: "Sen ne kadar hızlı yazarsan okur da aynı hızla ve zevkle okur."

Bu iki iyi gazetecinin dolu dolu ve samimi sohbetlerinden biz çok keyif aldık, eminim siz de bu gece izlerken aynı keyfi alacaksınız.

Aşk pastası yiyeceklere

Sinema yazarı arkadaşım Coşkun Çokyiğit, geçen hafta vizyona giren Benim Aşk Pastam’dan yola çıkarak şöyle demiş: "Hasret bir rüzgara benzer, küçük ateşleri söndürür, büyük ateşleri körükler."

Ben de Wong Kar Wai’nin bu leziz filminde anlatılanları başka bir cümleyle desteklemiş olayım: "Birini seversen serbest bırak; geri dönerse senindir; dönmezse zaten hiç bir zaman senin olmamıştır."

Her film insana yaşama dair bir şeyler öğretiyor. Benim Aşk Pastam’dan izleyenlere kalan da bu cümleler oluyor işte.

Seray sarışın kalmalıydı

Seray Sever, Kanal D’deki Cinemania programında konuğum oldu. Kendisine Maskeli Beşler Irak’ta rolünün hakkını verdiğini söyledim. O da bunun farkında ki filmde canlandırdığı aptal ve hafif sarışın tiplemesi etiket gibi üzerine yapışmasın diye saç rengini hemen değiştirmiş. Neyse ki koyu renk de yakışmış kendisine. Ama şunu da söylemem gerek; sarışın olmanın dayanılmaz hafifliğine dayanmamız ve kıskanıp bizi kalıba sokmak isteyenlere karşı mücadele etmemiz gerekiyor. Ben Seray’ın yerinde olsam inadına sarışınlığa devam ederdim.
Yazarın Tüm Yazıları