Paylaş
Asıl görmek istediğim şey, bu mutlu mesut evlenen prensler ve prenseslerin evlendikten sekiz yıl sonra, hayatlarının nasıl olduğunu gözler önüne serecek bir çalışma. Gerçek şu ki hayat, her zaman iki sevgilinin brbirine kur yaptığı, birbirleriyle flört ettiği, beraber gezip eğlendiği, romantik anlarla dolu olarak devam etmez. Bir süre sonra insan bedeni, bu yoğun romantik tempodan uzaklaşarak sakinlik arayışına girip dinlenmek isteyecektir. İşte bu, ikinci aşamadır. Birden bire sizi günün her vakti görmek için can atan adam, maç izlemeyi ve siz önemli bir şey anlattığınız zaman sıkılıp uyumayı tercih eder. İlk buluşmanızın beşinci yıldönümünü unutuverir.
Aslına bakılırsa evliliğin en güzel aşaması, her iki tarafında karşısındakinin hayranlığını kazanmak için sürekli bir gösteri sergilemesine gerek kalmadığı ve her iki tarafında olgunlukla durulmasıdır. Her iki tarafta bazı şeylerin farkına varmış ve her şeyi olduğu gibi kabullenmiştir ki bu, oldukça önemli bir adımdır.
Ancak zaman ilerledikçe artık yalnızca fotoğraf makinenizde görebileceğiniz anılarınızı hatırlarsınız. Çünkü artık o anılar yerine, temizlenecek bir eviniz, bakmakla yükümlü olduğunuz ve oraya buraya götürmek zorunda olduğunuz çocuklarınız, yapmanız gereken yemekler vardır. Bir gün aniden, “Ne yani, hayat bundan mı ibaret?” diye sorarsıız kendinize.
Bu noktadan sonra artık evliliğinizi tümüyle benimsediğiniz ve her türlü iniş çıkışına alıştığınız üçüncü aşamaya gelinmiştir. İlişkinizi koruyacak tek şeyi ilişkinizi olumlu yönlerine odaklanmak olacaktır. Ufak tefek sorunları gözünüzde büyütmekten kaçınmalı, hayatınızın artı ve eksilerini çıkarmalısınız. Belki siz hazırlanmak için aynanın karşında saatlerinizi harcamışsınızdır ve o bunu fark etmemiştir (eksi) ama bir gün siz söylemeden bulaşık makinesini boşaltmıştır (artı). Haftasonunu geçirmek için New York’a alınan bir uçak biletiyle size bir sürpriz yapmamıştır (küçük eksi) ancak size ve ailenize büyük bir sevgi duyup saygı gösteriyordur (kocaman bir artık) Siz de kahvaltı masasına gazetesini koymayı unutmuş olabilirsiniz (küçük eksi) ama akşam işten eve geldiğinde gününün nasıl geçtiğini sorup verdiği cevapla yakından ilgilenirsiniz (büyük artı)
Bu ufak ama önemli şeyleri göz önünde bulundurduğunuzda kendinizi, “bu adam beni seviyor. Sevildiğimi ve önemsendiğimi hissetmemi sağlıyor. Bunu başka hiçbir duyguya değişmem” diye düşünürken bulursunuz.
Başka kim, kızımızı alışverişe götürür ki? (Çümkü kızımın giysi seçim ve kararsızlığı sabrımın sınırlarını zorluyor)
Başka kim, sırf o yol sormamakta inat ettiği için normal yoldan yirmi kilometre daha fazla bir yol gider ve sonunda “sana söylemiştim” demez.
Başka kim, yorgun olduğum bir gün o evden çıkarken uyuklayan yüzümü öper ve benim kalkmamı istemez ya da kötü bir günd cadı gibi görünmediğimi söylemez.
Başka kim, her Cuma akşamı yemek yemek için onunla dışarıda buluşmamı ister ve restorana oturduğumuz zaman ise günlük konuşmalarımızı ve işlerimizi bir yana bırakıp, yalnız olduğumuz için duygularımızdan ve bizden söz etmemizi ister? O gecelerdene kadar eğlendiğimizi ve güldüğümüzü anlatamam (koskocaman bir artı)
Hiçbir evilikte insanlar her an mutlu olmaz. Elbette inişler çıkışla olacaktır. Biz, genel olarak mutlu bir çiftiz. Evliliğimizin tartışmaları, kavgaları, ekonomik sorunları, çocukların sorunlarını ve orta yaş bunalımlarını geride bırakmış olmasının nedeni, her zaman özel bir günmüş gibi bir kutlama içinde olmamızdan kaynaklanmıyor. Evliliğimizn onca yıla rağmen tüm olumsuzluklardan etkilenmesinin bir tek nedeni var: Biz birbirimizi seviyoruz. İşte benim, “sonsuza dek mutlu mesut yaşadılar” masalım bu.
Kahve Kokulu Hikayeler kitabından alıntıdır.
Sevgilerimle
Ayça Akın
www.aycaakin.com
www.motivasyonatolyesi.com
www.facebook.com/aycaakinofficial
www.twitter.com/aycakn
www.intagram.com/aycakn
Paylaş