Paylaş
Çevrenizde mutlaka sezaryeni doğumdan saymayan, hamilelere "Saçını kestirme, bebeğin ömrü kısalır" diyen ya da "Karnın sivri bu bebek erkek" diye tahminde bulunanlar vardır.
Bunların yanı sıra bebeklerin doğum şeklinin zekâsını hatta akademik kariyerini etkilediğine dahi inanların sayısı da azımsanmayacak düzeyde.
Peki bunların hangileri doğru, hangilerinin bilimsel dayanağı var, hangileri uydurmadan ibaret?
Doğumla ilgili sıklıkla duyduğumuz bilgilerin doğruluğunu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Kağan Kocatepe anlattı.
'SEZARYEN VAZGEÇİLMEZ BİR TIBBİ MÜDAHALEDİR'
1- Birçok insana göre doğum dediğin ‘normal’ olmalı. Sezaryene bir doğum değil ameliyat gözüyle bakan insan sayısı hiç de az değil. Bu söylemler hamileleri de baskı altında hissettirebiliyor, kadınlar normal doğum yapabilmek için ısrarcı olabiliyor. Peki sezaryen doğum da tıpkı vajinal doğum gibi bir doğum yöntemi midir?
Sezaryen hem anne adayı hem de bebek hayatı açısından yokluğu düşünülemez bir doğum şeklidir. Evet, doğum şeklidir çünkü bir bebeğin doğması ile sonuçlanır. Evet, ameliyattır çünkü normal doğumdan farklı olarak daha yoğun bir anestezi gerektirir ve karın içinde uygulanan bir ameliyattır.
Elbette ki ‘doğallığı’ normal doğumla karşılaştırılamaz ama normal doğumun mümkün olamadığının öngörüldüğü durumlarda vazgeçilemez bir tıbbi müdahaledir.
2- Vajinal doğumun savunulmasının bir nedeni de doğum kanalından geçen çocukların bağışıklığının daha kuvvetli olduğu, sezaryen doğum ile dünyaya gelen çocuklarda ise alerjik hastalıkların daha yaygın görüldüğü inancı. Bu doğru mu?
Bununla ilgili zaman zaman çeşitli yayınlar çıkmakla beraber kesin olarak kanıtlanmış bir durum olmadığını söyleyebiliriz. Ben şahsen bağışıklık sistemi açısından arada bir fark olmadığını düşünüyorum.
Yapılan son çalışmalar, alerji hastalıkları açısından ve diğer bağışıklık sistem hastalıkları açısından sezaryen ile doğan ve normal doğan bebekler arasında bir fark olmadığını gösteriyor.
Alerjik bireylerin genel olarak artmış olmasının nedenini hava kirliliği, suni beslenmenin artması, gereksiz ilaç ve antibiyotik kullanımı gibi etkenlerde aramak insan sağlığı açısından işimize daha çok yarayacaktır.
HANGİ BEBEK DAHA ZEKİ: SEZARYENLE DOĞAN MI NORMAL DOĞAN MI?
3- Bir iddiaya göre de vajinal doğum ile doğan çocuklar daha zeki oluyor, akademik anlamda daha başarılı oluyormuş…
Sezaryenle doğan çocukların daha başarılı olduğu yönünde tam tersi iddialar da mevcut ama burada bir nüans var:
İsteğe bağlı yapılmış sezaryen ile normal doğumu karşılaştırdığımız zaman arada zekâ ve okul performansı açısından bir fark bulamayız, ancak oksijensiz kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış bebeklerde uygulanan kurtarıcı sezaryen ve bu imkânın olamadığı normal doğumla dünyaya gelmiş bireyleri karşılaştırdığımızda arada mutlaka fark olacaktır. Sezaryen burada da kendini hayat kurtarıcı bir doğum şekli olarak gösterir.
4- Sezaryen ile doğan çocukların tembel olabildiği inanışı da yaygın. Bu konuda neler söylersiniz?
Neye göre tembel, ne kadar tembel, tembelliğin tanımı gibi değişkenler göz önünde bulundurulduğu zaman bu sadece toplumsal bir gözlemden ibaret olabilir ve benim gözlemim öyle olmadığı yönünde.
LOHUSALIK TEHLİKELERİ, LOTUS DOĞUM, AŞERME...
5- 'Lohusanın mezarı 40 gün açık kalır' derler. Bunun bilimsel bir dayanağı var mı, varsa nedir?
'Lohusanın mezarı 40 gün açık kalır' denmesinin sebebi şu: Eskiden hamilelik riskli bir olaydı. Yani hamile kadına ölebilir gözüyle bakıyorlardı. Şu anda bu risk oldukça azalmış durumda.
Günümüzde hamile kadının veya lohusanın hayatını kaybetmesi ender bir olay.
6- Lotus doğum olarak adlandırılan bir yöntem var; bebeğin doğum sonrası plasentadan hemen ayrılmaması gerektiğini, göbek kordonunun beyaz renge dönene kadar kesilmemesi gerektiğini savunuyor. Göbek bağının hemen kesilmesi ya da kesilmemesinin bebeğe herhangi bir etkisi var mı?
Bebek doğduktan sonra göbek kordonunu hemen kesmiyoruz biraz bekliyoruz. Burada amaç bebeğe plasentadan giden kan miktarının optimal düzeye ulaşmasını sağlamak.
Ancak unutmamak gerekir ki, plasentadan bebeğe çok fazla kan geçtiğinde, yani çok fazla beklendiğinde bebek de fazla kan miktarına bağlı dolaşım yüklenmesi olabilir. Optimal süre kesinleşmemiş olmakla birlikte, 30 saniye ile bir dakika arasında beklemek uygundur.
7- 'Ye ekşiyi doğur Ayşe’yi, ye tatlıyı doğur Hakkı’yı' derler… Bebeğin cinsiyetinin hamileyken aşerilen besinlerle bir alakası var mı?
Çevrenize bir bakın bu gerçek mi diye. Çünkü benim izlenimime göre tatlı yiyenlerin kızları da olabiliyor, ekşi yiyenlerin oğulları da olabiliyor. Bu kesinlikle ve kesinlikle bir boş inanç diyelim.
Çünkü şunu biliyoruz ki eski dönemlerde ultrasonografi yokken insanlar doğal olarak tabii ki bebeğin cinsiyetini tahmin etmeye çalışıyorlarmış. Hem bir eğlence aracı olarak hem de cinsiyeti tahmin eden birisi olarak sosyal ortamda yerini alabilmek için. "Cinsiyeti tahmin etmek için ona git kesin biliyor" denen insanlar varmış.
Şu andan itibaren etrafınızı da gözlemleyebilirsiniz, doğum yapanlara sorabilirsiniz yedikleriyle bebeklerinin cinsiyetleri arasındaki ilişkiyi. Elbette ki yüzde 50 civarında toplanacaktır sonuçlar ve hiçbir zaman da yüzde 60'a, yüzde 70'e çıkmayacaktır. Zaten iki tane cinsiyet olduğu için yüzde 50 olasılıkla doğru çıkacak.
8- Hamile kadının karnının şekli bebeğin cinsiyetini söyler mi?
Kendi gözlemlerime göre arada böyle bir farklılık yok, bu konuda yapılmış bilimsel bir çalışma da yok, bu, toplumun genel bir gözlemi olabilir. Benim gözlemim, karın şekliyle bebeğin cinsiyeti arasında bir ilgi olmadığı şeklinde.
HİPOKRAT DÖNEMİNDEN GÜNÜMÜZE GELEN BİR BİLGİ
9- 7 aylık doğan bebek yaşarken 8 aylık doğan bebeklerin yaşama ihtimali daha mı düşüktür?
“7 aylık doğan bebek yaşar, 8 aylık doğan bebek yaşamaz” inancı var. Daha doğrusu, boş inanç demek lazım. Çünkü artık 6 aylık bebeklerin bile yaşatılabildiği günümüzde, 7 aylık bebek zaten yaşatılabiliyor. Bazen tabii ki sorunlar çıkabiliyor. Ama genel olarak 8 aylık doğan bebek zaten istatistiksel olarak çok daha fazla yaşama olasılığına sahip.
Peki bu, bize özgü bir şey mi? Hayır. Bildiğim bütün yabancı dillerde tarattığım zaman bunun karşılığı var. Nereden geliyor peki? Hipokrat zamanından gelen bir şey. Hipokrat’ın yazılarında, 7'inci ayda rahim içindeki bebeğin çok daha hızlı bir gelişim sürecine ulaştığı, 8'inci ayda bu gelişimin yavaşladığı, 9'uncu ayda da tekrar hızlandığı, o yüzden de 8'inci ayda böyle bir olasılığın olduğundan bahsediliyor. Bu yazılar İbni Sina'ya kadar gitmiş, 17’nci, 18’inci ve 19’uncu yüzyıla kadar gelmiş.
Tekrar söylemek lazım: Günümüz tıbbına göre 7 aylık bebek de yaşatılabiliyor, 8 aylık bebek de yaşatılabiliyor. Ama tabii ki 8 aylık bebek rahim içinde daha fazla süre tamamladığı için, istatistiksel olarak yaşama olasılığı daha fazla.
10- Hamileyken saç kestirmek bebeğin ömrünü mü kısaltır?
Hamilelikte saç kestirmenin bebeğin ömrünü kısaltacağı inanışı gerçekten var ama mantığı nereden bakarsanız bakın, yok.
11- Bebek saçlı olursa annenin midesinde yanma mı yapar?
3'üncü trimesterdan itibaren bazı anne adaylarında karnın büyümesine bağlı olarak mideden yemek borusuna asit kaçağı olabilir. Bu, aslında çoğu durumda mide yanması şikâyeti yaratırken bazı anne adayları bunu bulantı şeklinde hissedebilir ve halk arasında bu durum bebeğin saçlanmasına bağlanır. Biz artık ultrasonda bebeğin saçlarını da görebiliyoruz. Ben bebeğinin saçları nispeten uzun olan anne adaylarına soruyorum 'Midende yanma var mı?' diye. Saçların çıkmasıyla mide yanması arasında bir ilişki gözlemlemiş değilim. Saçların çıkması mideyi etkilemez, genellikle reflüye bağlı olarak son aylarda bulantı ve mide yanması olabilir.
'DOĞUM GECİKTİĞİ ZAMAN İLİŞKİYE GİRİN' DİYENLER VAR...
12- Gebelik sürecinde cinsellikle ilgili çok fazla kafa karışıklığı var. Bazı baba adayları bebeğinden ‘utandığını’ söylerken bazıları ise bebeğe zarar verme endişesi yaşıyor. Gebelikte cinsellik nasıl olmalı?
Çoğu doktor gebeliğin hiçbir döneminde cinselliği kısıtlamıyor, bazı doktorlar ise ilk iki ay ve son iki ay kısıtlayabiliyorlar. Lakin, hamilelik döneminde cinsel ilişki şu durumlarda kısıtlanmalıdır:
-- Önceki gebeliklerinde tekrarlayan düşük, erken doğum, rahim ağzı yetmezliği ve buna bağlı erken doğum ya da düşük öyküsü olan,
-- Mevcut gebeliğinde düşük tehdidi, erken doğum tehdidi, suyun erken gelmesi, vajinal kanama, genital bölgede enfeksiyon gibi normal dışı durumları olan anne adaylarının bu normal dışı durum ortadan tümüyle kalkana kadar cinsel ilişkide bulunmamaları gerekir.
Bu risk faktörlerini taşımayan anne adaylarında cinsel ilişki anne adayının kendini rahatsız hissetmemesi koşuluyla tüm gebelik boyunca devam edebilir. Baba adayında cinsel yolla bulaşan hastalık saptandığında ise enfeksiyon tedavi edilmeli ve doktor önerisine göre hareket edilmelidir.
Burada birkaç konuya daha açıklık getirmek gerekebilir:
İlişkide anne adayında orgazm olsa da olmasa da özellikle gebeliğin sonuna doğru cinsel ilişki esnasında rahimde anne adayı tarafından hissedilebilen kasılmalar olmaktadır. Bu kasılmalar daha önce doğum yapmış anne adayları tarafından daha kolaylıkla hissedilir. Ancak bu kasılmalar erken doğumu başlatacak nitelik ve şiddete sahip değildirler. Bu yüzden normal gebelikte cinsel ilişkinin erken doğuma yol açmadığı kabul edilir. Ancak erken doğum eylemi nedeniyle tedavi gören ve/veya erken doğum yapma açından yüksek risk faktörü olan anne adaylarının doktorlarının belirlediği gebelik haftaları arasında cinsel ilişkiden kaçınmaları gerekir.
Yoğun meme başı uyarısı da kasılmaları başlatabilen bir etken olduğundan cinsel ilişki esnasında meme başı uyarısında şiddetli kasılmalar hisseden ve/veya erken doğum yapma riski yüksek olan anne adaylarının da bu eylemden kaçınmaları gerekir.
13- Cinsel ilişkiye girmenin doğumu kolaylaştırdığı da biliniyor. Bu doğru mu?
İlişkiye girmek teorik olarak sperm içinde rahim ağzında yumuşamaya yol açabilen prostaglandin adlı maddeler olduğundan kolaylaştırabilir ancak şunu gözlemliyoruz: Doğum geciktiği zaman çiftlere ilişkiye girin dediğimizde çok bariz bir şekilde doğum başlama olasılığı artmıyor. Doğumu başlatan cinsel ilişki sıklığı ne olmalı ne zaman olmalı gibi değişkenler tabii ki çok farklı olabileceği için böyle bir çıkarım yapmak doğru değil.
Paylaş