Paylaş
EVDEYKEN KİMSE YAPTIKLARIN İÇİN TEŞEKKÜR DAHİ ETMİYOR
Sahra A. (34)
Aslında bence evde olmak çocuk olmasa bile fazlasıyla stresli bir iş. İnsanlar çalışmayan kadınların gün içinde çok rahat olduğunu, bütün gün dinlendiğini, gezip tozduğunu düşünüyor. Ancak gerçeği yalnızca evde olanlar biliyor.
Bir kere rutin işler asla bitmiyor. Temizlik, yemek, bulaşık, çamaşır sadece bizim sorumluluğumuz oluyor. Çalışmadığımız için eşlerimiz ev işlerine yardım etmeyi düşünmüyor, buna gerek görmüyor. Çünkü onlar dışarıda çalışıyor, biz evde çalışıyoruz. En kötüsü de asla takdir görmemek. Çalıştığın zaman en azından bir maaşın oluyor, bir şekilde karşılığını alıyorsun. Evde olduğunda ise zaten tüm ev işleri senin görevin haline geliyor ve kimse onları yaptığın için sana teşekkür dahi etmiyor.
Üstüne bir de çalışmayan bir anneyseniz sadece ev işleri değil çocuğun da tüm sorumluluğu sizin üzerinizde oluyor. Okula bırakma, okuldan alma, ödevlerini yaptırma, yemek yedi mi, ne giyecek, kıyafetleri temiz mi, arkadaş etkinliğine nasıl gidecek, okulda toplantı mı var, spora mı gidecek… Her şey ama her şey annenin sorumluluğunda oluyor. Neden? Çünkü çalışmıyoruz, evdeyiz…
ÇALIŞMAK DEĞİL, ÇALIŞAN ANNE OLMAK ZOR
Şeyma D. (29)
Oğlum doğduğunda önce ücretli izne çıktım. 16 haftalık ücretli izin sürem bitince de işe dönmeye hazır hissetmedim ve ücretsiz izin hakkımdan kullanmak istedim. İş yerim bu konuda bana çok destek oldu beş ay da bu şekilde izin kullandım.
Oğlum dokuz aylık olduğunda artık işe dönme vaktim gelmişti. Evde dokuz ay bebeğimle harika vakit geçirmiştim ama işime dönmek de istiyordum. Annem oğluma bakma konusunda gönüllü oldu, bizi bakıcı stresinden kurtardı. İşe gittiğim ilk gün hayatımın en zor günü gibi gelmişti. Oğluma olan özlemimden tuvalete gidip ağladığımı hatırlıyorum.
Şimdi bir yıl oldu, bir düzen oturttuk, ben de oğlumu evde bırakıp işe gelmeye alışmaya çalışıyorum. Bir noktada evden çıkmak, giyinmek, iş arkadaşlarınla bir araya gelmek, öğle molası vermek ev sorumluluklarından uzaklaştırıyor ancak tamamen koparamıyor. İş yerindeyken bile sık sık annemle konuşuyorum, oğlum ne yedi, kaçta uyudu, akşam için şu yemeği düşündüm dolapta gerekli malzemeler var mı gibi şeyleri kontrol ediyorum. Aslında ofise gidince sadece çalışmıyorum, ev sorumluluklarımı da uzaktan da olsa devam ettiriyorum.
Size bir günlük rutinimi anlatayım: Sabah en geç 06.00’da uyanıyorum, etrafı topluyorum, eğer yıkanacak çamaşır varsa makineye atıyorum, bulaşıkları makineye koyup çalıştırıyorum, o sırada oğlumun kahvaltısını hazırlıyorum, öğlen yemeğinde yiyeceği yemeği hazırlıyorum, ara öğünlerini ayarlıyorum. Eşim kalkıyor, oğlumuz uyanınca elini yüzünü yıkama, giydirme işi onda. Ben de o sırada kendim hazırlanıyorum, yıkanan çamaşırları kurutmaya atıyorum. Oğlumuzu giydirince eşim bize birer sandviç hazırlıyor. Annem gelince de sandviçlerimizi çantaya atıyoruz ve evden çıkıyoruz.
Akşam da hemen hemen aynı saatlerde evin civarında oluyoruz, alınması gerekenler varsa markete gidiyoruz, eve geçince ben mutfağa eşim oğlumuzla vakit geçirmeye gidiyor. Yemek yiyoruz, eşim sofrayı ve mutfağı toplarken bu kez ben oğlumla zaman geçiriyorum. Sonra uyku saati geliyor, kitap okuma uyutma faslı bitince evde yapılması gerekenleri yapıyor mesela çamaşırları katlıyor, ertesi günün yemeğini yapıyor, etrafı süpürüyor, eğer mecalimiz kalırsa da bir şeyler izleyip yatıyoruz. Ertesi gün yine aynı tempoya uyanıyoruz.
Ne kadar yorulursam yorulayım, sabah erken saatte çocuğumu evde bırakıp işe gelmenin vicdan azabı kadar yorucu olmuyor. Bir sene geçmesine rağmen oğlumu her gün deli gibi özlüyorum ama çalışmayı bırakmak da istemiyorum. Bence çalışmak değil, çalışan anne olmak çok zor. Hem fiziksel yorgunluk anlamında hem de psikolojik anlamda. Çünkü çalışmak istemek ama aynı zamanda hep evde çocuğunla olmak istemek arasındaki ikilem hiç bitmiyor.
ÇALIŞSAM DAHA AZ YORULURUM AMA İÇİM RAHAT ETMEZ
Neslihan H. (33)
İki çocuk annesiyim. Beş yıl önce ilk çocuğum dünyaya geldiğinde yaklaşık 10 yıldır aralıksız çalıştığım kariyerime ara verme kararı aldım. Planım kızım anaokulu yaşına geldiğinde işe geri dönmekti ancak kızım üç yaşındayken ikinciye hamile olduğumu öğrendim. Bu da işe dönme planlarımın bir beş yıl daha ileriye atması anlamına geliyor.
Aslında küçük kızım kreş yaşına geldiğinde yine işe başlayabilirim ama ben bunu tercih etmiyorum. Tercih edenlere sonsuz saygı duyuyorum ama sanırım ben bu şekilde daha iyi hissediyorum. Evet evde olmak, çocuk bakmak gerçekten çalışmaktan çok daha zor. Hele ki iki çocuk varsa… Ama halinden anlayan, seninle hayatı gerçekten paylaşan bir eşin varsa çocuk bakmak da ev işleri de yormuyor.
Gün sonunda eşiniz sizi gerçekten anlıyor, yorgunluğunuzu, stresinizi görüyor ve destek olmak için elinden geleni yapıyorsa , çalışsanız da evde de olsanız o yorgunluk sizi bıktırmıyor.
* * * * *
SÜREÇ EBEVEYENLER TARAFINDAN DENGELİ PAYLAŞILMALI
“Tam zamanlı bir işte çalışmak mı daha stresli yoksa evde çocuklara bakmak mı?” sorusunu bir de Uzman Psikolog ve İlişki Psikoterapisti Ezgi Acar Şirin’e sorduk.
“Günümüzde kadına ve annelere biçilen roller üzerinden değerlendirme yaptığımızda; kadınların çalışma hayatına aktif olarak dahil olmalarından bu yana, katkıları şüphesiz ki çok büyük. Kadınlar hem çalışma hayatında hem ebeveynlikte oldukça fazla sorumluluk sahibi ve dahası oldukça da başarılı” diyen Şirin şöyle devam etti:
“Son yıllarda çocuk yetiştirmede çocuk odaklı, çocuğun ihtiyaçlarını daha çok fark eden ve önceleyen bir tutum içerisindeyiz. Lakin bunun sadece annenin birincil sorumluluğu olduğu görülmesi; annelik rolünü oldukça zorlu kılabiliyor. Her süreçte olduğu gibi bu sürecin de ebeveynler tarafından dengeli bir şekilde paylaşılması çok önemli. Eğer hem ev işleri hem çocuk bakımı kadın üzerine bırakılırsa bu zaman zaman tahmin edilenden çok daha zorlayıcı olabiliyor. Ev işlerinin iş olmak yerine kadının yükü, çocuk bakımının paylaşılmak yerine annenin sorumluluğu görüldüğü bir aile sisteminde, kadın çalışma hayatını bazen daha kolay bile kabul edebiliyor.”
ELEŞTİREL YAKLAŞIMLARLA İŞLERİ ZORLAŞTIRMAYIN
Evde olup ev işleri ve çocuklarla ilgilenmenin stresinin yanında bir de “Evdesin bütün gün ne yapıyorsun” düşüncesine sahip olanlarla mücadele edildiğini ifade eden Şirin, “Her evin, evliliğin ve ebeveynliğin dinamiği farklı. Herkesin süreci bir diğeriyle muhakkak ki farklı. O yüzden bu bir ve biricik deneyimleri, eleştirel yaklaşımlarla zorlaştırmak yerine; destekleyici tutumlarla kolaylaştırmak en güzeli” önerisinde bulundu.
Şirin çocuk bakımında annelerin yalnız bırakılması konusunda da şunları söyledi:
-- Ebeveyn rolleri her geçen yıl gelen neslin özelliklerine göre revize oluyor ve yapılan araştırmalarla güncelleniyor. Ama bugün biliyoruz ki bir insanı yetiştirmek, büyümesine eşlik etmek sanıldığından çok daha ilgi, özen, zaman gerektirmekte; dolayısıyla bunun sadece anne rolü üzerinden tanımlanması çok zorlayıcı olabiliyor.
-- Bu süreci paylaşabilir olmak, eşimizle ebeveyn rollerini bir takım halinde yönetebilmek, çocuğun bakım, sevgi, oyun gibi temel ihtiyaçlarını birlikte yürütebilmek çok kıymetli.
-- Hatta geniş aile sistemlerinden de destek alabilmek oldukça önemlidir. Nasıl ki geçmişte bir çocuğu bir köy büyütürdü, bugün de kendi sosyal destek ağlarımızı bir köy büyüklüğünde tutmamız oldukça yerinde olacaktır.
Paylaş