Mağazalarla mesajlaşmaktan bıktım

Markaların, yeni sezonu açtıklarını, indirime girdiklerini, yeni mağazalarının yerini bildiren SMS göndermelerinden bıktım usandım.

Artık telefondan mesaj sinyali geldiğinde sol gözüm sinirden seğirmeye başlıyor. Yerli yersiz, zamanlı zamansız mesaj atıyorlar. Uyku saati, toplantı ortası fark etmiyor. Çoğunu okumadan siliyorum. Şimdiye kadar aldığım binlerce mesajdan sadece bir tanesi tesadüf eseri işime yaradı.

Kış indiriminden faydalanayım diye alışverişe çıkmıştım. Sokaklarda dolaşırken, tam da Top Shop’un önünde Top Shop’tan mesaj geldi. Her şey 10-20-30 YTL yazıyordu mesajda. E haliyle içeri girdim ben de. Hiç öyle abartılı bir kalabalık yoktu. Sakin sakin alışveriş yapıp çıktım. Bir saat sonra almadığıma pişman olduğum bir pantolon için geri döndüğümde ortalık Vahşi Batı’nın terk edilmiş kasabalarını andırıyordu. Hani Red Kit çizgi filmlerinde olur ya, ıssızlığı anlatmak için toz içindeki yolun ortasından çalılar uçuşarak geçer, işte tıpkı öyle. Talandan kurtulmuş bir iki kazak da üzerinden sarktıkları askılara tutunmaya çalışıyordu.

Cep telefonu mesajlarının sinirimi ne kadar bozduğunu aslında Mustafa Tekeli’nin e-postasını alınca fark ettim. Kendisi SMS gönderen markalardan şikayetçi:

"Bana SMS gönderen bütün mağazalardan şikayetçiyim. Beymen, Damat-Tween, Tefal gibi... İnanın bu tür mağazalar artık benden GSM numaramı istedikleri zaman ya yanlış numara veriyorum ya da kullanmadığım bir hattımın numarasını. Çünkü ben bu numarayı verirken ürünle ilgili tadilat gibi bir mevzuda bilgilendirme amacı ile ararlar diye düşünerek veriyorum. Ama gelin görün ki onlar sürekli SMS göndererek beni rahatsız etmek için kullanıyorlar. Numaramı talep ederken herhangi bir şekilde bilgilendirme SMS’i istiyor musunuz diye sormadan mesaj yolluyorlar sürekli. Olması gereken bence Vakko’nun yaptığı. Üye bilgi formu açılırken onlara numaramı doğru bir şekilde vermiş olmama rağmen, SMS yollamak gibi bir düşüncesizlik yapmak yerine e-posta ile ulaşma yolunu tercih ediyorlar. GSM şirketleri henüz SPAM mesaj diye bir şey tanımlamadılar ama e-postada bu var. İstemezseniz size e-posta gelmesi engellenebiliniyor. Müşteri memnuniyeti anketlerine bu hususu koymamaya devam etsinler, ben bana her mesaj geldiğinde gönderen firmanın mağazalarına gitmeme kararımı yeniliyorum. Bu arada durumu Turkcell’le de konuştum. Malum onlar da SMS’le tacizde bir numara. Dedikleri şu; bizim yolladıklarımızı keseriz ama diğerlerine sizin ulaşıp SMS yollamamalarını istemeniz gerekiyor dediler. Sonuç, Turkcell bile kesmedi... Yorum; bu ülkede SMS yakında pop-up’lardan beter bir hal alacak ve üreticilerin SMS bloklama fonksiyonu olan telefonları satış rekorları kıracak."

Alışveriş seven casuslar

Avustralya Güvenlik ve Haber Alma Örgütü (ASIO), personel sayısını iki katına çıkarmaya karar verince enteresan bir yönteme başvurmuş. Potansiyel casusları alışveriş ile kandırmaya çalışıyorlar.

Reuters’ın geçtiği habere göre, ASIO bir reklam kampanyası başlatmış. Kampanyada gerçek ajanlar kullanılmış. Bunlardan biri de 20’li yaşlarındaki Alison. Mesleğinin faydalarını bakın nasıl anlatıyor: "Ben de 20’li yaşlarını süren diğer genç kızlar gibiyim. Sadece yaptığım işten bahsetmem yasak o kadar. Bazen alışveriş yapan bir hedefi takip ettiğimde, ben de onunla birlikte alışveriş yapabiliyorum. Ya da bazen, yine bir hedefi takip ederken bir mağazanın vitrininde beğendiğim bir şey oluyor ve ’Hmmm, daha sonra buraya dönmem gerek’ diye düşünüyorum."

Birden gözümün önüne filmlerdeki takip sahneleri geldi. Hani takip edilen adam bir şeyden şüphelenip, geri dönüp bakar ya... Casus da şüphe çekmemek için hemen yakınlardaki bir vitrine göz gezdiriyormuş gibi yapar. Sanırım böyle bir sahneyi en son Münih’te gördüm. Demek Mossad ajanları Filistin Kurtuluş Örgütü’nün peşindeyken epey alışveriş yapmış.

En çok Karadenizlilerin burnu akıyormuş



İpek Kağıt, 18 ilde 2020 kişi ile bir araştırma yaptırmış. Amaç kağıt mendil tüketme alışkanlıklarını tespit etmek. Halkımız kağıt mendili nereden alıyor, alınca nerede kullanıyor, nasıl taşıyor diye bakmışlar.

Sonuçlara göre ya daha az nezle oluyoruz, ya da millet burnunu ceketin veya gömleğin yenine silmeye başladı. Çünkü 2003 yılında kağıt mendil kullanma oranı yüzde 30.1 iken, 2005’te 28.5’e düşmüş. Bir uzak ihtimal daha var; nostalji rüzgarının etkisiyle yeniden bez mendil kullanıyor olabilirler.

Kadınların yüzde 40’ı, erkeklerin ise yüzde 19’u yanında her zaman kağıt mendil bulundurduğunu söylüyor. Şimdi bunu nasıl yorumlamak lazım? a. Kadınlar soğukalgınlığına daha sık yakalanmaktadır. b. Çanta taşıma alışkanlığı bulunmayan erkekler gömlek veya pantolonun arka cebinde nüfus cüzdanı, para, tarak, bir adet tükenmez kalem ve sigara paketinden yer kalmadığı için mendil taşıyamamaktadır. c. Erkekler akan burunlarını pek umursamamaktadır.

Yine 2003’te bir kişi bir paket mendille 15 gün idare ediyormuş. Bu süre 2005’te 20 güne çıkmış. Şimdi bir paketin içinde 10 tane mendil var. Sanıyorum yumuşak ve emici olsun diye 4 katlı yapılan mendilleri katlarına ayırarak kullanıyorlar. Yoksa zor 20 gün kullanmak.

Kağıt mendil alışverişi benim için ihtiyacın yanısıra hayır işleme vesilesi aynı zamanda. Sokakta gördüğüm çocuklardan (biliyorum, alarak çocukları sokakta çalışmaya teşvik ediyorum ama dayanamıyorum) ve bir de Beyoğlu Odakule’nin köşesindeki zihinsel engelli genç adamdan her gördüğümde mendil alırım. Şimdiye kadar bakkaldan veya marketten almışlığım yoktur. Fakat araştırmanın sonuçlarına göre halkın sadece yüzde 7’si sokaktan mendil alıyor. Bu konuda lider olan Ankara. Sokak satıcılarından en çok onlar mendil alıyormuş.

Mendil tüketimi burun ebadıyla doğru orantılı galiba. Türkiye’de en fazla mendil Karadeniz bölgesinde tüketiliyormuş çünkü. Oran yüzde 58. Ardından yüzde 55 ile İç Anadolu bölgesi geliyor. İstanbul, Ankara ve İzmir’in ortalaması ise yüzde 54.
Yazarın Tüm Yazıları