Madalya verip unuttuklarımız

İKİ genç adam.

Lafı biri bırakıyor diğeri alıyor. Onları dinledikçe hayalkırıklıklarının ne kadar derin olduğunu fark ediyorum.

Terörle mücadelede şehit olan çocuklar için göz yaşı dökmekle olmuyor bu işler. Bedel ödemeye hazırsak, gazi payesi verdiğimiz çocuklarımıza, erkeklerimize hayatı bıraktıkları yerden devam ettirecek olanakları da hazırda tutmamız gerekiyor.

Cumhuriyet Bayramı’nda, ben Boğaz’daki o muhteşem havai fişek gösterisini lebi derya bir balkondan izlerken, aşağıda Dolmabahçe Sarayı’nda, bir gazinin kendisini deneyişinden habersizdim. Ya siz?

"O akşam, madalyamı taktım ve davetsiz misafir olarak Dolmabahçe Sarayı’na gittim. Herkes kendi havasındaydı. Acaba beni fark ediyorlar mıydı? Fark etsinler diye bekledim. Büyük bürokratların, eski- yeni valilerin, tanınmış politikacıların hepsinin karşısına dikildim, önlerinde durdum. Gözlerinin içine baktım. Denedim. Kimse beni fark etmedi."

Sonra Saray’ın loş bahçesinden süzülüp dışarı çıktığını, terörü lanetlemek için yürüyüş yapan bir gruba rastlayana kadarki burukluğunu, onların arasına karışınca kendisini yeniden önemli hissettiğini anlattı.

Daha başka şeyler de anlattı. Halk otobüslerinde gazi kartını gösterdiğinde onlara "beleşçi" dendiğini, "rencide olmamak" için eşiyle birlikte otobüse bindiğinde para verip bilet aldığını da dinledim ondan.

Dinlediklerim bildiklerimi anımsatıyor.

Türkiye, Vietnam sendromunu büyütüyor.

* * *

DİĞERİNİN
adını veriyorum. Sakıncası yok diyor. Mustafa Sancaktutan. Büyükşehir Belediyesi’nde işe girdikten sonra, "Sizin oraya servis yok. Ama sana, diğer engellilere yaptığımız gibi akbil de vermeyeceğiz, çünkü sen gazisin, senin ücretsiz seyahat kartın zaten var" denince bunu büyük bir onur mücadelesi haline getiriyor. Sonunda birkaç sürgün yiyor, ardından da işten atılıyor.

O ise, hayata gazi olarak ikinci bir başlangıç yaparken, kendisine sahip çıkılacağını sanıyor.

Büyükşehir Belediyesi’nin toplu iş sözleşmesi gazi ve diğer engellileri aynı kapsamda değerlendiriyor ama Sancaktutan, bazı engellilere, ücretsiz kart sahibi olmalarına rağmen bilet ücreti ödendiğini öğreniyor. (belgeliyor)

"Gaziyim deyince beni eziyorlar. Benle oynamaları zoruma gitti. İşten çıkartılmam zoruma gitti" diyor. Üzülüyor.

Hani gazilik bir paye idi? Nerede o pohpohlayanlar?

"Kamuda çalışan gazilere her türlü kolaylığı sağlayın" diyen başbakanlık genelgesini kim dinliyor?

Özel okullar, öğrencilerinin yüzde biri oranında gazi çocuğunu sınavsız alınır diyen yönetmelikleri kim takıyor?

Tam tersi oluyor.

Gazilere eskiden her yıl protez verilirken yeni bir kararla bu süre üç yıla çıkartılıyor. Eskiden ortopedik sakatlığı olan gazi, ötv’si düşük otomobil alabilirdi artık alamıyor. 300 lirayı bulmayan gazi maaşlarına 8 lira zam geliyor , yeni sosyal sigortalar yasası memur olarak çalışan gazinin aylığını kesmeyi tasarlıyor.

* * *

TERÖRE
karşı savaşta bedenleri ve ruhları yaralanan gençler, askerlerin sorumluluğuna terk edilmiş durumda. Onlar da tedavileri ve belli bir süre rehabilitasyonları ile ilgileniyorlar. Bayram ve önemli günlerde evleri ziyaret ediyorlar. Ama ne siyasi partiler-savaş nutukları atanlar, hamaset fışkırtanlar da dahil- dönüp yüzlerine bakıyorlar ne de kimse onlara saygın bir yaşam sağlayacak politikalar üzerinde kafa yoruyor.
Yazarın Tüm Yazıları