Paylaş
Kimisi işleri büyütüp önce dükkanı, sonra dükkanları ve zincirleri yönetti. Kimisi o kadar büyümedi ama bir dükkana başını soktu. Diğerleri o kadar “şanslı” değildi; ya sokağa devam etti ya da piyasadan silinip gitti. Dönerci Emin Usta gibi istisnaların derdi ise hayat tarzıydı. Dükkan, kira, çalışan, çöp vergisi, her gün aç-kapa uğraşamazdı. İstediği gün çalışacaktı.
Şimdilerde ise şehrin sokaklarında, yeme içmeyle uğraşanların dilinde alttan alta yeni bir trend gibi ortaya çıkmaya başladı: “Sokakta bir tezgahın, bir araban olsa…”
Dönerin, kokorecin, simidin dönüşümü gibi, büfeciliğin, dürümcülüğün dönüşmesi gibi tezgahların, tablaların da dönüşmesi, ikinci aşamaya geçmesi mümkün olabilir mi?
Bu işte ilk adımları belki de midyeciler attı. Soslu midyeler, ılık midyelerle kurdukları tezgahlar çokça övgü aldı. Ünleri dilden dile yayıldı… Kimisi tezgahı önde tutup arkasına dükkan açtı. İzinler, işin zorlukları, kayıt işleri ayrıca zor olmakla birlikte kulaktan kulağa yayılma ve binlerce liralık kira yerine merkezi bir noktada, kalabalığın ortasında bir şeyler satmaya çalışmak pek çokları için cazip görünmeye başladı. Eski zamanların “Merkezi bir yerde büfem olsa” fantezisinin yerini bir anda tezgahlar alabilir.
Zencefilli çörekler, uykuluk dürümcüler, dilim pizza satanlar, puf böreği satanlar, seyyar premium kahveciler ve daha pek çoklarını görürsek belki de şaşırmamak gerek. Yeni nesil seyyarlar sadece içeriğiyle değil tezgahların tipi ve arabalarıyla da bildiklerimizden farklı olacak. Tasarımıyla, pratikliğiyle ilgi çekecek. Bundan 20 yıl önce ünlü bir aşçılık okulundan mezun bir şefi 10 metrekare alanda dürüm satarken belki hayal edemezdiniz; ancak bugün karşınıza çıkabiliyor. Yarın geleceği parlak bir şef de pekala yeni nesil deniz mahsullü pilavıyla meydanlarda olabilir.
Levent’te üçüncü dalga kahve satan seyyar, Karaköy’de midyeli pilav satan usta, Kadıköy’de arabada mini hamburgerci çıkarsa bir süre sonra şaşırmam…
Paylaş