Paylaş
“Pazar sabahı kahvaltısı” ritüelleriyle sosyal medyada da kendine geniş yer bulan bu akım, sofradan taşan kabın kacağın göz alabildiğince yayıldığı fotoğraflar üretiyordu. Üstünde güneş batmayan imparatorluk gibiydi sofralar; hellime uzansanız tahin pekmez iki kilometre uzağınızda kalıyordu.
Başlarda benim de hoşuma giden bu akım yavaş yavaş yerini daha sade, daha özlü, daha temel sofralara yeniden bırakmaya başladı. Ziyan etme pişmanlığının ayyuka çıkması mı, malzeme pahalılığı mı sebebi tam kestirememekle beraber bu gidişattan memnunum açıkçası… Her kahvaltıcının kendine özel, insanı sabah yatağından kaldıracak kadar güzel bir iki spesiyalitesi ve temel malzemeleri olmalı diye düşünüyorum. Böylesi özenli ama kararında malzemeyle bezeli sofralar bana göre yetiyor da artıyor. Üstelik akşam yemeği ücretine yaklaşan kahvaltı sofrası hesaplarından da insanı kurtarıyor.
Kahvaltıda bal, sucuk, yumurta gibi düşüncelerden sıyrılarak eşliğinde yaz sıcağında bir Adana sabahında buldum kendimi. Günlerden de pazar olunca vurdum kendimi yine klasik bir Adana kahvaltısına: ciğer.
Uykuluktu, domates – soğan salatasıydı, ciğer şişti derken ziyanın minimuma indirildiği böylesi kahvaltılar insanı sadece yataktan değil evinden kaldırıp uçağa bindiriyor. Karadeniz’de benzeri geleneğin “pide” için olduğunu da gördüm. Ordu ve Giresun’daki dostlar pazar sabahları pide yemenin, pide yaptırmanın ve topluca bunu tüketmenin bir gelenek olduğundan bahsettiler… Söğüt’te ise sabah kahvaltısında balık tutulup yendiğini gördüğümde ilk önce oldukça şaşırmıştım. Her ne kadar büyükşehir kahvaltı sofraları ve hülyaları benzerlik gösterse de ülkenin içindeki farklı renkler tekdüzeliği yıkmayı başarıyor.
Sizin şehrinizde klasik kahvaltının dışında bir kahvaltı geleneği var mı? Sosyal medyadan, yorum bölümünden ya da e-posta yoluyla bana iletirseniz sevinirim. Afiyet olsun!
Paylaş