Paylaş
Öğrendikçe keşfediyoruz ki aslında bunlar bizim özümüzde var olan şeyler. Örneğin sevgili Refika Birgül bir etkinlikte katılımcılara "Sürdürülebilirliğin Anadolu'da yüzyıllardır kullanılan karşılığı nedir sizce?" diye sormuştu. Salondan birkaç yanıt geldi ama aradığı kelimeyi Refika yine kendisi söyledi: Bereket. Ne kadar da doğru bir tespit...
Benim sonradan keşfettiğim bir diğer şey de şu oldu: İlkokul yıllarında kutladığımız (ve itiraf etmek lazım ki o zamanlar biraz angarya olarak gördüğümüz) belirli günler ve haftalar meğer bizlere çaktırmadan dünyaya, doğaya dost yaşamayı da öğreten uygulamalı derslermiş.
Bu uzun girizgahın sebebi halihazırda içinde bulunduğumuz Enerji Tasarrufu Haftası'ndan başka bir şey değil elbette. Akıllarımıza sınıfın elektrik anahtarının üzerine yapıştırılan "Kullanmıyorsan söndür!" uyarısıyla kazınan enerji tasarrufu, günümüzde küresel iklim kriziyle ilgili bilincin de artmasıyla çok daha büyük önem arz eder hale geldi. "Bana ne" demenin lüksün ötesine geçtiği bir çağda evlerimizde özellikle de mutfaklarımızda enerjiyi adeta sömüren birkaç kritik köşeyi hem hatırlamak hem de hatırlatmak istedim. Klasiklerin yanında hiç bilmediğim bazı şaşırtıcı gerçeklerle de karşılaştım. Bakın bakalım siz de şaşıracak mısınız okuyunca...
- Yemek pişirirken tencereyle ocağın büyüklüğünü doğru seçmek gerekiyor. Çok küçük ocakla büyük tencereyi ısıtmak için uzun süre beklemek gerekiyor. Çok büyük ocakların üzerine yerleştirilen küçük tencerelerin de etrafından alevler uçup gidiyor. Üstelik tencere de zarar görüyor.
- Bulaşıkları elde değil bulaşık makinesinde yıkamak gerektiğini, elde yıkamanın su harcamasını kat kat artırdığını öğrendik artık. Ancak "Makineye attım iş bitti" değil ne yazık ki... Örneğin makinenin kurutma programını kullanmak yerine bulaşıkları yıkandıktan sonra dışarıda kurutmak yüzde 15 ila 50 arasında enerji tasarrufu sağlıyor.
- Evlerde tüketilen elektriğin yüzde 15'i sadece buzdolaplarına gidiyor. Bu nedenle buzdolabı (ve diğer beyaz eşyalar) için A+ sınıfı ürünleri tercih etmek gerekiyor.
- Önceden pişmiş yemekleri yemeden önce ısıtırken genelde ocaktan faydalanıyoruz ancak aslına bakılırsa mini fırınlar ve mikrodalga fırınlar çok daha kısa sürede, çok daha az enerji tüketimiyle aynı sonucu veriyor.
- Yemek pişirirken "Olmuş mu acaba?" diye merak edip fırının kapağını açmanın büyük bir hata olduğunu biliyoruz da her açılan kapağın 25 dereceye varan sıcaklık kayıplarına yol açtığını biliyor muyuz? Hem fırına hem de içinde pişen yemeğe yazık.
- Birçoğumuz daha tasarruflu olduğunu bildiğimiz LED ampullere geçtik bile. Ancak gözardı ettiğimiz bir nokta var. Ampuller tozlu olduğunda normalden yüzde 25 daha fazla enerji tüketiyor. Yani ampulü sadece değiştirmek yetmiyor, temizliğine de dikkat etmek gerekiyor.
Paylaş