Paylaş
“Çocuklar sokakta, başka sofrada görüp imrenmesinler.”
Şimdilerde hangi sebze kışlık hangisi yazlık karıştırılan günlere geldik. Antalya’yı hortum vurunca, fiyatlar da tırmanınca fasulyenin aslında temmuzda pişmesi gerektiği gerçeğiyle acı bir şekilde yüzleştik. Kim hangi mevsimde canı ne çekiyorsa onu yiyebilsin tabii… Kaldı ki yaz mevsimi sebzelerinin de kadrosu yıldızlar topluluğu gibi, kış sebzelerine göre hep bir ışıltılı, sükseli… Yine de kış sebzelerini düşündüğünüzden daha çok seviyorsunuz, farkında değilsiniz.
Misal peynirli, karabiberli ama bol ıspanaklı bir kol böreği ağız sulandırmıyor mu? Portakal suyuyla tatlandırılmış hafif diri bir zeytinyağlı pırasa rüya gibi bir lezzet değil mi? Havuç borani ve sarımsaklı yoğurtlu kereviz kaç masadan ekmekle sıyrılmadan canını kurtarabilir? Pırasalı çıtır çıtır Arnavut böreğine hangi sabah dudak bükülebilir? Şalgam suyunun en lezzetlisi bu günlerde üretilmeyecek mi?
Lezzetsizleşen domates ve patlıcanın küskünlüğü de birleşince biraz fazla eziyet ediyoruz galiba kış sebzelerine… Soğuk havası, kök sebzesi, havanın griliği, hepsinin faturasını sıkıntıdan şişmiş garibim karnabahara mı fatura ediyoruz yoksa?
Ben rahmetli anneannemin ıspanaklı kol böreğinin hatırına bile kış sebzeleriyle barışabilirim… Fiyatlar, hortum, mevsim değil derdim, güzel bir lahana dolması yemek istiyorum ben. Karnabaharla, pancarla, turpla yeni, beyaz bir sayfa açmak istiyorum artık. Ispanağı Temel Reis çıkmazından çıkarmak istiyorum.
Ey kış sebzesi sevmeyenler, bence sizler de barışabilirsiniz, biraz yenilik ve farklı bir bakış açısıyla hemen hepsi sofranın yıldızı olabilecek kapasitedeler… Üstüne erimiş cheddar ya da kaşar koymayın yeter…
Paylaş