Paylaş
Bilakis, yemek yapmanın sadece kadının işiymiş hatta vazifesiymiş gibi görülmesine karşıyız biz Lezizz’de. Nasıl ki yemeği kadın da erkek de yiyorsa, yapmak da kadının da erkeğin de işi/zevki/hobisi/görevi olabilir, olmalıdır.
Benim kast ettiğim ağız tadı mecazi. Huzurdan, dirlikten, düzenden, toplumsal uyumdan bahsediyorum ben.
Kadının toplumdaki yerinin yükselmesiyle; eğitim seviyesinin, iş gücüne katılımının artmasıyla yükselecek refah seviyesinin getireceği düzenden bahsediyorum.
Annelerin babaların, “Evladımın başına yolda bir şey gelir mi?” diye kaygılanmadan çocuklarını okula gönderebilmelerine el veren toplumsal uyumdan bahsediyorum.
Kız çocuklarının, genç kadınların günün hangi saati olursa olsun sokakta rahatça gezebilmesini sağlayan huzurdan bahsediyorum.
Çünkü söz konusu 8 Mart olunca ben Özgecan’ı, Eylül’ü, Leyla’yı, Seda’yı, Gurbet’i, Ayşe’yi, Fatma’yı, Melek’i, Müzeyyen’i, Deniz’i, Zeynep’i, Hülya’yı, Meryem’i hatırlamadan edemiyorum.
Şiddet sonucu ölen kadınları anmak için hazırlanan anıt sayaca göre, 2018 yılında 367, 2019 yılının bugüne kadarki döneminde ise 42 kadın ve kız çocuğu öldürülmüş. Hepsi Palu Ailesi kadar çok konuşulmasa da haber ajanslarına her gün bu cinayetlerin haberleri akıyor, merak eden ufak bir arşiv taramasıyla ulaşabilir.
Bu haberleri her gördüğümde benim içimde bir daralma, damağımda ekşimsi bir tat oluyor. Öyle anlarda içtiğim su boğazıma tıkanıyor, yediğim ekmeğin lezzeti var mı yok mu anlayamıyorum. Ağzımın tadı hem gerçek anlamıyla hem de mecazen kaçıyor.
Ama yetsin artık bu kadarı, 42’de kalsın o sayaç. Daha fazla kaçmasın ağzımızın tadı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, huzurla, güvenle, ağız tadıyla kutlu olsun!
Paylaş