Kusurlu güzellik

Ayşe Özek KARASU
Haberin Devamı

Sadece Claudia Schiffer değil; hepsi gidiyor. Antik Çağ'ın tanrıça heykellerini andıran süpermodellerin, dış yüzeydeki parlak ve kusursuz güzelliğin yerini çarpık biçimler alıyor. Neden mi? Çünkü modacı sezgilerine göre dünya ekonomik durgunluğa doğru yuvarlanıyor.

Londra'daki moda haftasından yansıyan resimlerin tamamı tek bir kompozisyonu hatırlatıyor: Edvard Munch'un ‘‘Çığlık’’ tablosunu. Evrensel güçlerin yol açtığı panik dolu dehşetli korkuyu dışavuran o tablo geliyor gözümün önüne.

Sonra Alman modacı Wolfgang Joop'un Der Spiegel Dergisi'ne yazdığı makaleyi okuyorum. Londra Moda Haftası'nın yıldızı olan Alexander McQueen'in neden o denli ürkünç bir koleksiyon sunduğunu yorumlayan Joop şöyle diyor: ‘‘Yaratıcı insanlar duyarlıdır, yaklaşmakta olan felaketleri herkesten önce sezerler. Üstelik bunun için borsadaki iniş çıkışları günü gününe izlemeleri de gerekmez’’

Alman modacıya göre durgunluğun hayaletini gören McQueen, 1999 ilkbahar-yaz sezonu için hazırladığı koleksiyonda düşlerin ardındaki kabusu göstermeye çalışıyor. Çünkü gelecek yıl ortalarında kimsenin parlak düşleri satın alamayacağını, moda sektörünün krize gireceğini hissediyor. ‘‘Yaklaşmakta olan felaketi görmezden gelmek, parlak ve süslü bir dünyayı sahnelemeye devam etmek, gerçekleri bastırmaktır’’ diyor Joop.

Aynı zamanda Givenchy'nin de baş stilisti olan McQueen, Londra'daki şovunu özürlü model Aimee Mullins'le açıyor. Doğuştan bacaklarının dizden aşağısı bulunmayan Mullins tahta bacaklarla podyuma çıkıyor. (Gündelik yaşamında ise silikon bacak kullanıyor). Üzerindeki deri zırh ve dantel etek, mimikleri ve yürüyüşüyle güzelliğin ve acının mistisizmini sergiliyor.

McQueen bu görüntüyle insanları şoka sürüklemeyi değil bir ‘‘güzellik bildirgesi’’ sunmaya çalıştığını anlatıyor. Yani Mullins'in kusurlu olmasına ‘‘rağmen’’ değil, kusurlu olduğu ‘‘için’’ güzel olduğunu anlatan bir tavır bu. Joop'a göre Mullins, üzerinde yürüdüğü podyumu hissedemiyor, kayar gibi bir etki yapıyor ama, öyle vakur duruyor ki, kesinlikle acıma hissi uyandırmıyor.

Sezgileri güçlü olan tek modacı McQueen değil tabii. Birçok büyük moda firmasının reklam afişlerinde tuhaf figürler göze çarpmaya başlıyor. Naomi'den Linda'ya Claudia'dan Cindy'ye kadar son yılların bütün ünlü süpermodellerini birer star yapan Gianni Versace'nin mirası da kusurlu güzellik rüzgarının etkisini alıyor. Donatella Versace tasarımı olan haute-couture ürünleri bilim-kurgu filminden fırlamış gibi görünen İngiliz model Karen Elson ve orantısız vücuduyla insanı irkilten Erin O'Connor sunuyor.

Chanel, Fendi ve Max-Mara'nın reklam afişlerinde de kişiliği, insani kaygı ve korkuları dışavuran yüz ifadeleri, duruş ve tavırlar yansıtılıyor. Sanki bir iç dünya görüşü anlatılıyor.

Modadaki bu idealden kaçış ve kişilik anlatımı akımına başka bir yorum daha getiriyor Joop. ‘‘Kusuru gizlemek yerine ortaya çıkarmak farklı olmaktır’’ diyor ve gençliğin bu farklılaşmaya ihtiyacı olduğunu söylüyor.

Çünkü Internet ortamında herkes eşit görünüyor; kusurlar ise insanı ayrıcalıklı kılıyor.

Yazarın Tüm Yazıları