Kürtlerde Hayati Laf: Brakuji olmasın

YÜZÜNDEN düşen bin parça Barzani’nin.

Ankara’ya geldiğinde, geçen ay, PKK terörü yeniden tırmanıyor. Oysa, Ankara’nın gündeminde Barzani ile esas olarak PKK terörünü konuşmak var. Barzani Türkiye’de, PKK terörü faaliyette. Barzani için güç bir durum. Yüzü o nedenle asık, çevresine de yansıtıyor bunu:

“Ben tam Türkiye’ye geldiğim gün, eylemlerini tırmandırıyorlar.”

Bu PKK’ya nazire. Ama, hepsi o kadar, ötesi yok. Oysa, Türkiye Barzani ile işbirliği yaparak. PKK’yı Kuzey Irak’tan atmak istiyor.
Bu mümkün mü? Hayır, değil.

Şimdi biraz geriye gidip, sonra bugüne gelmek daha doğru.

BARZANİ-TALABANİ

Geçmişte PKK filan yok. İki büyük aşiret var. Talabani ve Barzani’ye bağlı Kürt aşiretleri. İki aşiret arasında yıllarca kan dökülüyor. Birbirlerini yıllarca öldürüyorlar. Bu bilinmeyen değil.

Ancak, sonunda ortaya bir kural çıkıyor, karşılıklı kabul edilen bir kural:

“Brakuji olmasın.”

Ne demek bu? Kardeş kanı dökülmesin, Kürt Kürt’ü öldürmesin.

Bu kural Türkiye’nin terörle mücadele yönteminde çok önemli bir rehber. Bu kuralın, Barzani ve Talabani açısından günümüz pratiğine tercümesi şu:

“Biz PKK’lıları yakalamak, öldürmek için sizinle işbirliği yapmayız.”

DÖN BABA DÖNELİM

Bu kadarla kalmıyor, devamı var.

- Barzani, kendi adamlarını, PKK’lıları değil öldürmek, yakalamak için bile, onların üstüne gönderemez.

- PKK’nın lojistik desteğini kesemez.

- PKK’nın orada barınmasını engelleyemez.

PKK Kuzey Irak içinde yayılmış bulunuyor. Kuzey Irak Halkı ile PKK köylerde, kasabalarda iç içe yaşıyor. PKK’nın lojistiğini kesmek, kendi halkının geçimini engellemekle eş anlamlı.

Onların iç içe yaşamaları, Kuzey Irak Halkının PKK’yı desteklediği anlamına gelmiyor. Birlikte yaşıyorlar, sadece hepsi Kürt olduğu için.

Oysa, Türkiye Kuzey Irak yönetimi ile işbirliğine gitmek peşinde. Hatta, Kuzey Irak ve merkezi Irak yönetimine çeşitli alternatifler sunmak düşünce
sinde. “Ya ben yapayım, ya birlikte yapalım” gibi. Bunlar çok güç.

Kuzey Irak’ta Kürt halkları birlikte yaşıyor. Ve onlar “brakuji olmasın” diyor.

Bu durumda, Türkiye’nin Kuzey Irak politikasını gözden geçirmesi, başka seçenekler geliştirmesi gerek.

Yoksa, PKK vuracak, Kuzey Irak’a kaçacak, Türkiye bastıracak, Kuzey Irak yönetimi, teröre karşıyız, diyecek, dön baba dönelim devam edip gidecek.

Barzani yönetimi terörü desteklemese bile, hiç bir zaman bizim için PKK’lı yakalamayacak, onun hayat damarlarını hiç bir zaman kesmeyecek.

Ankara buna rağmen, Kuzey Irak diyor, ama nasıl?

İsveç Kralı ve YÖK

ÜNİVERSİTELERDE rektör seçimlerinden sonra, YÖK’ün Cumhurbaşkanı’na sunduğu rektör sıralaması tam skandal. Üniversite çevrelerinde günün konusu.
Giresun Üniversitesinde 89 oydan sadece iki oyu alan birinin listeye girmesi, Marmara Üniversitesinde seçimi ilk sırada kazanan şimdiki rektör Prof. Dr. Necla Pur’un Cumhurbaşkanına gönderilen listede ikinci sıraya düşürülmesi büyük tepki toplamaya devam ediyor.

Öğretim üyeleri diğer ülkelerdeki uygulamaları tartışırken, bir hoca:

“İsveç’te rektör atamasını Kral yapıyor.”

Sohbete katılan bir başka hoca devamını getiriyor:

“Atamayı bizde de İsveç Kralı yapsın, razıyım.”

Kimse Anayasa için oy vermeyecek

REFERANDUM tarihini bilmiyorlar.

Referandumda neyin oylanacağını bilmiyorlar.

Neden evet, neden hayır oyu kullanılacak, bilmiyorlar.

Anayasada ne değişmiş, nasıl değişmiş, neden değişmiş bilmiyorlar.

Bu bilmiyorlar sözü, halkın yüzde yetmişi, sekseni için geçerli. Belki daha da fazlası için. Buna rağmen, 12 Eylül’de referanduma gidiyoruz.

Böyle bir ortamda değişikliğin lehinde ve aleyhinde olan partiler nasıl bir kampanya yürütecek, ciddi bir sorun.

Kaldı ki, ortalama bir yurttaş şöyle düşünüyor: “Madem devlet bana soruyor, o zaman ben evet demeliyim”. Bu eğilim referandumda anayasa değişikliğinin kabulü yolunda ciddi bir unsur. AKP’nin işine gelen bir etken.

Bu durumda muhalefetin işi zor. Kampanyayı nereye oturtacak? Muhalefet hayır oyu için:

- Mümkün olduğu kadar çok fazla seçmeni sandık başına çekmek zorunda. Katılım ne kadar yüksek olursa, hayır çıkma olasılığı o kadar artıyor.

- Geniş kitlelerde kabul görecek farklı bir siyasal koz bulmak zorunda.

- Anayasa değişikliğini anlatmanın ötesine geçmek zorunda. Kimsenin bilmediği ve anlamadığı anayasa değişikliği üzerinden propaganda yapmak, anlamlı değil.

Buna karşılık, evet oyu için çırpınacak AKP’nin en büyük engeli, kendisi ve sekiz yıllık iktidarı. Halkın AKP’den artık yorgun düşmüş olması.

Kimse anayasa için oy vermeyecek. Verilecek oylar, siyasi olacak.

Sonuç evet çıkarsa ne olur, hayır çıkarsa ne olur? Bunu söylemek için henüz erken. Önce iki tarafın da kampanyasını görelim.
Yazarın Tüm Yazıları