Küresel Kore

KÜRESELLEŞMENİN ve liberal ekonominin evrensel ve kaçınılmaz bir olgu olduğunu söyleye söyleye dilimde tüy, kalemimde mürekkep bitti.

İyidir kötüdür, doğrudur eğridir, haklıdır haksızdır tartışmasına girecek değilim.

Her şey gibi burada da artının içinde eksi ve beyazın içinde siyah var.

Ve elbet benim de sivriliklere ve aşırılıklara karşı sayısız eleştirim var.

Ama hiçbir şey yukarıdaki nesnel gerçeği değiştirmez. Değiştirmiyor da...

Ve işte size, muazzam çarpıcı son bir örnek daha...

* * *

HANİ Kuzey Kore diye bir ülke var ya, babadan oğula geçen bir ‘‘kızıl hanedan’’ tarafından yönetiliyor ve yerkürenin en fakir, en despot ve de en kapalı devletini oluşturuyor.

Malum, ‘‘Rehber Yoldaş’’ Kim Cong İl'e övgü düzen bizim Maocu ‘‘aydınlıkçılar’’ türünden ultra marjinal güruhları hariç tutarsak, dünyada tek bir dostu ve tek bir seveni yok.

Nasıl olsun ki ?

Bırakın rejimin iç bünyedeki korkunçluğunu, Pyongyang oligarşisi varlığını korumak ve aç halkının önüne bir avuç pirinç atabilmek için, atom silahı şantajından gemi korsanlığına, uluslararası ilişkilerde tahayyül edilemeyecek her türlü melanete başvurdu. Hala başvuruyor.

Yeter ki hanedan devam etsin ve yeter ki Kuzey Kore evrenden tecrit yaşasın...

Fakat işte şimdi, artık orada da ancak bir yere kadar !

* * *

EVET, ‘‘sukunetli sabah’’ ülkesinin şimal cihetinde şu sıra öyle şeyler gerçekleşiyor ki, eminim, tosun Kim Cong İl'in pederi ve ‘‘kızıl hanedan’’ın kurucusu Kim İl Sung sağa sola kıvranmaktan, o lök gibi yattığı buz mumyasında erim erim eriyordur.

İlkin Kuzey Kore geçen ay, hiç umulmadık şekilde, korsan bandıra taşıyan bir muhribi durup dururken Güney Kore fırkateynine saldırdığı için Seul'den özür diledi.

Yahu n'oluyoruz, Pyongyang cürm-ü meşrut halinde yakalandığı nice olayda dahi göz göre göre inkara yeltenir ve suçu başkasına atar demeye kalmadı, haberler akmaya başladı.

Para birimi ‘‘won’’ dolar karşısında bire yedi yüz devalüe edilmiştir.

Pirincin fiyatı elli, mısırınkiyse atmış iki misli arttırılmıştır.

Bedava kamu taşımacılığına nokta konulmuştur.

Ücretliler için ise ilk kez bire yirmi dört maaş hiyerarşisi getirilmiştir.

Ve bir tarım ülkesi için en önemlisi, köylülerin toprak kiralayarak veya satın alarak özel üretime geçmesine, sonra da bu üretimi bireysel şekilde pazarlamasına izin çıkmıştır.

Sermaye çekebilmek için ‘‘gümrükten muaf bölgeler’’e öncelik verilmesi de cabası...

Sizin anlayacağınız, ‘‘yer yarılsa, gök inlese kızıl bayrağı gönderden indirmeyiz’’ diye basbas bağıran bir hezeyan devleti, çaktırmamaya çalışarak tükürdüğünü yalamaktadır.

Resmen, genel küreselleşme ve liberal ekonomi kavisine doğru rota çizmektedir.

Çünkü, gerçekler inatçıdır !

* * *

KUZEY Kore'yi kasten örnek aldım, zira yukarıda dediğim gibi, yeryüzünde ondan daha kapalı ve daha totaliter bir ülke yok. En azından ben tanımıyorum.

Ama işte gördük ve daha göreceğiz, şimdi burası da ‘‘raya oturmaktadır’’.

Çin'de olduğu gibi, ‘‘otoriter vahşi kapitalizm’’e geçilmesi bile uzak ihtimal değildir.

Ancak bütün bunlar tabii ki, küreselleşmenin ve liberal ekonominin sivriliklerini eleştirmeden ve mücadele etmeden, onları ‘‘kaderci’’ biçimde kabulleneceğiz anlamına gelmez.

Evet eleştireceğiz ve evet, mücadele edeceğiz.

Ama genel küreselleşmenin ve liberal ekonominin nesnel gerçeğini reddetmeden.

Yoksa, zavallı Kuzey Kore gibi, tükürdüğümüzü çaktırmadan yalamaya çalışırız.
Yazarın Tüm Yazıları