"Bu gece ne var orada?" Anlattım. Genelde birbiriyle kavgalı 9 farklı ülke ve toplumdan 9 piyanist birlikte çalacaklar ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti adına dünyaya barış çağrısında bulunacaklardı. Sahnede iki piyano olacaktı. Zaman zaman dörtlü, örneğin Türk, Yunanlı, Güney ve Kuzey Kıbrıslı sanatçı birlikte çalacaklardı. Ermeni sanatçı Türk’le, İranlı Amerikalıyla, Mısırlı Arap sanatçıyla eşleşiyordu.
BOZAR’daki konserin konsepti Belçikalı şoförün baktım ki hoşuna gitti, "Gitmek isterseniz fazla davetiyem var, ben sizi sokarım" deyince sevindi, hemen karısını aradı. Gerçekten de yarım saat geçti geçmedi, taksi şoförüyle eşini karşımda buldum. Konsere girmek isteyenlerin çokluğundan neredeyse izdiham yaşandığından taksiciyle eşine yukarı balkonda yer bulabildik.
Belki çıtayı biraz fazla yukarı koyuyorum ama içimden dedim ki, İstanbul’daki taksi şoförleri de Cemal Reşit Rey’e, AKM’ye Açıkhava’ya müşteri götürürken programı sormaya başladıkları gün, şehrimiz gerçekten Kültür Başkenti sıfatını hak etmiş olacaktır...
* * *
Barış İçin Sanatçılar Derneği altı yıl kadar önce Paris’te Devlet sanatçımız Hüseyin Sermet ve Türkiye Ermeni Cemaatinden Mark Büker tarafından kurulmuş. Üyelerinin hepsi de ülkelerinin en iyileri arasında. Brüksel konserleri ayakta alkışlandı. İstanbul üzerinden 2 bin kişilik bir kitleye doğrudan barış ve kültürlerarası dayanışma mesajı verilmiş oldu. Brüksel’deki konserin sedası burada AB’yi izleyen 77 milletten gazeteci kanalıyla Japonya’ya kadar ulaştı.
* * *
Brüksel’de Türkiye için yoğun bir haftaydı. Bir tarafta Babacan’ın da katıldığı NATO toplantıları, diğer tarafta Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye raporunun tartışılması ve İstanbul Merkezi’nde Beral Madra’nın küratörlügünde açılan sergi... Avrupa Parlamentosu Türkiye raporuyla ilgili gelecek görüşme 16’sında. Bakalım rapora kaç değişiklik önergesi verilecek. Bir seferinde 400 yerde değişiklik istenmişti! Şimdi de bunun yarısını tutturabilecekleri konuşuluyor.
Dış İlişkiler Komitesi toplantısında raporla ilgili yapılan konuşmaları dinledim. Avrupa Parlamentosu Türkiye söz konusu olunca her kafadan farklı bir ses çıkardığını nihayet kabul etmiş durumda. Yunanlısı dahil Türkiye’ye birbiriyle çelişen mesajlar verilmesini eleştirdiler. Parlamentoda Emine Bozkurt ve Vural Öger gibi Türk kökenliler konuyu iyi bildikleri için farklı hassasiyetlere dikkat çekebiliyorlar. Örneğin Bozkurt’un "Havuç ve sopa politikası uygulayacaksanız, havucunuz nedir? diye sorması etkileyiciydi.
Raportör Ria Oomen Ruijten,"Mesajımız çok net, o da siyasi reformların sürmesi. İhtiyacımız olan şey artık kanunların kendilerinden çok nasıl uygulandıkları" diyor.
* * *
Dönüşte uçakta, bu Brüksel seferinden kafamda yer eden en güçlü imge nedir diye düşündüm. Kıbrıs’ın iki toplumunu temsil eden iki sanatçının, Rüya Taner ve Cyprien Katsaris’in BOZAR sahnesinde alkışlar arasında birbirlerine sarılmalarını hatırladım. Bir de taksi şoförünü...