Küçük adamlar

Özal ‘‘Hayallerimize bile yetişemezler’’, demişti. Hayallerindeki hedeflerin yüksek olması güzeldi ama insanların o hayallere ulaşabileceğini hayal etmek kadar yüksek bir hedef içermemesi, yeterince yüksek amaçları olan bir hayal olmadığının da kanıtıydı.Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri yüksek hayallerin, küçük adamlarca engellenmesi. Bu yüzden hayaller ne kadar yüksek hedefler içeriyor olurlarsa olsunlar, bu küçük adamların aşağılık komplekslerini yenmesini hedefleyemiyorlarsa, hiçbir sorunu kökten çözebilecek amaçlar ortaya koyamıyorlar.Fenerbahçe-Parma maçının son on dakikası oynanıyor. Fenerbahçe kendi sahasında 1-0 önde. Puana dayalı değil, eleme usülü yapılan bir kupa mücadelesi için hiç de avantajlı bir skor sayılmaz. Hatta oldukça dezavantajlı bir skor. Spiker, Fenerbahçe'nin destan yazmasıyla övünüyor. Maç bir an önce bitse, Fenerbahçe sanki büyük bir zafere imza atacakmış havasında. Halbuki Fenerbahçe'nin rövanşa yönelik avantajlı bir skor elde edebilmesi için en az bir gol daha atması gerekiyor. Ama küçük adamın umrunda değil. O bugünü kurtarmanın, Fenerbahçe'nin dezavantajlı bir skorla da olsa kazanmasının peşinde.Galatasaray, maçın büyük bir bölümünü 10 kişi oynamak zorunda kalan Juventus'la, maçı 2-2 berabere götürüyor. Eleme değil, lig usülü puan yarışmasına dayalı bir mücadele. Eleme usülü olsa, rakip sahada oynanan bir maç için çok avantajlı bir skor olan 2-2'lik durum lig usülü yapılan bir mücadelede galibiyete göre büyük bir puan kaybını temsil ediyor. Juventus perişan, Galatasaray rakibini darmadağın etmiş durumda. Bu koşullar altında maçın berabere bitmesi 1 puan kazanmak değil, 2 puan kaybetmek anlamına geliyor. Küçük adam spiker, Galatasaray'ın zaferinden söz ediyor. Yorumcu Cüneyt Tanman'ın uyarılarına aldırmadan, küçük düşüncelerini izleyicilere aktarmaya devam ediyor.Futboldan örnek vererek başladım ama küçük adamlar her yanımızda. Futboldan örnek vermemin nedeni, aşağılık kompleksini yenip kabuğunu kırınca nelerin başarılabileceğini belki de ilk kez futbol alanında yaşamış olmamız. Önce Mustafa Denizli'nin, ardından Fatih Terim'in büyük adamlığın bulaşıcı olduğunu kanıtlayıp, başlangıçta tüm bir takımı, devamında da büyük taraftar kitlelerini büyük düşüncelerin, küçük adamlarca ulaşılmaz sanılan hayallerin peşine düşürmeyi başarması.Büyük düşüncelerce ulaşılan başarılara, şüphesiz başka alanlarda da zaman zaman tanık olabiliyoruz. Brisa'nın, Beksa'nın, Netaş'ın Avrupa devlerinin arasından sıyrılarak ulaştıkları toplam kalite ödülleri, Vestel'in Silikon Vadisi'nde Ar-Ge şirketi kurarak dünya markası olmanın da ötesine geçerek teknoloji öncüsü olmayı hedeflemesi, Zeki'nin Türk mayolarını dünyaya tanıtması gibi örnekler büyük düşününce, neler yapılabileceğinin canlı kanıtları.İşin acı yanı bu örnekleri fazlasıyla çoğaltabilecek denli büyük hayallerin, küçük adamlarca engellenmesi. Yerel başarılarıyla övünmekten ileri gidemeyen, dünya çapında başarılara imza atamayan kendini büyük sanan şirketlerimizi yakından inceleyin. Hepsinin üst yönetiminde üç kuruşluk kesintilerden başka bir şeyle uğraşmayan, patron yalakası üç kuruşluk adamlar olduğunu göreceksiniz.Büyük hayallere sahip insanlara düşen görev, büyük mevkilerdeki küçük adamları da, sokaktaki küçük adamları da hayallerine yetişebilecek seviyeye getirmek. İnsanları büyük düşündürtemedikçe, büyük hayallerle ulaşılan başarılar da güdük kalıyor.yurtsan@hurriyet.com.tr
Yazarın Tüm Yazıları