Paylaş
Ekonomik krizlerin, daha genel deyişiyle, piyasa daralma ve genişleme hareketlerinin, ekonominin doğal işleyişi sırasında, bir bakıma kendiliğinden oluştuğunu yazmıştık. Bugün, ekonomilerdeki dalga hareketlerinin, ‘‘insan yapması’’ (bir bakıma doğal olmayan) sebepleri üzerinde durmak istiyorum. Büyük üstadımız Hayek'in eşsiz tespitiyle ‘‘İktisat, insan yapması değildir, ama içinde insan vardır’’. Bu tespitten kalkarak, iktisadi dalgalanmaların, hatta krize varan yükseliş ve alçalmaların gerisinde ‘‘beşeri’’ sebepler bulunduğu önermesini yapabiliriz. Herhangi bir yanlış anlaşılmaya sebep vermemek için hemen ilave edeyim. Sadece ‘‘beşeri sebepler’’ vardır demiyorum. Sebeplerin ‘‘önemli bir kısmı’’ beşeridir iddiasını ortaya atıyorum. Bu beşeri sebepler neler olabilir? Bunu da iki başlık altında inceleyeceğim. Birincisine ‘‘toplumsal’’, diğerine ‘‘bireysel’’ beşeri sebepler diyeceğim.
Toplumsal beşeri sebepler denince, akla hemen sosyal sınıflar arası çıkar çatışması gelmelidir. Bu bağlamda sosyal sınıf tanımı, klasik ‘‘emekçi’’ (proleter) ve ‘‘kentsoylu’’ (burjuva) ayırımı üzerine oturmak mecburiyetinde değildir. Mesela ‘‘küçük sanayiciler’’-‘‘büyük sanayiciler’’ çatışması da sınıfsal bir mücadeledir. Hakeza ‘‘koruma talep eden sanayiciler’’ ile ‘‘ithalat serbestisi’’ peşinde olanlar kavgası da piyasalarda bir sallantı yaratabilir.
Şimdi Türkiye'nin özel meselelerine gelelim. Demirel'in bizzat elleriyle yaratıp, sonra da şikâyet ettiği kara deliklerden en büyüğü ‘‘emeklilik sistemi’’dir. Burada, milli gelirden az pay alan imtiyazsız kitlelerin ‘‘sosyal güvenlik sistemi’’ adı altında, milli geliri ‘‘yeniden dağıtma’’ dayatması yaptığı açıktır. Bu dayatma ‘‘enflasyon vergisinin’’ doğmasına sebep olmakta, enflasyon da istikrarsızlık kaynağını teşkil etmektedir. Tarımda ‘‘taban fiyat’’ uygulamasının ‘‘tavan fiyat’’a dönüşmesinin sebebi de son tahlilde bir ‘‘milli gelir dağılımı’’ kavgasıdır. Devlet kadrolarının şişirilmesi veya belediyelerin dış borç alarak veya vergi sorumluluklarını yerine getirmeyerek, Hazine'yi oldubitti karşısında bırakmaları da ‘‘milli geliri yeniden üleştirme’’ dayatmasının bir başka tezahürüdür. Burada da ‘‘taşra-merkez’’ sınıfsal çatışmasını görüyoruz. Bu itiş kakışlar, krizlerin toplumsal beşeri sebepleridir.
Krizlerin bireysel beşeri sebeplerini en iyi açıklayan bilim adamı ‘‘Oyun Teorisi’’ müellifi Nash'tir. Kişiler, içinde bulundukları ortamda, mesela ‘‘borsada’’ hep, diğer oyuncuların muhtemel hamlelerini tahmin ederek, strateji geliştirirler. Ancak, her ‘‘ütücü oyuncu’’ başka oyuncular için ‘‘ütülecek diğer taraf’’tır. Çok kurnaz oyuncuların yer aldığı bir ‘‘borsa ortamı’’ sonunda tüm oyuncuların kaybettiği bir ‘‘aptallar tiyatrosu’’na dönüşebilir. Borsa dediğimiz zaman sadece ‘‘hisse senedi borsasını’’ kastetmiyoruz. Her piyasa, bir borsadır. Para piyasaları, emtia piyasaları, emlak piyasaları ‘‘psikolojik yapısıyla’’ birer borsadır. Buralarda beklentiler değiştiği andan itibaren, çok derin veya çok yüksek düşme veya çıkma hareketleri yaşanabilir. Borsa çalkantıları, bizatihi ‘‘ekonomik kriz’’ değildir. Yani herhangi bir milli gelir düşmesine tekabül etmez. Ancak, borsa krizlerinin bir süre sonra ‘‘ekonomik kriz’’ haline gelmesi çok muhtemeldir. (Krizleri tartışmaya devam edeceğiz.)
SON SÖZ: Oltaya takılan balık, alık değil, yem avcısıdır.
Paylaş