KPSS mağdurları

KPSS mağdurları, MEB’in açıklamasından sonra yine posta mesajı yağmuruna başladılar... Yüreğinin ta derinliklerinden feryat ediyorlar. Haklılar da... İnsan hakkını alamayınca ne yapabilir. İşte bir mektup:

Haberin Devamı

- 2010 KPSS’de kopya çekildiği için... İptal edilen sınav iki kısımdan oluştuğu halde, bu sınavın sadece ikinci kısmı iptal edilmiş, birinci kısımdaki kopyaya dokunulmamıştır. Oysa bilmenizi istiyoruz ki, sınavın ilk bölümünde de kopya çekilmiştir.
- Sınav sorularını çalan veya soruların dağıtıldığı kişilerin arkalarındaki anlam veremediğimiz destek, 7 aydır süren soruşturmayı sonuçsuz bırakmıştır. Kaldı ki Devlet Denetleme Kurulu (DDK), Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve savcılık devrede olduğu halde bu hırsızlar okullara öğretmen olarak atanmış, hatta 4. maaşlarını bile almışlardır.
- Hayatının baharındaki 21 genç öğretmen adayı yapılan tüm bu haksızlıklara dayanamayıp bunalıma girmiş ve ne yazık ki intihar etmiştir.
- Bu mektubu size yazmamızın sebeplerinden biri de, halkın teveccüh ettiği hükümetimiz bu konunun üzerine gitmeyip, hakkıyla çalışıp atanabilecek on binlerce öğretmen adayını görmezden gelmeye devam etmektedir. Bu yaklaşım da bizlerin hukuka, adalete ve devlete olan inancımızı yok etmektedir.
- Bizler internet üzerinden haberleşen 81 ilden 30.000 öğretmen adayı olarak bir şok da Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) açıklamasından dolayı yaşadık. En azından mağduriyetimiz giderilir ve hakkımız teslim edilir diye her yıl yapılan şubat atamasını beklerken, yapılan açıklamayla şubat atamasının yapılmayacağı duyuruldu. Halbuki MEB bünyesinde çalışan binlerce lise-önlisans mezunu öğretmenlik yapmakta ve eğitim resmen hırsızlara da kadro verilerek katledilmektedir.
- Öğretmen duruşunu bozmayarak aylardır mücadele eden bizler artık tükendik ve Anadolu insanının onurlu duruşuna ve sağduyusuna sığınarak mağduriyetimizi artık herkese duyurmaya karar verdik. Mitinglerde protestolar yapacağız.”

Haberin Devamı

M. Âkif Ersoy’a saygısızlık edilmedi mi

İSTİKLAL Marşı’mızın yazarı Mehmet Âkif Ersoy’un ölümünün 75. yılı ve İstiklal Marşı’mızın 90. yılında, 2011 yılı ‘Mehmet Âkif Ersoy Yılı’ ilan etmişti.
Ne yazık ki, Ersoy’un okuduğu Halkalı Ziraat Okulu Bakanlar Kurulu kararı ile İlim Yayma Vakfı’na tahsis ediliyor.
Niye müze ve park yapılmak akla gelmez. Üniversite için başka alan bulunabilirdi.
Küçükçekmeceliler, bu tahsise karşı “Hep birlikte tarihimize sahip çıkalım” diyorlar.
CHP Meclis üyesi Oruç Oymak, Büyükşehir’e bir önerge vererek, şöyle diyor:
“Vakfı kuranlar arasında şu anda devleti yönetenler de var. Şimdi devletin yönetim kademelerinde olanların devlete ait değerleri vakfın hizmetine sunmaları doğru mu? Vakıf kurucuları arasında Tayyip Erdoğan, Turgut Özal, Numan Kurtulmuş, Ahmet Davutoğlu, Kadir Topbaş, Muammer Güler, Kemal Unakıtan, Korkut Özal, Mustafa Çağırıcı, Kahraman Emmioğlu, Abdulhalim Zaim, Abdurrahman Ali Coşkun, Sabri Ülker gibi birçok kişi var.”
AKP grubu ise tahsisten sonra yapabilecekleri bir şeyin olmadığını söylüyorlar.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Turhan Tuncer yayımladığı bildiride: “Tarım eğitiminde bir çınar niteliğinde olan Halkalı Ziraat Okulu’nun, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’ne dönüştürülerek gelecek nesillerimize örnek olacak tarihin kimliğinin yok edilmesi kesinlikle kabul edilemez. Ayrıca bu okulda ünlü şairimiz Mehmet Âkif Ersoy olmak üzere Türkiye’de çay tarımını başlatan Zihni Derin, Tarım Bakanları Şevket Raşit Hatipoğlu, eski İçişleri Bakanı Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu gibi birçok ünlü kişi burada eğitim almıştır. Bir tarihin yok edilmesi bu kadar kolay mı?
Böyle bir tahsis verilirken, İstanbul 7 numaralı Koruma Kurulu’ndan görüş istendiği, bu konuyla ilgili kurum görüşü almadan hareket edilmesi manidar değil mi?” deniyor.

Haberin Devamı

Biliyor musunuz

CHP’nin 20.2.2011 tarihi itibariyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirilmiş olan geçen yılın ikinci dönemine ait üyelerle, toplam 957 ilçede Parti Kütüğü’ne kayıtlı asıl üye sayısının 852.422 olduğunu; bunun 227 bin 346’sının kadın, 108.773’ünün ise genç üyeler olduğunu (İstanbul’da 175.935; İzmir’de 109.974; Ankara 50.965 üye)...

‘Mesleğini iyi yapmak suçsa evet suçluyum’

PROF. Dr. Yalçın Küçük, gazeteciler Nedim Şener, Ahmet Şık, Odatv muhabiri İklim Kaleli Bayraktar, Odatv Ankara Temsilcisi Mümtaz İdil, Odatv’nin Koordinatörü Doğan Yurdakul, gazeteci Müyesser Yıldız, Sait Kılıç, Aydın Bıyıklı, Coşkun Musluk ve MİT mensubu Kaşif Kozinoğlu’nun evlerine düzenlenen baskın Ergenekon’la ilgili kaçıncı gözaltı dalgası...
Sayısı artık unutuldu.
Prof. Yalçın Küçük Hoca’nın kitapları tuğla boyutunda; neredeyse bir duvarı kapsayabilecek hacimde. Gazetecilerin çoğu da ‘kitaplı’... Çoğunun da kitapları var. Doğan Yurdakul’un, kabadayılar-mafya-derin devlet ilişkilerini anlattığı üç ciltlik ‘Abi’ unutulabilir mi? Soner Yalçın’la yazdıkları ‘Bay Pipo’ ve ‘Reis’ en çok satan kitaplar arasında yer alıyor hâlâ.
Hele... Milliyet ve Posta yazarı ve Uğur Dündar’ın Arena’daki yardımcısı Nedim Şener’inkilerin hepsi güncel; ‘Kırmızı Cuma’ (Dink), ‘Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları’, ‘Ergenekon Belgelerinde Fethullah Gülen ve Cemaat’, ‘Tepeden Tırnağa Yolsuzluk’, ‘Uzanlar-Bir Korku İmparatorluğunun Çöküşü’, ‘İşte Hayatım’ (Uğur Dündar), ‘Hayırsever Terörist’ (Yasin El Kadı), ‘Kot Adı Atilla’ (Alaattin Çakıcı).
O kadar çok ödül aldı ki Şener... Sedat Simavi, Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Metin Göktepe ve TGC ödüllerinden başka en önemlisi de Uluslararası Basın Enstitüsü’nün ‘Basın Özgürlüğü Kahramanı Ödülü’... Bu son ödülü, Türkiye’den Abdi İpekçi ve Hrant Dink de kazanmışlardı.
‘SIRA BENDE...’
Nedim Şener, 18 Şubat’ta Posta’daki köşe yazısında “Sıra sende diye uyarmışlardı” diye yazmıştı. İşte Nedim Şener’in o yazısı:
“Gazeteci hesap soran ve hesap verebilen kişidir. (...) Soner Yalçın’ı da aldılar. Hrant Dink cinayetinde ihmali ve sorumluluğu bulunanların, Ergenekon soruşturmasını yürüten polisler olduğu anlaşıldığından beri bana yapılan uyarıların ardı arkası kesilmiyor. Şimdi de ‘Sıra sende. Soner’e söylüyorduk, bak, oldu. Bavulun hazır mı birader? Kalın pijaman, yün donun tamam mı kardeş?’ diyorlar. Ne korkunç! Doğruları yazanın, sesini yükseltenin yeri hapishane mi? Gazeteci, okuru adına herkesten hesap sorduğu gibi herkese hesap verebilen adamdır.”
Bütün bunlara karşın Şener’in yanıtı şöyleydi:
“Oysa ben ne suç işlediğimi bilmiyorum. Mesleğini iyi yapmak suçsa, evet, suçluyum!”
Siyasetçiler, gazetecileri hiç sevmez.

Yazarın Tüm Yazıları