Koruyamadık

"EĞER davayı kaybedersem artık buralarda kalamam" dediğinde neyi kastettiğini anlamıştım. Altında mahkeme kararı olan Türk düşmanı damgasına isyanıydı bu aslında.

"Hrant" dedim "Neler söylüyorsun, nereye gideceksin? Biz varız. Koruruz."

Romantik bir teselliymiş benimkisi. Ama içimden gelendi.

Türkiye’de eskisi kadar kolay siyasi cinayet işlenemeyeceğine, çok şeyin değiştiğine, demokratların karanlık köşelerdeki hesapları bozabileceğine inanmak istediğimden böyle söylemek gelmişti içimden.

Hrant’a hem meslektaşça hem arkadaşça kanat germeye çalışırken kimsenin düşünceleri, inançları, soyu, sopu yüzünden bu toprakları terk etmek zorunda bırakılamayacağına inanmak istiyordum gerçekten.

6-7 Eylül’ü yaşamış, komşusunun evinin taşlanışını görmüş çocukluğumun korkularını hiç unutmadım.

Neden koruyamadık sorusunu yıllar boyu hep sordum kendime, utanç içinde.

İşte yine aynı utanç, aynı hüzün. Koruyamadık.

***

CİNAYETİN
ardında kim var, neden "manidar", bunların yanıtını vermek biz gazetecilerin işi değil.

Ama, şu soruyu sormaya, yanıtını beklemeye hakkım var.

Neden Hrant korunamadı?

Medyanın insanları hedef tahtası haline getirme çabalarına bilinçli, bilinçsiz, kasten ya da avanaklıktan alet oluşunu mutlaka tartışacağız.

Ama esas sorum devlete. Neden korunamadı?

Tehditlerin hedefi haline gelmiş bir gazeteci olmasına rağmen neden böyle boş bırakılmış?

Valilikte karşılaştığı kişiler onu ayağını denk alması konusunda uyarırken bu ülkenin, bu kentin güvenliği ile sorumlu kurumlar nasıl olmuş da hiçbir şeyin farkına varmamış? Korumak mutlaka yanına polis vermek demek midir?

Vatandaşını yurtseverlik konusunda yargılayıp mahkum eden fakat koruyamayan bir devletle baş başa bıraktı bu cinayet bizi.

***

BUGÜN
dünya basınını izliyorum. Bu olayı siyasi malzeme haline getirmek isteyenler öylesine çok ki. Hrant’ın Ermeni olması onlar için şimdi çok önemli. Türkiye bu duruma düşürüldüğü için kızgınım ama benim asıl umurumda olan bir meslektaşımın, bir arkadaşımın daha teröre kurban gitmiş olması.

Susturulması. Düşünce ve ifade özgürlüğünün tehditle, zorbalıkla, terörle yok edilmek istenmesi.

Eğer basın meslek örgütlerimizin, biz gazetecilerin 301’inci madde ile ilgili şikayetlerimiz dikkate alınsaydı ve hükümet bu maddeyi değiştirecek ya da kaldıracak cesareti bulabilseydi, bugün bu cenazeyi kaldırmak durumunda kalmayabilirdik.

İnternette, "Dink itlaf edildi şimdi sıra kimde?" ifadelerini kullanarak anket yapan sapık siteler en özgür biçimde insanları hedef gösterirken, kendilerini vatansever ilan etmeleri kimsenin kılını kıpırdatmıyor.

Ama diyalog ve çözümden yana olan bir gazeteci, 301’inci madde sayesinde Türk düşmanlığı ile mahkum edilebiliyor.

Bu tuhaflığın hiçbir açıklaması yok. Hele vatanseverlik, ulusal çıkarlar gibi kavramları yanına yaklaştırmayın.

***

HRANT
’ı koruyamadık. Şimdi ona bir borcumuz var. Bu cinayetin aydınlatılmasının ısrarlı takipçisi olmak.

Türk-Ermeni dostluğunu derinleştirmek için mücadele etmiş olan vatandaşımıza, hemşerimize, kardeşimize, meslektaşımıza, sevgili arkadaşımıza karşı boynumuzun borcu bu bizim.
Yazarın Tüm Yazıları