KÖŞKÜNÜN manzarasını kapattığı gerekçesiyle komşusunun bahçesindeki yarım asırlık meyve ağaçlarını kestiği için 7 yıldır yargılanan Hülya Avşar mahkum oldu.
Manzara uğruna kendi bahçesindeki ağaçları keseni bilirdim de, komşusunun bahçesindeki ağaçları kesmeye cüret edeni ilk kez duyuyorum. Eh, şöhret ile cüret paralel ilerliyor bazılarında. * * * Bahçelievler, meyve ağaçlarıyla doluydu eskiden. Diğer semtlerden, kirazıyla da ayrılırdı. Tek ve iki katlı evlerin bahçelerindeki ağaçlarda, sarı/sapsarı kirazlar salkımlanırdı. Tadı da farklıydı o kirazın. Kulağa da farklı küpe olurdu sanki; biraz “Bahçelilik” eserdi dokusunda. Artık yok sarı kiraz ağaçları. Benzerini sadece Polonezköy’de gördüm geçenlerde. Sararmış eski fotoğraflar gibi, yığılmış bir tezgaha... * * * Cumhuriyet kurulurken, kuruluş kadrosuyla ıstanbul’dan Ankara’ya göçen dedemi anlatırlardı. “Allahaısmarladık çınar, allahaısmarladık salkım söğüt, eyvallah akasya” demiş ayrılmadan önce ıstanbul’daki evinden. Helalleşmiş tek tek; bahçesini, gönlünü, baharını-yazını ferah tutan, serin/özel kılan, “adam” eden ağaçlarıyla... O kuşak bilirmiş ki, haklı olan sadece tabiattır. Ve eğer şimdi şehirli bir kuşağın, değil dikili bir ağacı, ağaçlara tırmanan anısı bile kalmamışsa... ınsandır haksız olan. Çünkü “dışarıdaki” bu manzara, evin sadece “dışı”nı değil, “içi”ni de yansıtır. Vardır herkesin, yok olan her ağaçta bir günahı. * * * Edip Cansever’in dizelerinin tam zamanı. “Bütün zamanlar bitti diyorum /iki tek kiraz ağacı kaldı yalnız iki tek kiraz ağacı /ilkyazlar ve bütün başlangıçlar bitti.”