Kim ve kimlik

KİMSİNİZ? Kimlerdensiniz? Bu soru oldum olası bana ters gelmiştir. İnsanları, sahip oldukları değil, ait oldukları değerlere göre ölçmek.‘Bizden olanlar ve olmayanlar’ yaratmanın en kestirme yolu.

TESEV’de düzenlenen bir toplantıda, hükümetin dış politika perspektifi ile ilgili bir tartışmaya katıldım.

Kimlik meselesi orada aklıma takıldı. Dış politikanın etkili isimlerden biri idi dinlediğimiz.

‘Kimlik referansı kimliksizlikten iyidir’ diyen yetkili, milli kimliğin yanı sıra dini kimliğin de dış politika eksenlerinden biri haline gelmekte olduğunun işaretini veriyordu.

Gerçekten de AKP Hükümeti, dış politikada önemli adımlar attı. Uzlaşmacı bir üslup ve alternatifleri düşünülmüş ısrarcı müzakere tekniği ile başarılı oldu. Bugüne kadar ‘savunma’ ağırlıklı politikalar sonucu tıkanan Kıbrıs çözülme sürecine girdi.

Kuzey Irak, kendi içimizde de kırgınlıklar ve cepheleşmelere yol açacak gerginliklerden uzaklaşmakta.

* * *

TESEV’deki toplantıda dinlediğimiz yetkili, ‘kırmızı çizgiler’ konusunda çok önemli bir şey söyledi. ‘Irak hızlı bir değişim süreci içine girdi. Böylesine dinamik bir süreçte, statik pozisyonlarla ilerleme sağlanamaz.

Daha önce Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de, ‘Türkiye’nin on yılı aşkın bir zamandır Kuzey Irak’ta istikrarın sağlanması için hem maddi hem de siyasi destek sağladığına dikkat çekerek, bu emeğin havaya savrulamayacağını’ söylemişti.

Kaşığı ile verip sapı ile çıkartma üslubunun terk edilmesi iyi bir şey.

Kuzey Irak, Irak’ın Türkiye’ye en yakın bölgesi. Tabii ki sınırlarda sorunsuz ilişkiler tüm bölgeyi rahatlatacak. Ama kalıcı adımlar atabilmek için ortak kimliklerin öne çıkartıldığı politikalar yeterli değil. Örneğin Kuzey Irak’ta etnik sürtüşmelerin üstesinden gelmek için Müslüman kimliğe ağırlık verilmesi doğru bir seçim olabilir mi?

Böyle bir yaklaşım, Türkmenlerin meselesini, Arapların sıkıntılarını anlamak ve yardımcı olmaya yeter mi?

Bu bizim işimiz mi? Evet işimiz. Sadece bizim değil, son NATO Zirvesi sırasındaki tartışmalardan da görüldüğü gibi uluslararası toplumun sorumluluğu. Bizi ise komşu olduğumuz için misliyle ilgilendiriyor.

* * *

ON yıl önce, yine ‘tarihi derinliğimizi’ siyasete yansıtmak amacıyla Orta Asya ve Kafkasya’ya Türk kimliğini öne çıkartarak ‘açılmıştık’. Türklere ağabeylik politikaları başarılı olmadı.

Şimdi Müslümanların ağabeyi mi olacağız?

Türkiye’nin İslam Örgütü’nün başkanlığını üstlenmesi, dini kimlik temelinde bir dayanışmadan mı ileri geldi yoksa, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne yakınlaşan, ekonomik ve siyasi sorunlarını çözme yeteneğine sahip bir ülke haline gelmesinden mi?

İlişkilerin sağlamlığı, ortak çıkarların doğru belirlenmesine bağlı olduğu gibi dış politikanın da itici gücü çıkarlardır.

Etnik ya da dini kimlikler penceresinden hayata bakanlar eninde sonunda muhafazakarlığın ve kaçınılmaz olarak tutuculuğun pençesine düşerler ve hayatın hızını yakalayamazlar.

Tabii ki masalları paylaşmak, ortak destanları anlatmak hoş bir şey.

Ama 21’inci yüzyılda, esas paylaşmamız gereken şey, demokrasi, insan hakları, şeffaflık, piyasa ekonomisi, adil rekabet düzeni ve hukuk devleti gibi ortak değerler. Ortak kimliğimiz de kültürümüz de bu olmalı artık. Ortak çıkarımız da.
Yazarın Tüm Yazıları