Kıbrıs tuzakları

İKİ yıl önce Avrupa Birliği liderler zirvesi kararında Türkiye’yi "Avrupa’ya demirlemek"ten söz edildiğinde bu kavramı çok tartışmış ve eleştirmiştik.

Şimdi, son kararlarla Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecini iyice Kıbrıs’a "demirliyorlar."

Bu durum, önümüzdeki dönemde ne yazık ki Türkiye’nin sorun çözme kapasitesini sınırlandırıcı bir etki yaratacak gibi görünüyor.

Kıbrıs blokajı, Türkiye’nin önündeki birçok sorunun arka plana atılmasına, çözümsüzlüğüne ve tabii ki büyümesine yol açacak ortamı besliyor.

Son ana bırakılan Kıbrıs çıkışından önce reformlar konusunda neden hiçbir adım atılmadığını, 301 skandallarına neden göz yumulduğunu sorgulamayı şimdilik bir kenara bırakıp, Kıbrıs tuzaklarına dikkat çekmek istiyorum.

* * *

"SEKİZ
fasılda müzakere açılmayacak ama Kıbrıs Türkleri üzerindeki izolasyonlar kalkacak, Türkiye’nin ek protokolü rahatlıkla uygulayabileceği ortam oluşacak ve biz bu tıkanıklığı aşacağız" yorumları yapılıyor.

Keşke, ama Avrupa Birliği, Kıbrıs Türkleri’nin dünyaya açılmasının önündeki engelleri kaldırma kararı almadı ki. Bu bir niyet. Çünkü Avrupa’nın verdiği bir söz var. Karar, önümüzdeki ay şekillenmeye başlayacak.

Almanya, dönem başkanı olarak bu konuda gayret sarfedeceğini söyledi. Hatta Rumların ikna edildiği haberleri bile yayınlandı.

Bu haberleri temkinli karşılamak gerekiyor.

Avrupa Birliği, izolasyonların kaldırılması konusunda Dışişleri Bakanları toplantısında, "Kıbrıs’ın kuzey tarafındaki ekonomik gelişmenin çerçevesi konusunda siyasi bir anlaşma sağladılar" demekle yetindi.

Rum AKEL Partisi’nin kararla ilgili açıklaması da olumlu yorumlara yol açacak bir durum olmadığını ayan beyan ortaya koyuyor.

"Kıbrıs Türk toplumunun Avrupa Birliği ile ticareti konusu sonuç bildirgesi içerisinde değil, AB Dönem Başkanlığı’nın ayrı beyanında yer almaktadır. Bununla ilgili olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sonuç alıcı bir şekilde denetim yapmadığı bölgelerine değinilmesi de beyanın olumlu unsurunu teşkil etmektedir."

* * *

AKEL
’in dikkat çektiği, dün KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın da öfkelendiği, "Kıbrıs’ın kuzeyi", daha sonraki metinlerde ve açıklamalarda Kıbrıs Cumhuriyeti’nin işgal altındaki toprakları anlamında kullanıldı.

Hukuken de bu anlamı taşıyor.

İzolasyonların kaldırılması konusunda, Kıbrıs Rumları önümüzdeki ay "Tamam Türkler kendi mallarını istedikleri kişilere bizim limanlarımızdan satabilirler. Madem Kıbrıs’ın kuzey tarafındaki ekonomik gelişmenin sağlanmasını istiyorsunuz. Buyursunlar Türkler bu limanları kullansınlar" derlerse ne olacak?

Bunun için, "yasal limanlardan Türkler ticaret yapabilir" formülasyonunu kullanmak yeterli.

Hiçbir AB üyesi bu formüle itiraz etmez.

Kıbrıs Türkleri bunu kabul edecek mi? Bu, Türkiye açısından KKTC üzerindeki izolasyonların kalkması mı demek olacak?

Hayır. O zaman, "Biz KKTC’nin üzerindeki izolasyonların kalkmasını istemiştik" mi diyeceksiniz? Yani KKTC’nin egemenliğinin tanınmasını kastettiğinizi mi söyleyeceksiniz?

Bunu demeye hazır mısınız?
Yazarın Tüm Yazıları