Kent teröristleri

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

Kapının zili çalıyor. Kapıyı açmanızla birlikte içeriye hamle yapan kişinin yumruğu yüzünüzde patlıyor. Devriliyorsunuz. Üzerinize çullanan kişi size vurmaya devam ediyor.

O sırada içeri giren diğerlerinin evinizin salonunda eşinize vurduklarını görüyorsunuz.

Ona yardımcı olamamanın çaresizliği içinde kıvranıyorsunuz.

Gittiklerinde ne kadar sürdüğünü bilmiyorsunuz. Belki iki dakika, belki on dakika...

Size saldıran kişi alt kattaki komşunuzdur.

Hukuka, yani karakola sığınıyorsunuz. Şikâyetiniz üzerine gözaltına alınan saldırgan bir süre sonra Türk Ceza Muhakemeleri Usülü Yasası'nın (CMUK) kolaylıklarından yararlanarak serbest bırakılıyor.

O kent teröristi ile aynı apartmanın çatısı altında iki komşu olarak yaşamaya devam ediyorsunuz.

Hanenize tecavüz eden, sizi ve eşinizi döven zorbanın alt katta elini kolunu sallayarak dolaştığını bilmek sizi kahrediyor.

O an, aslında bir hukuk devletinde yaşamadığınızı, yalnızca orman kanunlarının geçerli olduğu, zorbalığın hukuka galebe çaldığı bir ülkede yaşadığınızı bir kez daha algılıyorsunuz.

Kendinizi çaresiz, terk edilmiş ve korumasız hissediyorsunuz.

Siz bir korku ülkesinde yaşıyorsunuz. Burada korkunun egemenliği hâkimdir. Korktukları için komşularınız size şahitlik etmeyi reddediyorlar.

Kolunuzdaki sargı ve başınızı çevirmenizi engelleyen boyunlukla televizyonu zorlukla izlemeye çalıştığınızda, devlet adamlarınızın hukuk üzerine attıkları nutuklar size ne kadar da anlamsız görünüyor.

Siz bir azınlıksınız. Doğduğunuz ve sizin tarihiniz olan kentte artık bir büyük kuşatma altında yaşıyorsunuz.

Sayıları hızla çoğalıyor ve yaşam alanınızı yavaş yavaş ele geçiriyorlar. Sizi kentin sınırlarına doğru zorla itiyorlar.

Onlar hukuksuzluğu temsil ediyorlar. Onların yasası, asırlar öncesinin vahşi, feodal kurallarıdır.

Çünkü, insanlığın evrimi, tarihin gelişimi bu ülkede tersyüz olmuştur. Onlar baskın çıkmıştır.

Oysa onların değişeceğini, birlikte yaşayabileceğinizi düşünmüştünüz.

Ama onların sizinle uzlaşmak gibi dertleri yok. Ya yenilgiyi kabullenip kenti terk edeceksiniz...

Ya da hayatınızda ilk kez evinizde silah bulundurmanın yolunu arayacaksınız. Saldırganınızla her an merdivende karşılaşabilirsiniz.

Tabii, size bunun münferit bir olay olduğunu söyleyenler çıkacaktır.

Onlara inanmayın. Sizin başınıza gelen ne ilktir, ne de son. Bu olay, her gün farklı görüntüler altında tekrarlanmaktadır.

Çünkü siz hukuk sisteminin caydırıcılığının kalmadığı, insanları suç işlemekten alıkoyan hiçbir yaptırımın bulunmadığı bir ülkede yaşıyorsunuz.

Bu ülkede suç işlemek serbesttir. İşlenen suç yapanın yanına kâr kalır.

Çünkü bu ülkede Susurluk zihniyeti hâkimdir. Herkes yasaları bir şekilde aşıp, himaye göreceğinden emindir.

Ve sizi korumakla yükümlü olan, ama gerçekte tefessüh ettiğini bildiğiniz bu devletin içi böyle düşünen insanlarla doludur. Hukuk bir ortak payda olmaktan çıkmıştır.

Burası katillerin ‘‘Seninle gurur duyuyoruz’’ denilerek omuzlara alındığı bir ülkedir. Bu ülkede caniler kahraman statüsündedir.

Kimbilir, belki o zorba komşunuz da bütün bunlardan cesaret alıyordur.













Yazarın Tüm Yazıları