Olivia Palermo stili: Modası asla geçmez!

“Selam herkese! Ben Olivia. Ve burada, karşınızdaki de Mr. Butler” diyor köpeğini göstererek... Köpeğin adı, Türkçede “kahya”ya karşılık geliyor. New York’un Chelsea semtinde, Hudson Nehri manzaralı Jack Studios’un muazzam büyüklükteki salonuna girerken bizi böyle karşılıyor, “it-girl” olmanın epey ötesine geçmiş bu kadın. Yüzüne kocaman bir gülümseme takınmış, yanından hiç ayırmadığı maskotu kollarında, karşımıza geçiyor. Peki o meşhur “look”? Çizgili deri pantolon (çok sade), üzerine “O. P.” işlenmiş sarı babetler (O. P.; yani Olivia Palermo) Önünde çekim için hazırlanmış kalabalık bir ekip,

Diptyque’in Ambre mumlarının yarattığı huzurlu bir atmosfer, (modelimizin isteği üzerine getirilmiş) beyaz ortancalarla dolu vazolar ve bu çekim için özellikle seçilmiş bir fotoğrafçı: Johannes Huebl; namıdiğer, koca.

2008’de ortak arkadaşları aracılığıyla tanışmışlar, 2014 yazında sürpriz şekilde evlendiler ve Brooklyn’in gözde semti Dumbo’da evleri olsa da tüm dünyada çeşitli işlere koşturuyorlar. Aslına bakılırsa, Tommy Hilfiger’ın bir projesiyle aynı zamana denk geldik, firma ikiliden yaz sezonu kıyafetleri için editörlük yapmalarını istemişti: En sevdikleri spor kıyafet koleksiyonunu seçtiler, kendi zevklerine uygun kombinler yaptılar ve yarattıkları tarzı markanın sitesinde paylaştılar.

Tavsiyelerinden biri, “karıştırmaktan korkmayın”. Ve bunu söylerken neden bahsettiklerini çok iyi biliyorlar, zira Palermo-Huebl kombinasyonu gayet iyi çalışıyor: “Sık sık model olarak birlikte çalışıyoruz. Benim için harika bir deneyim oluyor. Üstelik Johannes, fotoğrafçı olarak çeşitli kampanyaların yanı sıra moda ve güzellik önerilerinde bulunduğum, seyahat, defileler, tasarımcılar, tarzıyla ilham verenler, alışveriş gibi konularda düşüncelerimi paylaştığım kişisel internet sitem oliviapalermo.com için beni fotoğrafladı.” Işıklar sönüp müzik hafiften yükseldiğinde aralarındaki kimya tüm odada dolaşmaya başlıyor, çiftimiz sanki odada onlardan başka kimse yokmuşçasına rahat işe koyuluyor: Olivia yalnızca eşi için poz veriyor, Johannes yalnızca eşi için deklanşöre basıyor. “Birlikte yaşamamız birçok şeyi kolaylaştırıyor. Birbirimizi o kadar iyi tanıyoruz ki” -bu sırada diğer eş kendini gülmekten alıkoyamıyor- “Birbirimize çok bağlıyız.”

Olivia doğal olarak spot ışıklarının önünde çok rahat. ELLE’in onun için hazırladığı kombinleri giyerken hem keyif alıyor hem de ufak kişisel dokunuşlar yapmaktan kendini alamıyor. Johannes, Olivia’dan en güzel gülücüklerinden birini koparmak için gürültülü ve muzipçe “señorita” diye sesleniyor -evet, İspanyolca. Gülümsemeyi yakalayınca, “Bonita” diye ekliyor. Tüm bu İspanyolca flörtöz iltifatların, suç ortaklarına yaraşır bakışların ve Tommy Hilfiger imzalı kış stilinin arasında Palermo, Amerikan markasının sonbahar kreasyonundaki ürünlerden hangilerini daha çok sevdiğini itiraf ediyor: “Aslına bakarsan tüm kreasyonu beğendim. Mesela bordo yakalı kırmızı-beyaz ceketi. Şahane, üstelik yakasını çıkarabiliyorsun, çok kullanışlı bir parça.” Gözlerini açıp kaşlarını kaldırıyor, bir an düşünüyor ve devam ediyor: “Ayrıca toprak rengi ve gri tonlarında çok şık bir ceket var, gündüz düz, hatta spor ayakkabılarla bile giymeye çok uygun. Mükemmel kombinasyon.” Bir kez daha, karıştırmanın büyüsü.

�

MÜKEMMELLİĞİN RESMİNİ ÇİZEBİLİR MİSİN?

İster çeşitli etkinliklerde ister en sıradan halinizde olun, hep mükemmelsiniz. Tarzınız size mi ait?
Kesinlikle. Bana neyin yakışıp neyin yakışmadığının tamamen bilincindeyim, bu sayede sonuç genellikle olumlu oluyor.  Öyle ya da böyle, kendimi iyi hissetmek işimin parçası. Doğru “look”u takınmak, sabah yola koyulurken kafamı toparlamama yardımcı oluyor. Ayrıca bunun, hayatıma biraz renk katmak ve etrafımdaki insanlara ilham vermek için de iyi bir yol olduğuna inanıyorum.

Bize ilham verici bir tavsiyede bulunabilir misiniz?
Elbette. Kimi zaman gardıroptaki kıyafetlere bakarken birkaç dakika ayırıp farklı seçeneklere uyum sağlayacak parçaları aramalı ve çeşitli giysileri kombin etmeli. Ve kemerde biraz risk almalı: Kemer, her tür görünümdeki sıkıntıları çözebilen bir aksesuvar. Çeşitli kıyafetleri bir arada kullanırken en önemlisi oranları iyi tutturmak ve renklerle doğru oynamak, farklı dokuları aramak, tümünü, bunlara uygun makyajla tamamlamak. Sonuçta yapmaya çalıştığımız şey, farklı etkenlerin, bir araya geldiklerinde dengeli sonuç yaratmasını sağlamak. Doğru kıyafeti seçmek tek başına yeterli değil.

Tarzı nedeniyle günün her saatinde gözlerin üzerinde olduğu sizin gibi biri, başka insanların giyim tarzlarına dikkat ediyor mu?
Evet, insanların nasıl giyindiklerine sık sık bakarım. Bazen yolda yürürken rastgele karşılaştığım bir kadın dikkatimi çeker, tarzını inceler, giysileri nasıl taşıdığını değerlendirir ve kendi kendime benim de benzer bir görünüş yakalayıp yakalayamayacağımı sorarım.

ÖZELİM BANA ÖZEL KALSIN

Tarz denildiğinde iki ayrı yüzünüz var... Kendinizi daha çok hangisine yakın hissediyorsunuz, modelliğe mi, otoriteliğe mi?Model olmanın en ilgi çekici yanlarından biri, çeşitli zamanlarda, fotoğraflar aracılığıyla tüm dünyaya farklı yüzlerini gösterebilme olanağı sunması. Örneğin, Tommy Hilfiger’ın kampanyasında gündelik kıyafetlerle bir karakter oluşturuyorum ama bunlara kendi dokunuşlarımı da ekliyorum. Ufak ayrıntılar belki ama çok etkililer.

İş takviminize bakınca, aynı zamanda kişisel internet siteniz üzerinden kendi işinizi yürüttüğünüzü de görüyoruz.
Aslında bunların hepsi birbiriyle bağlantılı. Yaptığım işi, genel olarak modayı, harika markalarla temas halinde olmayı çok seviyorum. Ve dünyanın dört bir yanına uçmaktan hiç gocunmuyorum, çalıştığım sektörün doğasının bir parçası bu durum. Seyahat etmek aslında çok ilham verici.

Kendinize blogger diyor musunuz?
Hayır, hayır, kesinlikle. Benim bir moda sayfam var, bu blog’dan çok farklı. Oliviapalermo.com’un, sıra dışı bir ekibin katkılarıyla sürekli yenilikçi içerikler eklediğim bir online dergi olduğunu söyleyebiliriz.

Sosyal medya ilginizi çekiyor mu? Pek aktif değilsiniz sanki...
Instagram hesabımda (@oliviapalermo) kendi fotoğraflarımı paylaşmaktansa başkalarınınkileri kurcalamayı tercih ediyorum... Ayrıca bazen bir şeyleri yüklemeyi unutuyorum! Sosyal medyayı seviyorum ama her şeyimi oraya yansıtmıyorum. Özel yaşamım bana ait ve böyle olduğunu aklımdan çıkarmıyorum. Gerçek şu ki pek az paylaşım yapıyorum. Bir hafta içinde üç ayrı ülkeyi gezmiş olabilirim ve insanların ruhu duymaz. Bazı şeylerin gizemli kalmasını, yaptığım her şeyi her ayrıntısına kadar paylaşmamayı doğru buluyorum -ki bunlar zaten başkalarını ilgilendirmez... Kendimi, moda dünyası hakkındaki görüşlerimi ifade etmekle, beni gerçekten heyecanlandıran ve bana özgün gelenler üzerine konuşmakla sınırlandırıyorum.

Eşinizle nasıl bir ekipsiniz? O hem model hem fotoğrafçı. Birlikte çalışmak hoşunuza gidiyor mu?
Her tür iş birliği güzeldir bence. Eşimle olduğunda daha da güzel... Birbirimizi tamamlıyoruz, yardım ediyoruz, özellikle diğerimizin güçsüz yanları söz konusuyken... O profesyonel açıdan fotoğrafları kurgulamak ve sosyal medya konularında çok daha güçlü. Bu alanlarda ondan hep yardım istiyorum.

OLIVIA PALERMO AKSESUVAR OLSAYDI...

Bir aksesuvara dönüşebilseniz, hangisi olmak isterdiniz?
Hmm... Vay, çok iyi soruymuş (gülüyor)! Belki güzel, klasik bir saat olabilir, çünkü modası asla geçmez. Zamansız, ebedi bir aksesuvar. Her zaman iyi durur.